Valizimi yanımda duran görevliye verdikten hemen sonra tam karşımda bekleyen uzun ve fiziği güzel kadının,takımımdaki Elif olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Elimde telefonumla yanımda valizlerimle bekleme alanına,Elif'in yanına gittim.
Beni görünce hemen ayağa kalkıp kocaman sarıldı ve beklemiyordum açıkcası.
Gülümseyerek koltuktaki yerimi aldım,o da yanımdaki yerini.
"Sen,Elif Gören." dedim tekrar gülümseyerek.
"Evet,Aycan Yanaç.Ben Elif Gören.Memnun oldum Sarı kız."
Dediğine hafifçe gülümseyip gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım.
Tanıtımlardaki kimseyi görmeyince Elif anlamış olacak ki;
"Kahve almaya gittiler,sahi sen de içer misin?"
"Şey,aslında-" derken lafımı bölüp;
"Hangi kahveyi istiyorsun,Barış'ı arayayım sana da alsınlar işte kızım." dedi onaylamamı beklercesine.
"Tamam,buzlu Misto istiyorum." dedim zoraki bir gülümsemeyle.
Kafasını sallamakla yetinip telefondan gelen sese yöneldi;
"Efendim,Elif?"
"Barış, bir tane buzlu Misto alır mısınız gelirken?"
"Tamamdır."
Elif telefonu kapattıktan sonra yüzünde koca bir gülümsemeyle bana döndü.
"Şey,sen neden gitmedin kahve almaya da onların hepsi gitti?" dedim çünkü meraktan çatlayacaktım.
"Çünkü birazdan Yalım gelecek valizlerimi getirmeye."
"Yalım?"
"Kocam kendisi." dedi ve çenesiyle karşıdan gelen uzun boylu adamı gösterdi.
Elif ayağa kalkıp adama sarılınca ayağa kalkmak zorunda gibi hissettim kendimi.
Uzattığı elini sıkıp tekrar oturdum ve o da Elif'in tam karşısına oturdu.
Tam o an arkamızdan Ersin Korkut silah sesi yaparak yanımıza yaklaştı,ve arkasından tüm takım.Adını bilmediğim orta yaşlı bir kadın;
"Benim yerime oturmuşsun,kalk istersen." demesiyle bütün gözleri üstümde hissettim.
"Ben buraya geldiğimde siz yoktunuz ama?" dedim tek kaşımı kaldırarak.Yapmacık bir gülümsemeyle;
"Tatlım olabilir,ama burası benim yerim."
Tam ağzımı açacaktım ki Elif atladı;
"Derya,sen yoktun bu kız geldiğinde o da oturdu,başka yer mi yok Allah aşkına."
Bakışlarımı isminin Derya olduğunu anladığım kadına çevirdim.Takımdaki bütün erkekler-Ersin ve Mert abi hariç-ayakta ellerinde kahveyle bizi izliyorlardı.
Tam tekrar ağzımı açacaktım ki kolumu saran bir el konuşmama izin vermedi.
Kafamı kaldırdığımda iki tane mavi gözle karşılaşmayı beklemiyordum.
"Yanım boş,istersen oturabilirsin.Daha ilk günden tartışmaya gerek yok."
Gözleri gözlerime kilitlenmişken diğerlerinin bakışlarını hissedebiliyordum.
Kafamı sallamakla yetinip yanına oturdum.
Herkes sohbete dalmışken o masadaki iki kahveden birisini bana uzattı.
"Bu senin kahven,açık konuşayım kahve seçimin bence berbat." demesiyle bir an afallasam da gözlerimi devirip kahvemi içmeye başladım.
-
"Teşekkür ederim,Sercan." deyip Sercan'ın kapının önüne kadar getirdiği valizi kapımdan içeri çektim."E içeri davet etmeyecek misin kızım getirdik buraya kadar aa..."
Bu dediğine yapmacık da olsa gülüp onayladım.
O içeri geçtikten sonra kapıyı dikkatlica kapatırken etrafta kimsenin olup olmadığına da baktım.Eğer birisi görse,yanlış anlayabilirdi bu olayı.
Yanlış anlaşılmak da istemezdik,yani ben istemezdim.Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimde Sercan koltuğa oturmuş,telefonuna bakıyordu.
Karşısındaki koltuğa oturunca telefonu kenara bırakıp;
"Ee nasıl hissediyorsun,Survivor macerası hakkında bakalım?""Aslında,dediğin gibi macera katacak hayatıma." dedim tekrardan zoraki gülümseyerek.
"Takımda,anlaşamayacağımı düşündüğüm kişiler var." dedi sıkıntıyla oflayarak.
Merakla kaşımı kaldırıp ona odaklandım.
"Kim mesela?"
"Barış." dediği an afallasam da ifade etmemeye çalıştım bu şaşkınlığımı.
"Neden?" dedim önüme gelen saçlarımı geriye iterek.
"Soğuk çocuk,bir nedeni yok."
Dediğine alayla gülümsemek istesem de;
"İnsanları soğuk ya da samimi olmalarına göre mi yargılıyorsun?" dedim gözlerimi gözlerine dikerek.
"Hayır." dedi düz bir sesle.Konuyu kapatmak istediği çok belliydi.
Koltuktan kalkıp adeta kovarcasına;
"Saat geç oldu,Sercan." dedim ellerimi cebime sokarak.
"Geç mi şuan?"dedigi an göz devirip;
"Sercan saat gecenin üçü,sence de yeterince geç değil mi?"
Pes edercesine kafasını sallayıp kapıya doğru ilerledi.
Arkasından koşup;
"Hey,kapıyı ilk ben açacağım!" diye koşup ona yetiştim.
"Neden?" dediğinde Sercan'ın nasıl bu zamana kadar bu zekayla yaşadığı düşünmeye başlayacaktım ki konuşmak için atıldım.
"Hiçbir kız gecenin bu saatinde odasından kendisinden yaşça büyük birisinin çıkarken görülmesini istemez."
Tam ağzını açacaktı ki kapının tıktıklanması onu durdurdu.
Ben olayın farkına varamadan o kapıyı açmış,Barış'la bakışıyordu şuan.
Barış ilk kapıdan geriye çıkıp odamın numarasına,daha sonra da Sercan'a bakıyorken lafa atladım;
"İyi geceler,Sercan Abi." dedim ve onun gitmesini bekledim.
Sercan hem sinirle,hem de sıkıntıyla iç çekip odamın kapısından uzaklaştı.
Ben ise sadece Barış'a bakıyordum.
Barış, Sercan'ı koridordan gözden kaybolana kadar izledi ve sonrasında bana döndü.
Ben ona,o bana kısık gözlerle bakarken gözlerimin ağrıdığını fark edip;
"Ne oldu da geldin?Kahve seçimim konusunda eleştirmek için mi?"
Bu dediğime hafifçe sırıtıp;
"Hayır." dedi monoton bir sesle.
"Neden geldin o zaman?" dedim tek kaşımı kaldırıp.
"Melis'in sabah verdiği bilekliği masada unuttun,onu getirdim.Ayrıca kahve seçimin gibi,erkek seçiminde de zevksizsin." dediği an afalladım ve;
"Yanlış anladın."
"Hayır,doğru anladım.Gecenin üçünde odandan bir erkek çıkıyor?Bence gayet düzgün anladım." dedi ve yapmacık bir şekilde gülümsedi.
"Peki,sence şuan başka birisi odasından çıksa,ve seni benim odamın kapısında görse,ne anlardı?" dediğim an yüzü düştü.
Tahmin etmediği yerden vurmuştum onu.
Elimi tutup avucumun içine bilekliği yerleştirdi ve ekledi;
"Sayın kahve ve erkek seçimi vasat olan ve ultra zeki bayan,gecenin bu saatinde odanızda sizi tıpkı benim gibi bir takım arkadaşınızla bastığım için özür dilerim.İyi geceler,Aycan Hanım.Yanlış anlaşılmak istemediğini biliyorum,o yüzden gidiyorum" dedi ve arkasını dönüp koridorun sonuna ilerlemeye başladı.
Kapının dışına çıkıp arkasından seslendim;
"İsterim."
Dediğim şeyle olduğunu yere kilitlendi adeta.Ayakları yere yapışmışcasına sabit duruyordu.
İki saniye kadar bekleyip arkasını döndü ve ekledi;
"Yanlış anlaşılacak bir şey yapmamızı mı istersin?"
Ellerimi göğsümde bağlayıp yavaş adımlarla karşısına ilerledim.
Aramızda iki adım kalınca gözlerinin içine bakıp;
"Hayır,hangi tür kahve sevdiğinizi.
Bir dahakine sizin zevkinize uygun olan bir kahve almam,kendime iyilik olarak." dedim ve gülümsedim.
Arkamı dönmeden önce;
"İyi geceler." deyip odama girip kapıyı kapattım.
Hala ama hala orada durduğunu biliyordum.
Dediğim şeyden sonra yüzünde yine o tepki vardı.
Dediğim sey ve onun yüz ifadesi aklıma gelince kıkırdayıp,kapının önünden çekilip kendimi yatağa attım adeta.
Yorucu bir gündü,bu "ultra zeki" kızın dinlenmeye ihtiyacı var.-----
18.27