Yüreğim ağzımda yaşadım hep. Ne zaman birden hepiniz yok olucaksınız diye. Yok olan bendim. İçimi yiyen bu telaşlar, çıkamadığım bu duygular, ne olduğumu bilmiyordum. İyi miydim, yoksa kötü mü? Ben hep mutlu muydum, yoksa hep üzgün müydüm anlayamıyorum. Beni yok eden buydu. Benim sonum bendim, kendimi tanıyamamam.
Benim böyle olmam kimsenin suçu değil, bu hikayede suçlu yok. Bizler sadece ne yapacağını bilemeyen gençlerdik.
"Hoseok saat sabahın beşi." Dedi Yoongi başını yastığa tekrar gömerken. Hoseok bu kadar kolay vazgeçmezdi ama.
"Yoongi işte bu vakitler en iyi vakitler. Gidiceksin, çekeceksin temiz havayı. Oh mis." Dedi kocaman gülümsemeyle sanki ordaymış gibi nefes alırken.
"Sonra gitsek olmaz?" Dedi kırmamaya özen göstererek. "Mesela akşam, günbatımında falan. Şimdi uyuyalım."
"Tamam." Dedi Hoseok sesinde belli olan hafif üzüntüyle. "Görüşü-"
"Hazırlanıyorum, yarım saate kafenin orada buluşalım."diyerek sözünü kesti yataktan kalkıp banyoya ilerlerken.
"Tamamdır, çok sağol Yoon." "Evet, evet." Mırıldanıp telefonu kapattı. Hoseok'un laflarına kulak asmalı, dediklerini uygulayıp onunla vakit geçirmeye çalışmalıydı. Seokjin'le Namjoon böyle demişti. Mutluluğa ne kadar yakın olursan, o kadar daha mutlu olursun. Ama sorun şu ki, Yoongi mutlu olmak istemiyordu. Sadece arkadaşlarını daha fazla üzmek istemiyordu.
***
"Bak gördün mü ne kadar iyi ettik bu saatte gelmekle." Dedi Hoseok başını havaya kaldırıp gökyüzüne gülümserken. Yoongi hımlayıp ardından cevap verdi. "Normal bir yerde de gezsek de aynı şey olucaktı ama. Nefes almak sadece, öyle müthiş bir özelliği yok."
Aynı gülümsemeyle Yoongi'ye baktı Hoseok. "Nefes almak senin yaşamana yardımcı olan şeylerden biri. Ne kadar daha zamanımız varken nefes almalıyız. Tadını çıkarmalıyız." Yoongi'nin içi acıdı Hoseok'un gülümsemesine. En derinlerinde hissetti o gülümsemeni. Aklına kazıdı bir daha unutmamak için. "Keşke," dedi içinden "Keşke bir gün ben de öyle güzel gülümseyebilsem." Ardından o bir kaç saniye içinde çokça düşündü. "Acaba gerçekten bana mutluluğu öğretebilir miydi?"
Hoseok önüne dönüp yürümeye devam etti. "Bak Yoon, orada martılar var, hadi simit alıp yedirelim." Yoongi de kuşlara bakıp başını salladı. Kuştu işte ne gibi özelliği var ki Hoseok bu kadar hevesli.
Simitçiden iki simit alıp martılar olan tarafa gittiler. Hoseok yüzünden silinmediği gülümsemesiyle simiti küçük parçalara ayırıp martılara atıyordu. Yoongi ise onun gülümsemesini izliyordu ve farkında olmadan simiti martılara atmak yerine kendisi yiyordu. "Yoon." diyip omuzlarını düşürdü Hoseok, Yoongi'ye bakarken. Yoongi de kaşlarını çatıp anlamayarak ona bakarken, Hoseok yeniden gülümsedi onun bu haline. "Simiti martılara atacaktın."
Yoongi ağzında simitini çiğnerken, bir elindeki simite, bir de Hoseok'un simiti bitmiş boş ellerine bakıyordu. Biraz tereddütlüydü ama yine de kendini durdurmadı. Simitinden bir parça koparıp Hoseok'un ağzına uzattı. Hoseok önce şaşırdı ama hemen toparlanıp ağzıyla simiti aldı. Yoongi'nin eli Hoseok'un dudaklarına sürtünürken, Hoseok'un kalbi büyük bir gürültüyle çarptı ve bir daha durmadı.
~~~
"Bugün nereye gideceğiz?" diye sordu Yoongi Hoseok'a bakarken. Hoseok yine büyük bir gülümsemeyle elindeki şapkayı Yoongi'nin kafasına yerleştirirken "Eğlenebileceğimiz her yere."
"Senin kafen yok mu?" Dedi aynaya dönüp kendine bakmaya çalışırken. Şapka yakışmıştı.
"Jimin halledicek. hem belki sonrasında o da bize takılır ha?" "İyi o zaman gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last~Hoseok's letters
أدب الهواةPapatya kızmadı hiçbir zaman yapraklarından fal bakılmasına. Gün olur belki sevmeyi öğretebilirim umuduyla. 02.02.2019