chapter one

1.6K 103 106
                                    

benden başka kimsenin başına gelmiş olması muhtemel olmayan, ürkütücü ancak aynı zamanda da baş döndürücü bir rastlantı yaşadığımda texas'taki evime henüz taşınmıştım. küçük kasabaya yerleşmiş büyük bir yazar olmak kolay değildi, insanlar neden orada olduğumu merak ediyor ve bunu gizlemiyorlardı. ne zaman wal-mart'a gitsem etraftaki kasabalıların parmağıyla beni işaret ettiğini ve fısıldaştığını duyabiliyor ancak umursamıyordum çünkü bilirsiniz, ufak yerleşim yerlerinin de eksileri vardır.
ben eksilere değil de artılara odaklanmaya meyilliydim, mesela en büyük artı olabilecek yeni evim, kasabanın çıkışında ıssız bir alandaydı. doğa koruma parkına yakın olduğu için bazı günler şafak vakti verandama oturup karşımdaki uçsuz bucaksız ormanı izlediğimde ceylanları ve bildiğimiz tavşanlardan çok daha büyük boydaki vahşi tavşanları görebiliyordum.

bir süre sonra ormandaki yabani hayatı izlemek tek eğlencem olup çıkmıştı ve böylece kendimi uykusuz geçen şafaklarda bulmaya başladım. istisnasız her gün şafak vakti uyanıyor, bazen o zamana dek uyumuyor, sallanan sandalyeme oturuyor ve arka planda çalan san francisco ile ormanı izliyordum. bazen kırmızı şarap eşlik ediyordu bana, bazense bir dal sigara. böyle huzurlu vakitlerde içimdeki bitmek tükenmek bilmeyen yazma arzusunu bastırmaya çalışarak saatler geçiriyordum çünkü yeni bir hayat istememin en büyük sebebi yazmaktan ve insanlardan uzaklaşmaktı.

o gün de tıpkı diğerleri gibi bir gündü, oldukça sıradandı ve hayatımı sonsuza dek değiştireceğini asla tahmin edemezdim. verandamda oturuyor, elimdeki kadehi düzenli olarak dolduruyordum. ağzımda mayhoş bir tat ve elimde yazı defterim vardı.
öylesine betimleme yapmaya çalışıyordum işte...

aniden arka taraftaki bahçe kapısının açıldığını duydum.

ilk başlarda umursamamış, kapının rüzgar yüzünden açılmış olabileceğine düşünmüştüm ancak içimdeki endişe bütün vücuduma yayılmaya başlamıştı. derin bir nefes alıp sessizce başımı arka tarafa doğru çevirsem de hiçbir şey göremedim.

yine de birkaç ses daha duydum, sanki birileri arka bahçeden içeriye girmiş ve ön verandaya yaklaşıyormuş gibi seslerdi. zavallı çimenler üstlerine birisinin basıp onları öldürdüğünü haykırmaya çalışır gibi hışırdıyordu.
duyduğum öksürük sesiyle ben de haykırmak istedim o an, çünkü bahçemde bir insan vardı. bir erkeğin öksürdüğüne yemin edebilirdim.
birileri evime girmek üzere yanıma doğru geliyordu.
daha iki hafta önce buraya taşındığımda ektiğim çimenlere temkinli adımlarla basıyor ve benim verandada olduğumdan habersiz bir şekilde buraya doğru geliyordu. ses çıkartmamak adına nefesimi tutmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden çünkü korku bedenimin hakimiyetini ele geçirmişti. bırakın kaçmayı yahut saklanmayı serçe parmağımı dahi kıpırdatamıyor, nefes alamıyordum.

biraz olsun kıpırdamaya çalıştığım anda sallanan sandalyemin de benimle beraber hareket edeceğini ve yerimi açığa çıkartacağını biliyordum bu yüzden koltuğuma yapışmış vaziyette durakaldım. gıcırdayan tahtalar yüzünden ölmek istemiyordum.

adım sesleri giderek yaklaşıyordu, o kadar çok korkuyordum ki kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. birden bütün korkumu tetikleyen bir şey oldu, rastlantı eseri ormanda gezdirdiğim korkak gözlerim ormanın içinde dikilmiş ağaçların dibindeki otları yiyien ceylana takıldı. gözlerim çaresiz ve yardıma muhtaçtı, çığlık atsam da sesimi duyuramayacağım kadar ıssız bir bölgede yaşıyordum. kimse öldüğümün farkına varmadan ölmek istemiyordum bu yüzden bakışlarımı ormandaki güzel ceylandan hiç ayırmadım. tanrı sesimi duymuş olacak ki güzel hayvan birden başını kaldırmış, tam olarak gözlerimin içine bakmıştı.
titrek bir nefes alıp ona gülümsemeyle çalıştım. kim bilir başıma ne gelecekti ve buna şahit olacak yegane şey, o ceylandı.
ancak benim beklediğimin aksine verandamın sağ tarafından yükselen büyük bir gıcırtı sesiyle ceylan'ın bakışları anında o tarafa kaymış ve zavallı hayvan korku içinde ağaçların arasına karışmıştı.

my body is a cage - dotaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin