five

1.5K 106 190
                                    

bölüm şarkısı - Mystery of Love

Gözlerimi açtığımda Barış'ın göğsünde yattığımı fark etmiştim. Tüm gece aynı pozisyonda mı uyumuştum? Şaşkındım şu an.

Başımı kaldırdığımda hâlâ uyuduğunu gördüm. Başını biraz sağa eğmiş olduğundan yüzlerimiz biraz yakındı.

Kalkmaya çalıştım ama sağ eliyle belimi sıkı tutuyordu. Yavaşça elini çektim ve doğruldum.

Başım ağrıyordu, dünü az çok hatırlıyordum. Özellikle Barış'ın "Sabah uyandığında ne oluyor diye bağırarak beni uyandırırsan çok kötü şeyler olur." cümlesi hâlâ aklımdaydı.

Onu uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktım ve sandalyeme oturup dönmeye başladım. Bir şeyler düşünürken sandalyemde dönmeyi seviyordum.

Neden dün gece Barış'ın kalmasını istemiştim? Neden onunla uyuma ihtiyacı duymuştum?

Barda o kızla dans ettiğinde neden kıskanmıştım? Çok saçma geliyordu hepsi.

Ben dönmeye devam ederken gözlerinin yavaşça aralamasıyla durdum.

"Günaydın." diyerek gülümsediğimde esneyip başını salladı.

"Göle gitmek ister misin?" dediğimde beni süzmesiyle duraksadım. Başıyla onayladı ve ayağı kalktı.

O merdivenlerden indiğinde bende şortumu ve tişörtlerimden birini üstüme geçirip aşağı indim.

Bisikletle gidebilirdik, güneş gözlüğümü takıp kapıda onu beklemeye başladım.

Garajdan bisikletileri çıkarıp sürmeye başladık. Bazen o öne geçiyor bazen ben önde oluyordum.

Yarış yapmaya karar verdiğimizde üçe kadar sayıp sonrasında sürmeye başladık.

"Hile var!" o kazandığında böyle dememle güldü. Omuz silkip sürmeye devam etti.

Göle vardığımızda bisikletleri kenara bıraktık ve hemen gölete koştum. Ayağıma değen soğuklukluğa gülümsedim ve yürümeye başladım.

Çok ileri gitmediğiniz sürece su çok sığdı.

"Tişörtünü neden çıkarmadın?" ona döndüğümde tişörtünü çıkarmış ayaklarını suya sokuyordu.

Bu görüntü karşısında yutkunmadan edemedim. Ayaklarını suya değdirip hemen çekti.

"Neden bu kadar soğuk?" diye sormasıyla gülümsedim ve omuz silktim.

"Hadi gel." dediğimde zorla onu göle sokmuştum. Su şu an ikimizin de bileklerine geliyordu.

O etrafı incelerken ben onu inceliyordum. Okyanus mavisi gözlerini kocaman açmış gölün kenarındaki yeşilliklere bakıyordu.

O etrafı incelemeye devam ederken ona bir adım yaklaştım.

Ne yapıyordum hiç bilmiyordum ama içimden bir ses böyle davranmamı söylüyordu ve bende ona uyuyordum.

"Beğendin mi?" diye sorduğumda bana döndü. Benimle konuşurken başını eğmesi nedensizce hoşuma gitmişti.

"Evet, güzel bir yer." dediğinde gülümsedim ve bir adım daha attım. Can ne yapıyorsun?

"Evet, bence de güzel." dememle geriye doğru gitmeye çalıştı ama dengesini kaybetti.

Suya düşecekken kolundan tutup kendime çektim. Biraz zor olmuştu ama yapmıştım.

Onu kendime çekmemle bana çarpmış ve bu sefer ben dengemi kaybetmiştim. Ellerini belime koymasıyla başımı kaldırıp tekrar ona baktım.

Yüzünü yüzüme doğru eğdi ve nefesi yüzüme vurdu. İstemsizce dudaklarımı ısırdım.

Birkaç saniye öyle bakıştıktan sonra kollarını belimden çekti. Ama ben pes etmeyerek kollarımı omzuna koydum.

"Cemal." diyerek ellerimi tutup indirmesiyle dudak büzdüm.

"Yapma." diyerek bir adım gittiğinde onu umursamayarak bir adım ona yaklaştım tekrar.

"Bu doğru değil, yapma bunu." demesiyle omuz silktim ve ellerimi boynunda birleştirip saçlarını okşadım.

Gözlerini kapatmasıyla onunda bunları istediğini anladım. O zaman neden yapma diyordu?

"Biz... bunu yapmamalıyız." diyerek fısıldadığında onu dinlemeyerek parmak ucuma çıktım ve burnumu burnuna sürttüm.

"Cemal,"

"Sadece, sus." dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. Gözleri hâlâ kapalıydı.

Önce dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurduğumda titrek bir nefes verdi.

Gözlerini açtığında bana böyle bakmasından ürkmedim desem yalan olurdu. Normal bakışlarından daha farklıydı.

Birden dudaklarımızı birleştirmesiyle bunu beklemediğim için birkaç saniye duraksadım.

Ama daha sonra hemen karşılık vererek gözlerimi kapattım ve saçlarını okşamaya devam ettim. O da ellerini belime tekrar koydu ve beni kendine bastırdı.

Alt dudağımı ısırmasıyla kısık sesle inledim, belimdeki elleri sıkılaştı ve daha sert öpmeye başladı.

İlk çekilen o oldu. Bir süre yüzünü inceledim. Şişmiş kırmızı dudakları, kocaman olmuş mavi gözleri...

Ellerini belimden çekip hızla gölün kenarına yürüdü. Birkaç saniye öylece durdum.

Neden bunu yapmıştık?

Bende göl kenarına gidip yanına oturdum. Dirseklerine yaslanmış, önüne bakıyordu. Tişörtünü giymişti.

"Özür dilerim." dediğimde bana dönmedi ve etrafı izlemeye devam etti.

"Ama sende karşılık verdin." diyerek ağzımı tutamadığımda bana döndü. Bir şey demeden bana baktığında dudaklarımı yaladım. Birkaç saniyeliğine bakışları dudaklarıma kaydı ama hemen önüne döndü.

"Sana yapmamanı söylemiştim."

Sadece öpüşmüştük ne vardı bunda? Ben kendini kötü hissettiğini düşünüp özür dilemiştim, yoksa yaptıklarımdan pişman olduğum söylenemezdi.

"Neden yaptın?" dediğinde derin bir nefes alıp omuz silktim.

"İçimden öyle geldi." dediğimde tekrar bana döndü. Birden elini yanağıma koymasıyla duraksadım.

Az önce çok net anlamıştım, bu adam beni her hareketliyle etkiliyordu.

Gözlerimi kapattığımda elini yanağımdan çekti. İntikam falan mı almaya çalışıyordu?

Gözlerimi açtım ve onu çenesinden tutup kendime çevirdim. Dudaklarımızı tekrar birleştirdiğimde bu sefer karşılık vermemişti.

Buna sinirlenip üstüne çıktım, ellerimi yanaklarına koymuş az önceki kadar sert öpüyordum onu. Ellerini belime koyduğunda karşılık vereceğini düşündüm ama belimden tutup beni kaldırdı ve tekrar yanına oturttu.

"Buna bir son vermelisin." diyerek tekrar önüne döndü, bende kendimi çimenlere bıraktım.

Neden bu kadar uzak duruyordu ki?

O da benimle beraber çimlere yattığında ona döndüm ama o bana bakmamaya yemin etmiş gibiydi.

O gökyüzünü, ben onu izledim ve onu tekrar öpme isteğimi bastırmak zorunda kaldım.

çok erken oldu diyebilirsiniz ama olaylara yavaş yavaş girdik hayırlı uğurlu olsun

summertime sadness | cembarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin