"Napıyorsunuz,babakoolarım benim!"
Berkan'ın sesi ile büyük bir iştahla yediğim hindistan cevizinden kafamı kaldırdım.
"Ee büyük ödül var yarın,ne düşünüyorsunuz?"
Parviz abi,direk saniyesinde cevaplamıştı;
"Şöyle bir kavurmaa,ne gedeeeer!"
Herkes gülerken neden bilmiyorum içimde bir hüzün vardı, sanırım ailemi özlemiştim.
Geleli az da olsa gerçekten özlemiştim,normalde ailemden gram ayrı kalamamam da bunu tetikliyor olabilirdi.
Karşımda oturan ve dikkatle hindistan cevizi ayıklayan Barış'ın sesiyle kendime geldim;
"Ne o,prensesimiz kavurma sevmiyor mu yoksa?"
Tek kaşını kaldırıp söylediği cümle boyunca yüzünü inceledim.
Gerçekten model olmayı hakeden bir suratı vardı.
Kaşları adeta çizilmiş gibiydi,gözleri zaten masmavi.Çene hattı en çok dikkatimi çeken bölümüydü zaten,bir cetvelle çizilmiş gibi kusursuzdu."Prensesimiz,bana tutuldu sanırım."
Barış'ın ukalaca söylediği bir cümle sonucu kendime gelebildim.
Parviz abiye dönüp omzumu silktim ve ekledim;
"Kavurma yerine içli köfteyi tercih ederim."
"Abi şöyle bir boşnak mantısı olacak,off yeme de yanında yaat!"
Berkan yine enerjisini konuşturuyordu.
Elif,kafasını bir dal parçasıyla şekil çizdiği kumlardan kaldırdı ve konuştu;
"O takım baya düştü zaten,her oyun birisi ağlıyor,üzülüyorum gerçekten."
"Evet,geçen iletişim ödülünde Tayfun ağlamaktan konuşamamıştı.Onun ailevi durumları karışık sanırım."
Kurduğum cümle sonucu etrafımdakilerin tepkisini merak ettiğimden kafamı hindistan cevizinden kaldırdım.
Herkes ya kafasını sallamış ya da onaylayan sesler çıkarmıştı,Barış hariç.
Tepki vermediğini gördüm ama birşey demedim çünkü onun da ailevi durumları vardı.
"Ne o Barış, kanseri yenen biricik annen mi geldi aklına?"
Sercan'ın sözü üzere ağzımda hindistan ceviziyle ona döndüm.
Alayla Barış'a bakıyordu.
Kafamı çevirdiğimde Barış'ın kasılan çenesi direk göze çarpıyordu.
Sadece Sercan'ın gözleri,sadece o ikisi var gibiydi.
Kasılan çenesinden şu kelimeler döküldü;
"Bir daha annemin adını ağzına alma."
Sercan'ın alay dolu kahkahası kulaklarımı doldururken gözüm Parviz abiye kaydı,çenesiyle Barış'ı gösteriyordu.
Sercan,tekrar konuştu;
"Niye,senin annenin ne özelliği varmış,kraliçe falan mı,aa bilmiyordum!"
Ben,Elif,Parviz abi ve Berkan hariç herkesin bu cümleye gülmesi canımı acıtırken Barış'ın halini tahmin bile edemiyordum.
Berkan olayı sakinleştirmek için konuştu;
"Ayıp oluyor abi,gülüyorsunuz bir de."
Herkes bu sözden sonra kendini toparlamış,kahkahalarını kesmişti.
Barış,yumruğunu sıkmış sadece Sercan'a bakıyordu.
Sercan,Barış'ın bakışlarını taklit edercesine ona bakıp tekrar kahkaha atarken Barış'ın kendini kastığından zar zor nefes aldığını farkettim.
Kriz geçiriyor olabilirdi.
Hızla oturduğum yerden kalkıp yanıma bir iki adım attım ve omzuna dokundum.
Titriyordu ve ona dokunduğum an geri çekilmişti.
Berkan,durumu farkettiği an yanıma gelip;
"Babako,iyi misin?"
Barış, tepki vermiyordu.
Sercan,tam konuşmak için ağzını açtığında susması için;
"Yeter."
Sercan,bozulmuş bir halde kafasını yere eğdi.
Barış,kütükte kasılmış bir halde duruyorken ben iki omzundan tutmaya çalışıyordum.
Berkan'ın yardımıyla onu oradan kaldırıp ormanın biraz içerisine götürdük.
Ersin abinin yaptığı küçük kamelya gibi yere geldiğimizde Barış'ın elimi koyduğum sol omzunun titrediği hissettim.
Berkan'ın yardımıyla onu sakince oturtturup yanına oturmuştum.
Berkan,Barış'ın omzuna dokunup;
"İyisin değil mi kardo?"
Barış,tepki vermediginde Berkan'a gitmesi için bir hareket yaptığımda anında kafasını sallamış ve yanımızdan uzaklaşmıştı.Belki beş dakika,belki on belki yarım saat orada ikimiz aynı şekilde yere bakmış,dakikalarca konuşmadan oturmuştuk.
Barış,sonunda konuşmak için ağzını açtığında;
"Git."dedi ve omzumu silkmeme sebep oldu.
Tekrarladı;
"Git."
Tekrar.
Üç kere tekrarlaması sonucu hala orada,yanında oturuyordum.
Sonunda pes edercesine dizlerini karnına kadar çekip kafasını dizlerine gömdü.
Onu sakinleştirmek için konuşmak istemiştim.
"Anlıyorum seni."
Söylediğim cümle sonucunda kafasını kaldırıp bana koca bir kahkaha attı ve ekledi;
"Anlıyormuş,nasıl anlıyorsun?Neyi anlıyorsun Aycan?Annemin dalga konusu olmasını mı anlıyorsun!Anlayamazsın,yaşamadın çünkü!"Bağırdığı için yerimde sıçrasam da konuşmak için ağzımı açtım;
"Bar-"
"Sus ve git!"
Kucağımda birbirine bağladığım kollarımı pes edercesine salıp,kafamı sallayıp ayağa kalktım.
Tam kamelyadan çıkıyordum ki;
"Özür dilerim."demesiyle olduğum yere çakılmıştım.
Arkamı dönüp ona ciddi olup olmadığını anlamak için bakarken ağzından şu cümle döküldü;
"Sarılsana bana."
Kaşlarımı çatarak ona bakarken tek bir hareketiyle beni yanına çekti ve kollarını omzuma doladı.
İki saniye kadar tepki vermeden olayı çözmeye çalışsam da sonra bende karşılık verip kollarımı sinirden kaskatı olan omzuna doladım.
Kaç dakika o şekilde durduk bilmiyorum ama geri çekilen o olmuştu.
"Kolye,sende mi?"
Sorduğu soruyu ilk anlamasam da,elim direk boynuma gitmişti.
Özenle boynumdaki kolyeyi t-shirt'ümün üstüne çıkardım.
Kolyeyi gördüğü an,yüzüne samimi bir gülümseme yayıldı.
Sonra gözlerime bakarak;
"Yakışmış." dedi ve ikimizin de gülmesine sebep oldu.Tekrar merak dolu bir ifadeyle;
"Neden bana verdin bu kolyeyi?"
Sorduğum soruyla kafasını gökyüzüne kaldırdı.
Adem elması,o kadar belli oluyordu ki.
Kafasını indirmesiyle gözlerimi boynundan çektim ve gözlerine odaklandım.
"Çünkü anneme benziyorsun." dedi ve soruma cevap vermiş oldu.
Anlamadığımı belirtmek adına kaşımı kaldırıp;
"Hangi yönden?"
"Her yönden Aycan,her yönden.Şimdi çeneni kapa ve göğsümde olmanın verdiği huzura bırak kendini."
Dediği cümle sonrası beni kendine çekip göğsüne bastırdı.
Kokusu,adada olmamıza rağmen muazzamdı.
Birgün,ıssız bir adada Barış Murat Yağcı'nın göğsünde uyuyacaksın deseler güler geçerdim lakin,
öyle oldu.
___________
-21.28
Okuduğunuz için teşekkür ederiim,AyBar'lı kalın.Xxx