Gözlerim açık onun kapalı gözlerini izledim.
Öpüşmemiz taş çatlasa 10 saniye sürmüştü, fakat ben de bıraktığı iz çok daha farklıydı. Dudaklarımı hareket ettirmemiştim bile, zaten şoktan vücudum kaskatı kesilmişti.
Hala oturmakta olan bedeninin karşısında dikilip kendime gelmeye çalışıyordum.
O sarhoştu, ne yaptığını bilmiyordu. Evet evet, bu yüzden olmalıydı. Karşısında hangi kız olsa aynısını yapardı. Bunun bana özel olmadığını düşünürken bir elini belime attı.
"Jungkook, sen sarhoşsun." İki elimle onu itmeye çalışırken diğer elini de belime sarıp beni kucağına oturttu. Tanrım! Beni görüyorsan lütfen yardım et.
Belime sarılıp başını göğsüme yasladığında kucağından inmeye çalışıyordum.
"Jungkook! Bırak beni." Elleri belimi sıkıca tutmaya devam ederken sıcak nefesini boynuma üfledi. İçim ürperirken fısıldadı.
"Yoongi istedi." Uyuşuk bir sesle söylemişti. Kaşlarımı çatıp ellerimle göğsümdeki başını kaldırdım, şimdi ona dik dik bakıyordum. Çok baygın bakıyordu, sanki birazdan ölüp gidecekmiş gibi.
"Ne istedi?" Merakla ona bakıyordum, daha fazla katlanamayacağımı anladım ve göğsüne sert bir yumruk geçirdim. Ondan kurtulup kucağından kalktığımda sessizce inleyip yüzünü ekşitti.
"Çıkar üstünü." dedim başparmağımla tişörtünü işaret ederken.
"Sevişmek mi istiyorsun Lisa?" Yarım yamalak konuştu ve güldü. Yüzümü ekşitirken üstündeki tişörtü hızlıca sıyırıp çıplak bedeninde gözlerimi gezdirdim. Zihnim bir yandan kapalı yerlerini açarken kendime hakim olmaya çalıştım.
Daha demin ona verdiğim tişörtü önce kollarından, sonra başından aşağı geçirdim ve giymesini sağladım. Saçları hala biraz ıslaktı.
"Havlu alacağım, geldiğimde o ıslak pantolonu çıkarıp şunu giymiş ol." Parmağımla eşofmanı gösterdiğimde kendisi umursamayıp gözlerini devirdi.
Yukarıya çıkıp yatak odama girdim küçük bir havlu almıştım. Aslında gitme sebebim havlu değildi, zaten iki tane havlu getirmiştim.
Onun yanındayken kalbim istemsizce çarpıyordu.
Buna engel olmak için yapabileceğim tek şey ondan uzak durmaktı. Ama o her anda karşıma çıkmayın başarabiliyordu.
Yavaş adımlarla merdivenden indiğimde pantolonunu çıkarmış olduğunu gördüm fakat eşofmanı giymemişti. Koltukta uzanmış düz bir şekilde uyuyordu.
İlerleyip dolabın kapağını açtım ve siyah pikeyi alıp geri koltuğa adımladım. Üstünü örttükten sonra yere diz çöküp yüzünü inceledim.
Bunu bu ara çok yapıyordum, sosyal medya hesaplarına girip sürekli fotoğraflarını da inceliyordum. Her fırsatta yüzüne bakıyordum, o farkında mıydı bilmiyorum ama galiba bu çalkantılı duyguya gittikçe kapılıyordum.
Ayağa kalkıp gitmek için hareket edecekken bileğimi sıkıca tuttu ve beni kendine çekti.
Sarhoşken bu kadar saçmaladığını bilmiyordum.
Sol eliyle başımı yastığa koyduğunda pozisyonumuz hiç uygun değildi, dışarıdan biri görse ne anlardı bilemiyorum.
Sağ eli alttan belimi tutuyor diğer eli ise omzumda beni sıkıca sarıyordu.
"Jungkook! Likör kokuyorsun." Çıkmaya çalıştığımda biraz daha sıktı beni. Canım acımıyordu yine de böyle istemediğim pozisyonlara girmek hoşuma gitmiyordu, hem de hiç!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
show your body | liskook
Fanfictionlaralaris: selam ateşli çocuk laralaris: aslında daha sonra yazacaktım ama sana baktıkça üstüne atlayasım geliyor laralaris: bak, biliyorum okulda çoğu kız seninle yatma ya da sevgili olma peşinde ben diyorum ki kaynaşabiliriz? hah jeongguk: hoşt ©b...