Sarı-kırmızı tonlarının turuncuya yaklaştığı kuru ve bir o kadar güzel görünen yapraklarından geldiğini gösteren sonbahar, büyüleyici bir güzellikteydi. Sıcacık kahvemi yudumlarken camdan dışarıyı izliyordum..
Yağmur çiselemesiyle beraber insanların koşuşturması da başlamıştı. Yakasını boynuna siper etmiş bu siyah ceketli uzun boylu adam bana hiçte yabancı gelmemişti. Ah doğruya bu Tarık'tı. Bugün bana ders notlarını bırakacağını söylemişti, nasıl da unutmuştum. Tarıkla çocukluğumuzdan beri tanışıyorduk. Tamda bunları düşünürken kapının çalmasıyla irkildim, iki elimle sardığım kahve fincanını yavaşça camın kenarına bıraktım ve hızlı adımlarla kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda Tarık büyük bi sevinçle ;
"Merhaba, unutmadın değil mi bugün Sırma'nın dogum günü, e napıyoruz?"
Ah doğruya bugün Kasım'ın 7'si
nasıl da unuturum. Ben içimden kendime hakaretler yağdırırken, Tarık " Noldu ya dilini mi yuttun" diye söylendi. "Hayır sadece o kadar koşturmacanın arasında unutuvermişim." diye mırıldandım." Sorun değil biz herşeyi ayarladık sana sadece hediye kısmı kaldı." dedi ve göz kırptı bu hareketi beni gülümsetirken, dosyasından çıkardığı oldukça kalın kağıt tomarını elime tutuşturdu. Ben " Unutmadığın için teşekkür ederim gerçekten bunlara çalışmam gerekiyor" diye söylenirken, gülümseyerek "Ne demek güzellik en sevdiğim arkadaşım isterde ben vermez miyim" dedi. Tekrar teşekkür ettikten sonra "Hediye işini merak etmeyin Sırma'nın neler sevdiğini en iyi ben bilirim." deyip Tarık gibi göz kırpmaya çalıştım. Bu çabam onu gülümsetirken, "Beni taklit etme güzelim, gerçekten bir yavru köpek kadar şirin oluyor bu hallerin" dedi ve benim kızarmama sebeb olduktan sonra "Şenkal " diyerek uzaklaştı. Hiç bir zaman hoşçakal veya görüşürüz demezdi. Şenkal derdi hep, ona mahsus birşeydi bu, birtek o söylerken hoşuma giderdi. Elime sıkıştırdığı notlara bakarken içimden hocalara demediğimi bırakmıyordum. Odama geçip notlarımı her zamanki gibi dağınık olan masamın üzerine bıraktım, ardından dolabıma yönelerek yağmurluğumu çıkardım. Mavi rengin ağırlıklı olduğu dünyam da yağmurluğumun mavi olması hiç te garip değildi bence. Üstümü değiştirdikten sonra telefonumu ve cüzdanımı ceplerime sıkıştırdım. Anneme de bi not yazmayı ihmal etmedim. Anneciğim bugün Sırma'nın doğum günü hediye almak için dışarı çıktım akşamda partisi var Tarıkla olucam merak etme, öptüm- İnci. Hızla evden çıkarken siyah zımbalı botlarımı çabucak ayağıma geçirdim ve kendimi yağmurun ara ara kendine gösterdiği dar sokaklara attım. Kulaklıklarımı beremin altından kulaklarıma takarken bir yandan da insanları izliyordum. Aslında onların yüzlerine taktıkları maskeleri çözmeye çalışıyordum. Çünkü insanlar hep olmak istedikleri gibi görünüyorlardı oldukları gibi değil.. Kendimi müzik aletleri satan bir mağazanın önünde bulmuştum, burası tam da Sırma'ya göreydi aklımda tam olarak bişey yoktu ama onun çok iyi bir gitarist olduğunu biliyordum ve gitarının çok eskidiğini de. Aslında bu çok güzel bir süpriz olabilirdi, yeni bir gitar. Mağazaya girer girmez rengarenk kemanlar gözüme takıldı, kendimi bildim bileli keman çalardım orta derece profesyoneldim, geçen sene elektronik kemana geçmeme rağmen senelerdir çalanlara göre daha iyiydim. Ben bu düşüncelere dalmışken bir görevli yanıma geldi ve samimi bir gülümseme eşliğinde;
"Size nasıl yardımcı olabilirim? " diye sordu.
" Ben gitarlarınızı incelemek istiyordum."
"Tabi, lütfen beni takip edin bu taraftan."
"Teşekkürler" diye mırıldandım.Görevlinin eşliğinde, adeta büyülüyeci bir güzellikte olan gitar bölümüne girdik. Etrafta rengarenk, birbirinden güzel gitarlar vardı. Asıl insanı etkileyen de duvarlara çizilmiş olan notalardı, hatta bir duvarda bir parçanın tamamı vardı.
-" Burada derste veriyoruz o yüzden öğrencilere uygun bir ortam olmasını istedik beğendiniz sanırım."
-" Burası gerçekten çok güzel öğrencilerinizi düşünmeniz ne kadar büyük bir incelik." derken gülümsemeye çalıştım.
-" Ne tür bir gitar bakıyordunuz? Akustik, elektronik.. "
-" Ben arkadaşım için alacağım, akustik çaldığını biliyorum." Diye mırıldandım.-" O zaman işimiz daha kolay sadece renk beğenmek kalıyor size." diyerek gülümsedi.
Bende gülümsedikten sonra bi süre etrafı inceledim. Sonra birden " Su yeşili olan." dedim. Görevli hemen bahsettiğim gitarı anladı ve yanına gitti. Nazik dokunuşlarla yerinden aldı ve yanıma getirdi.
-" Gerçekten çok güzel bi seçim özel üretimdir, el yapımı olması dolayısıyla işlemeleri var, umarım arkadaşınız da beğenecektir." dedi ve gülümsedi. Bende " Umarım" diye mırıldandım. Beraber kasaya doğru yürüdük. Ödemesini yaptıktan sonra görevli özenli bir şekilde paketledi ve bana teslim etti. Dışarı çıktığımda hava kararmıştı hediye işi beni bayağı oyalamıştı anlaşılan.. Telefonuma baktığımda Tarık'tan iki cevapsız arama olduğunu gördüm, çok merak etmiştir diye düşünerek hemen geri döndüm.-" Alo Tarık."
-" Ah be güzelim, çok merak ettim niye açmıyorsun telefonunu?"
-" Özür dilerim bay meraklı telefonu sesizde bırakmışım." diyerek güldüm.
-" Bir daha olmasın güzel bayan."
-" Olmaz beyefendi, bu arada ne için aramıştınız?"
-" Bu güzel hanımefendi partide bana eşlik eder mi diye sormak istemiştim."
-" Tabiki ederim beyefendi."
-" Teşekkürler hanımefendi, 8'de hazır olursanız sizi evinizden alacağım."
-" Nasıl isterseniz beyefendi."
-" Kendinize iyi bakın, şenkalın."
-" Sizde beyefendi."Telefonu kapatırken yüzümdeki gülümseme hala silinmemişti. En yakın arkadaşım, biricik dostum Tarık. Hep böyleydi hayatım da yeri hep biriciğim oldu hala da öyle... Dar sokaklardaki insan uğultuları yürüyüşüme eşlik ederken eve varmıştım. Kimse yoktu, annem işten hala gelmemişti anlaşılan. Yavaşça elimdeki hediye paketini komidinin üstüne bıraktım. Odama doğru yürürken bir yandan da yağmurluğumu çıkarıyordum. Odama girdiğimde yatağımın üstünde bir ayakkabı kutusu ve yatağın üstüne serilmiş olan gök mavisi bir elbise duruyordu. Biraz daha yaklaştığımda küçük bir not kağıdı olduğunu gördüm:
" Kuzucum, Sırma'nın doğum günü olduğunu biliyordum, uzun zamandır alış-veriş yapmadığını da biliyorum. Bu elbiseyi senin için aldım umarım beğenirsin partinin en güzel kızı olacağına eminim, beni merak etme bugün nöbetim var. Gönlünce eğlen Tarık'a da selam söyle. Seni seviyorum kuzum."Canım annem, diye mırıldandım içimden.. Elbise gerçekten çok güzeldi bir çırpıda üstümdekilerden kurtuldum ve hemen elbiseyi giyindim. Saat yediyi çeyrek geçiyordu, saçlarıma bir an önce maşa yapsam iyi olur diye düşündüm yoksa geç kalacaktım. Hemen saçlarıma ince ince bukleler armağan etmeye başladım, aradan 20 dakika geçtiğinde gerçekten saçlarımın güzel olduğuna karar verdim ince kelebek şeklinde olan, siyah gümüş tokayı arkada birleştirdiğim iki buklenın ortasına tutturdum. Ardından ince nir eyeliner çektim. Ayakkabılarıma hiç bakmamıştım, kutunun kapağını açtığımda siyah bilekte biten, balerin model çok güzel bir ayakkabı ile karşılaştım. Bu güzelim ayakkabıları hemen ayağıma geçirdikten sonra ayakkabının yanında duran siyah çantayı elime aldım ve telefonumu sıkıştırdım. Tam siyah kabanımı üstüme geçirirken kapı çaldı bu vurma şeklini kesinlikle biliyorum ahh Tarık.. Her zaman kapıyı çalarken bir ritim tutardı. Hemen kapıya yöneldim ve uzun sarı saçlarımı kabanımın üstüne çıkardım. Kapıyı açtığım da Tarık'ın ıslık çalması beni gülümsetmişti.
-" Tamam tamam sustum bakma öyle."
-" Ee nasıl olmuşum?"
-" Fıstık gibi." O sırada ikimiz de birden gülmeye başladık..
-" Bu böyle olmaz güzelim." Diye devam etti "Nasıl koruycam seni ben orada?"
-" Saçmalama ne koruması altı üstü bir parti." Dedim gülerek. Ardından arabaya yöneldik. Şoför koltuğunun yan tarafına geçerken tarık motoru çalıştırmıştı bile...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
Teen Fiction''Toprak neden bu kadar güzel kokar ki?'' Diye bir soru yöneltti bana, yanında beklenti dolu kocaman mavi gözleri ile. Canımı yakmıştı fark etmedi, ben de fark ettirmedim. Dilimin üzerinde dökülmeye hazır kelimeleri bekleterek, bir daha doldurdum c...