Genç adam yine aynı yoldan okula doğru yürüyordu. Artık bu okuldan bıkmıştı, ancak sevdiği çocuk için her şeyi yapabilirdi. Okula giriş yaptığında sevdiği çocuğun her zaman oturduğu banka baktı. Oradaydı, ama yine onunla öpüşüyordu. Artık onu uyarmaktan bıkmıştı. Bir keresinde sinirine yenik düşüp dövüşmüştü. Ama artık son noktasını fazla şekilde aşmıştı sevdiği çocuk. Dayanmayıp telefonundan yardımcısını aradı...
"Alo, artık öldürme vakti geldi. Okul çıkışı onu alıp depoya götür. Bana da birisini getir."
Beklemeden kapatmıştı telefonu. Gerçekten artık hiç bir şey umurunda değildi. En kısa zamanda Taehyung'a da mesaj yazanın kendisi olduğunu söyleme kararı aldı. Ve hızlı bir şekilde okulun içine doğru yürümeye başladı. Ama her zaman yaptığı hareketi de yapmayı unutmadı. Taehyung'a göz kırptı. Tae ise ona şaşkın bakışlarını serdi. Hemen merdivenleri ikişer adımlarla çıkmaya başladı. Sonunda sınıfa varabilmişti. Sürtük kızlar yine aynı şekilde onu bekliyorlardı. Ama yine yüz vermeyeceğini de gayet iyi biliyorlardı. Hemen onları itip içeri geçti. Sırasına çantasını asıp kantine indi. Ve Tae'nin her zaman içtiği vişneli meyve suyunu aldı. Adımlarını bahçeye yönlendirdi. Ve Tae'nin yanına gitti. Şansına büyük sınıfların dersi başlamıştı ve Beakhyun yanında değildi.
"Tae-shi meyve suyunu getirdim, benim için içer misin?"
Lafı söyledikten sonra aegyo yapmaya başladı. Ve her zaman Tae'nin bu bakışa kıyamayacağını da biliyordu..
"Tabiki de içerim Kook-shi. Sana kıyamam ben."
"Aşkımsın!"
Tae bu lafları o kadar çok kafasına takmıyordu. Çünkü Jungkook'u sadece arkadaş ile görüyordu. Daha ilerisine gidemeyeceğini sanıyordu. Ama öyle olmayacaktı....
Bir şey yazmayacağım...
Ama şunu bilin ki sizi seviyremm...