"Allah'ım Lale ile konuşacağım yaa,çok şükür!"
Berkan'ın bağırışları kulaklarımı tırmalarken koltukların etrafından geçip en sonunda birisine oturdum.Ersin Abinin sesi kulaklarımı doldururken onun oturduğu tarafa,sola döndüm.
"Ee,ilk kim başlayacak?"
Berkan yanımdan hızla zıplayarak kalktı;
"Ben!İlk ben!"
Onun bu haline gülerken,Barış'ın bana baktığını gördüm,beni gülerken izliyordu.
Gözlerimi iki saniye kadar gözlerinde tutup geri çektim,çünkü o asla çekecek gibi durmuyordu."Lale'm?"
"Berkan..."İşte bu sahne gerçekten aşık kişiler arasında gerçekleşebilirdi.
Berkan'ın sevgilisinin sesini duyunca gözlerinden akan yaşla burukça gülümsedim ve;
"Pşşt,ağlamaktan konuşamayacaksın ha."
Bu dediğim lafa herkes gülerken gözümün altında bir ıslaklık hissettim.
Ağlıyordum işte,sen Berkan'a de Aycan.
Daha sonra kendin ağla,aferin.Kimsenin görmemiş olmamasını dileyerek gözyaşımı sildim ve kafamı tekrar Berkan'a çevirirken,Barış'ın beni izlediği gördüm.
Beni,ağlarken görmüştü.
Kafamı hızla ondan çevirip ekrana baktım.
Lale,çok güzeldi,gerçekten çok güzeldi.
Berkan hep adada iken anlatıyordu,nasıl tanıştıklarını,nasıl sevgili olduklarını.
Sürekli çok güzel olduğundan bahsediyordu ve gerçekten,haklıydı.
Lale'nin sesi ile kendime geldim;
"Aycann!"
"Hı,efendim?"
"Senle konuşmayı çok istiyordum,senle tanışmayı çok istiyorum!"
Bu dediğine gülümseyerek;
"Umarım.Umarım buradan çıkınca nasip olur."
"Ha bu arada,gözümden kaçmıyor değil."
Bu dediğine tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda Berkan lafa girdi;
"Ana,işte benimki de farketmişş!"Hala neden bahsettiklerini anlamamıştım ve kendimi aşırı aptal hissediyordum.
Berkan arkasını dönüp bana baktı ve tekrar Lale'ye dönüp;
"Anlamadı o bitanem,ben anlatırım."Bu dediğine kahkaha atarak karşılık verdi Lale,ve bir süre daha konuştular.
Sıra,Barış'taydı.
Yerinden kalkarak Berkan'ın oturduğu yere oturdu ve telefonu eline aldı.
Kısa bir süre sonra telefondan ince ve çok tatlı bir ses geldi;
"Alo,abim?"
Barış kafasını sesle telefondan kaldırdı ve dik durmaya çalıştı.
Ağlamak istemiyordu,fark
ediyordum.
Kardeşi,Barış'tan ses alamayınca tekrar söze girdi;
"Özledim."İşte o an,Barış'ta film kopmuştu,kafasını pes edercesine aşağı indirdi,ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Sol gözümde hissettiğim ıslaklıkla elimi gözüme götürüp sildim yine.
"Ben de."
Barış'ın ağzından kelimeler zar zor dökülüyordu,onu ilk defa bu kadar duygusal görüyordum.
"Canım abim,gayet güzel gidiyorsun.Sen oraya ne için gittiğini biliyorsun,ve başarıyorsun.Senden tek ricam,lütfen daha fazla gül."O son cümle Barış'ın daha fazla ağlamasına neden oldu.
Kafamı ellerimin arasına alıp yüzümü saklamaya çalıştım.
Ben bu kadar etkilenmişken Barış'ın hali benden de beterdi.
Uzun uzun konuştular,hatta Barış kahkaha bile attı.
Ben ise hala,kardeşinin söylediği sözde takılı kalmıştım.
Sonra telefondan başka bir ses geldi;
"Oğlum."
Barış'ın gülümsemesi yüzünde donup kalmıştı.
Ağzından tek kelime döküldü Barış'ın.
"Anne?"O an telefondan da bir hıçkırık sesi geldi.
Barış, hala önüne eğilmiş yere bakıyordu."Oğlum,lütfen ağlama."
Barış,annesinin bu lafından sonra dikleşip gözlerinin altını sildi."Bak oğlum,elinden geleni yapmaya devam et.Mükemmel ilerliyorsun.
Burada herşey yolunda,herkes gayet iyi."
Annesinin sözleri Barış'ı rahatlatmış olacak ki,derin bir nefes aldı.
"Babam,babam nasıl?"
"Gayet iyi,seninle gurur duyuyor."
Barış, annesinin bu lafıyla gülümsemişti.
Rahatladığı o kadar belliydi ki.
Görevlilerden birisi,Barış'a sürenin dolduğunu söyleyince Barış;
"Kendinize iyi bakın,görüşmek üzere.Sizi seviyorum.""Bende oğlum,ona iyi bak tamam mı?"
Kaşlarımı çatıp annesinin dediği lafı çözmeye çalışırken Barış'ın eli boynundaki kolyesine gitti,daha sonrasında da arkasını dönüp bana baktı.
Soran gözlerle ona bakarken o önüne dönüp telefonu kapattı.
-
Herkes,ailesiyle konuşmuş adeta yenilenmişti.
Annemle konuştuktan sonra herkesin iyi olup olmadığı babamdan öğrendim.Her şey gayet yolundaydı.
Aklım Barış'ın annesinin söylediği lafta takılı kalmıştı ama.
Neye iyi bakması gerektiği düşünürken adaya gelmiştik bile.
Rüzgardan dolayı önüme gelen saçlarımı elimle kulağımın arkasına yerleştirip tekneden indim ve barakaya doğru ilerlemeye başladım.Berkan,Parviz abiyle şakalaşıyordu.
Sesleri arkadan oldukça net geliyordu;
"Ne gedeeeer."Berkan'ın kahkaha sesi kulaklarımı yine doldururken kolumda hissettiğim el ile hafifçe sıçrayıp o tarafa döndüm.
"Sen hep bu kadar duygusal mısındır?"
Barış'ın,beni ağlarken görmesi onun eline koz vermem demekti sanırım.
"Dalga geçmen bittiyse uyumak istiyorum."
Oldukça sakince söylediğim cümleden sonra kafasını sallayıp beni kolumdan adeta sürükleyerek denizin karşısındaki kütüğe getirdi.Kolumu sonunda bıraktığında morardığını gördüm.
O ise kütüğe oturmuş beni izliyordu."Kolumu ne hale getird-"
"Sen benim ağzıma sıçtın."
Dediği lafla kaşlarım istemsizce havaya kalktı.
Elini uzatıp beni yanına,kütüğe çekti.
"Senden ilk defa birşey istiyorum,Aycan."Kaşlarım sanırım yukarıda takılı kalmıştı,hissetmiyordum çünkü.
Elini boynuna atıp kolyesini özenle çıkardı.
Ellerimi avucunun içine aldı ve konuşmaya başladı;
"Senden istegim,lütfen bu kolyeyi sen taşı."
Dediği cümleyle gözlerim kocaman açıldı.
"Ama neden Barış, neden?"
"Çünkü öyle istiyorum.Takmak istemeyebilirsin anlarım,ama lütfen sende kalsın."
Kolyeyi özenle avucumun içine bıraktı ve kütükten kalktı;
"Geç kalma sende,hava rüzgarlı."Cevap vermemi beklemeden uzaklaştı yanımdan.
Bu kolyeyi bana neden verdi,kolye kimin bilmiyordum ama kolyeyi avucumda hissediyorken bile kendime güvenim gelmişti.
Barış'ın,annesinin o lafından sonra kolyeyi bana vermesinin sebebini o kadar çok merak ediyordum ki.Bu aklımı kurcalayan soruları bir kenara bırakıp barakaya doğru ilerledim.
Kolye hala avucumda iken battaniyeyi üstüme çektim.
Yemek saati geldiğinde beni uyandırırlardı nasıl olsa.
Kolyeti avucumda sıkıca tutarak uykuya teslim ettim kendimi.-14.33