9

236 32 41
                                    


Bölümde geçen şarkılar:
Jacob Lee- I Belong to You
Jason Mraz- I'm Yours

•••

"Her yerim sivri sinek ısırığı oldu. Şu halime bak ya ben kim kamp yapmak kim! Offf." Şort giydiğime bin pişman olup kaşımaktan kanattığım bacaklarıma üzüntüyle baktım.

"Sızlanma hyung sözün var bana, istersen ne için söz verdiğini hatırlatayım?" Aman aman Allah korusun. Söylenmesi yeni yeni kesilmişti zaten bir daha işkence çekmek gibi bir niyetim yoktu.

"Odun toplayalım mı? Gece hava soğuk olur." Söylediğini duymamazlıktan gelip ıslık çala çala etrafta çalı çırpı toplamaya giriştim. Ne kadar uzak o kadar güvenli.

Birkaç dakika sonra elimde odunlarla çadıra geri döndüm. Kyungsoo sandalyelerimizi açmış, elinde güneş kremi kendini kremliyordu. İşi bitince sandalyesine uzanıp güneşin tadını çıkarmaya başladı. Topladığım odunları ayaklarının ucuna koyup yanına yerleştim. Kamp yapmak hakkında en ufak fikrim olmasa da ona iyi geleceğini umuyordum. Son günlerde gözümden kaçmayacak kadar yorgun ve dalgındı. Eski neşesini gözlerim arar olmuştu ve ne zaman sorsam beni geçiştirip duruyordu. Bu hallerini lise için gireceği sınavın stresine ve üzerinde hissettiği baskıya vermek bence çok da yanlış sayılmayan bir tahmindi. Biraz derslerden kafasını kaldırması gerekiyordu ve bu gerçeği bir tek ben görüyor gibiydim.

Sesimi çıkarmadan yanımda uzanmasını izledim bir süre. Geçmiş, bugün ve gelecek hakkında her zaman endişelerim olsa da aklım dönüp dolaşıp hep aynı yere takılıp kalıyordu. Bizim sessizliğimize zıt etrafta öten kuşların sesiyle mest olmuş yüzüne bir daha bakıp huzurla kapadığı göz kapaklarını sorumla aralamasına neden oldum. "O gece... Kabus gördüğün, kapıma geldiğin gece. Neden bahsediyordun?"

Yüzünden anladığım kadarıyla bunu sormamı beklemiyordu. Aslında ben de planlamamış sayılmazdım, ne zaman aklıma düşse dilimin ucuna kadar geliyor onu geldiği yere zihnimin derinliklerine göndermeyi başarıyordum. Ama deli gibi de merak ediyordum işte, ben sormadan söylemesini beklesem de pek niyeti yok gibiydi.

Göz temasımızı uzun bir süre kesmeden uzun uzun inceledi gözbebeklerimi. Sonra bıkkın bir şekilde kafasını eğdi. "Tamam" dedi mırıldanarak "Bilmek senin de hakkın." Bana doğru kendini döndürüp bir bacağını diğerinin altına koydu, parmaklarıyla oynayarak "Bir arkadaşım vardı." Diye başladı cümlesine. Şaşırmıştım çünkü hiç arkadaşı olmadığını sanıyordum.

"Her gün parkta buluşup oyun oynardık, bir gün normalden erken ayrılmak istedi ve yarın geleceğim diyerek gitti. Ben de sözüne güvendim ertesi gün gidip gelmesini bekledim, bekledim, bekledim." İç çekti. "Gelmedi. Sonraki gün yine gittim. Yoktu. İlk başlarda çok sinirlenmiştim. Erkek adam sözünü tutmalıydı, en azından babam hep öyle der. Bilirsin. Söz namustur falan filan." Bilmez miyim. Yedim sözümü. Ağzıma tüküreyim.

"İşte ben de öyle dedim. Söz verdi gelecek, gelmeli. Ama gelmedi." Buruk bir tebessüm vardı şimdi yüzünde. "O zamanlar insanları tanımıyorum tabi küçüğüm daha, eve söylene söylene yürüdüm yol boyunca kandırdı beni diye. Nasıl olurdu bu?" Yüzü durgunlaştı. Her mimiğini dikkatle izliyordum. Keşke sormasaydım dedim, yüzünden bariz anlaşılıyordu hatırlamak onu üzmüştü. Titrek sesiyle devam etti. "Akşam eve döndüğümde babam üzgün olduğumu farkedip sorunun ne olduğunu sordu ben de anlattım. Hani erkek adam sözünü tutardı baba? Yüzü kireç gibi oldu, benim aksime bir şeylerin yolunda olmadığını anlamış, beni teselli etmek yerine endişelenmişti. Ailesini aradı."

Kafasını kaldırdı, dolu dolu gözleriyle gözlerime bakıyordu biraz güç almak istercesine. "Meğer hastaymış, çok hasta. Ama söylememiş bana. Üzüleyim istememiş. Ertesi gün hastaneye yatacakmış, son günümüz endişeden uzak çok eğlendiğimiz bir gün olsun istemiş. Veda olmadan. Amacına ulaştı. Onunla beraber geçirdiğim son günüm hayatımın en güzel günüydü."

birtakım çilekli süt meselesi • kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin