Yol boyunca sessizlik hakim oldu arabaya. Aslında buydu bizim anlaşma şeklimiz; sessizliğimizi paylaşılırız, çaresizliğimizi, yalnızlığımızı.. Bir anda Tarık'ın " Geldik güzelim." demesi ile irkildim. Kapıyı açtığımda lüks bir kafenin tam da karşımda olduğunu gördüm gerçekten çok güzel ve zarif biryerdi.Tarık'ın koluna girmemle, beraber kapıya doğru yürümeye başladık. İçeri girdiğimizde büyük bir kalabalık bizi karşıladı, sanırım burayı pek kaldıramayacaktım. Çünkü ben yalnızlığın insanıydım, alışkın değildim. Bunları düşünürken Tarık'ın bakışlarını üzerim de hissetmiştim ona doğru döndüğüm de "Böyle ortamları sevmediğini biliyorum güzelim ama Sırma için biraz katlanacaksın." dedi gülümseyerek. Bende gülümsedim " Napalım, katlanacağız." diye mırıldandım.
Kalabalığa doğru ilerledik arada durup arkadaşlarımızla selamlaşırken bir çift mavi gözü üzerimde hissetmem, pek de zamanımı almamıştı. Tarık ile kendimize uygun bir masa bulduktan sonra oturduk ve içeceklerimizi sipariş ettik. Gamze, Ela, Bigem ve Akif çoktan yanımıza gelmişti bile. Berke'yi görememiştim ama aslında çokta taktığım söylenemezdi. Sadece tanışmamız çok acaip ve renkli olmuştu hala aklıma gelince gülüyordum. O paleti nasıl elimden düşürmüştüm, anlayamıyordum ama Berke'nin suratının ve gömleğinin rengarenk guaj boyalarımla kaplanması gerçekten görülmesi gereken bi manzaraydı. Ben bu düşüncelerden sıyrılmaya çalışırken, Tarık ile Gamze'nin çocukluk anılarını dinleyen Bigem ve Ela kahkahaya boğulmuştu. Akif ise her zamanki gibi sade bir tebessümle tepki vermişti. Akif başka bir dünyaydı, yakın olduğum ama ulaşamadığım. O sırada bir çift yeşil göz, masaya yaklaşmıştı. Ah, Berke. Ukala, umursamaz.. Onu tanımlayabileceğim kelimeler bunlardı, ha bir de yakışıklı.
"Merhaba gecenin en güzel ve en şık bayanı." diyerek, yanıma oturdu. "Aleyküm selam." diyerek yanıtladım onu.
Tarık hep Berke'nin benden hoşlandığını ama bir türlü cesaret edipte açılamadığını söylerdi. Aslında bu çok normal bir durumdu. Kimseyle çıkmamıştım ve doğru düzgün iletişim kurabildiğim pek az kişi vardı...
Bu düşüncelerden sıyrılmama sebep olan şey salonda kopan bi gürültü olmuştu, arkamı döndüğüm de bir masanın devrilmiş olduğunu gördüm. Bi dakika bu gözler beni izleyen gözlerdi. Noluyordu..?
Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken o derin mavi gözler kafenin çıkışına doğru ilerledi.. Bu olaydan sonra herkes yavaş yavaş cafeyi terk etmeye başlamıştı. Bizim tayfada ayaklanınca bende yavaşça yerimden kalktım ve Tarık'ın yanına doğru ilerledim.
-"N'oldu öyle?" Dediğimde;- "Bende bilmiyorum güzelim sanırım sinirlendi."
- "Gecenin başından beri dikkatimi çekmişti.Bi kaç defa göz göze geldik."
-"Tesadüfen olmuştur çok takma kafana." Diye mırıldandı. Kafeden ayrıldığımız da Berke beni eve bırakmak istedi, bende kabul ettim. Şoför koltuğunun yanına oturduğum da aramızda kısa bir bakışma geçti ve ardından hemen motoru çalıştırdı. Sanki birşeyler sormak istiyor gibi bazen dudakları aralanıyordu ama bir türlü konuşamıyordu. En sonunda cesaretini topladığını gördüğümde, arabayı yolun kenarına çekmişti. Bana doğru döndüğünde ben de ona bakma ihtiyacı hissettim. Konuşmaya karar verdiğinde:-" İnci ben uzun zamandır sana birşey söylemek istiyorum ama nedense hiçbir zaman cesaretimi toplayamadım. Şimdiye nasipmiş demek ki." Dedi. Nedense bu konuşmayı hiç yapmak istemiyordum. Ama öyle durgundum ki tekrar söze başladığını geç farketmiştim..
-" Ben seni çok seviyorum İnci." dedi." Lütfen benim ol, benimle ol" diye devam etti.
" Biraz düşünmek istiyorum" diyebildim sadece. Gülümseyen yüzü bir anda solmuştu " Nasıl istersen, ben seni bu kadar bekledim yine beklerim" dedi. "Anlayışın için teşekkürler." diye mırıldandım. Bir şeyler mırıldandı ama duyamayacak kadar kısık söylemişti.. Aslında pek de umursamamıştım, bu halim beni bile şaşırtıyordu. Bana ne oluyordu. Sonunda evime gelmiştik ne kadar da uzun sürmüştü. Berke bir şeyler söylemek için dudaklarını aralığında hemen;
-" Iyi geceler." diyerek kapıyı açmıştım.
-" Sanada." dediğinde o da inmişti arabadan..
-" İnci lütfen düşün olur mu, lütfen?" Dediğinde tam karşımda duruyordu, nefesini hissedebileceğim bi yakınlığa geldiğinde " Düşüneceğim" deyip gülümsedim. Bahçe kapısına doğru yürürken hala bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum. Eve girdikten sonra kapıyı kapattım ve sırtım kapıya dönük bi şekilde yaslandım. Mavi gözler aklıma geldikçe garip oluyordum. O sırada annem "İnci" diye seslendi, "Efendim anne." dediğimde çoktan yanıma gelmişti..
-"İyi misin'?' dediğinde;
-'' Yoruldum sadece annecim dinlensem iyi olacak.'' derken tombiş yanaklarını sıkmak gerçekten keyfimi yerine getirmişti.. "Ah deli kızım" diye söylendi arkamdan. Babam öldüğünden beri hem annelik hem de babalık yapmaya çalışıyordu ve çokta başarılıydı canım annem.. Odama geldiğimde, topuklu ayakkabılarımı çıkarttım. Soğuk zemini ayaklarımın altına aldığımda gerçekten yorulduğumu hissetmiştim.. Sanırım bi duş almak iyi gelecekti. Banyoya yöneldiğim de aklımda hala o mavinin en koyu tonu olan, gözler vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
Roman pour Adolescents''Toprak neden bu kadar güzel kokar ki?'' Diye bir soru yöneltti bana, yanında beklenti dolu kocaman mavi gözleri ile. Canımı yakmıştı fark etmedi, ben de fark ettirmedim. Dilimin üzerinde dökülmeye hazır kelimeleri bekleterek, bir daha doldurdum c...