bebisler bundan sonra pazar, çarşamba ve cuma günleri bölüm atacağım
ailevi birkaç sorunum var ve onlardan dolayı çok vaktim olmuyor bu yüzden günlere ayırdım
öpüyorum hepinizi
Gözlerimi çalan telefon sesiyle açmıştım. Kafamı kaldırdığımda masamın üstünde Barış'ın çalan telefonunu gördüm.
Elime aldığında kimin aradığına baktım '❤️' yazıyordu. Sevgilisi falan mıydı?
Neden kalp emojisi koymuştu? Kimdi bu?
Barış'ı dürtüp, biraz sert olmuştu sanırım, uyandırmaya çalıştım. Gözlerini açtığında hızla telefonu ona uzattım.
"Meleğim," diyerek gülümsediğinde buna daha fazla dayanamayarak yangın merdivenlerinden aşağı indim.
Demek sevgilisi olduğu için böyle davranıyordu. İnsan baştan söylerdi.
Aşağı indiğimde uyuyan birinin olup olmaması şu an umrumda değildi, piyano çalmak istiyordum. Beni şu an anca piyano çalmak sakinleştirirdi.
Bu aralar favori şarkım olan Beautiful Mess'ı çalacaktım.
"Our love is untouchable..."
Başımı kaldırdığımda piyanoya yaslanmış beni izliyordu. Ne ara gelmişti buraya?
Yüzüne bakmadan şarkıyı tamamladım ve ayağı kalktım.
Ona hiçbir şey söylemeden mutfağa girdiğimde adım seslerinden arkamdan geldiğini hissedebiliyordum.
"Çok güzel çaldın." dediğinde başımı sallamaktan başka bir şey yapmadım.
Buzdolabından tost ekmeğini çıkarıp, tost makinesini çalıştırdım. Ekmekler ısındığında önce tereyağı sonra nutella sürdüm, hazır olduktan sonra tabağa koyup mutfaktaki küçük masaya oturdum.
"Bir sorun mu var? Üzgün görünüyorsun." diyerek karşıma oturduğunda başımı sağa sola salladım ve ona bakmadan yemeye devam ettim.
Yemeyi bitirene kadar bana baktığını hissetmiştim, böyle davranmaması gerekiyordu. Sevgilisi vardı sonuçta.
Öylece tabağıma bakarken elini çeneme koyup başımı kaldırıp ona bakmamı salladı. Gözbebekleri büyümüştü, mavileri neredeyse gözükmeyecekti.
"Neden moralin bozuk?" diye sorduğunda elimi elinin üstüne koyup ittirdim. Patlamama az kalmıştı, hissediyordum.
Ayağı kalktım ve tabağımı bırakıp mutfaktan çıktım. Merdivenlerden çıkacakken kolumdan tutup kendine çekmesiyle sinirle ona baktım.
"Neden benimle konuşmuyorsun? Söyler misin?" dediğinde sert bir şekilde kolumu çektim ve derin bir nefes aldım.
"Neden benimle konuşmaya bu kadar isteklisin?" diyerek biraz yüksek sesle konuştuğumda şaşkınca bana baktı.
"Ne?" dediğinde dayanamayıp onu göğsünden ittirdim.
"Seni öpmemi sevgilin olduğu için istemediğini en başından neden söylemedin?! Neden sende istiyormuşsun gibi davrandın?!" sırtı duvara çarptığında kısık sesle inledi.
"Ne diyorsun Can?" diyerek doğrulduğunda yumruklarımı sıkmış ona bakıyordum. Ona vuramazdım, canı yanarsa benimde canım yanardı.
"Sevgilin varmış diyorum!" diyerek bağırdığımda Berkan merdivenlerden zıplayarak indi.
"Sabah sabah bu ne tantana babakolar? Sesiniz yukarı geliyor." diyerek gülümsediğinde bende gülümsemeye çalıştım.
"Bir şey yok, ben çıkıyorum." dedim ve anahtarı alıp kapıyı sertçe kapattım.
Bileğim az da olsa ağrıyordu ama şu an onu umursayacak durumda değildim. Bisikletime bindim ve sürmeye başladım.
Dün Barış'la geldiğimiz gölete gelmiştim. Bisikletimi çimenlere bırakıp tişörtümü çıkardım. Gölün derin olan yerine gidip balıklama atladım.
Soğuk suyla kendime gelirken yüzeye çıktım. Saçlarımı elimle arkaya atıp yüzmeye başladım.
Bir türlü kafamdan Barış'ın sevgilisinin olduğunu atamıyordum.
Yüzerken bir yandan da favori şarkım olan Bad Romance'i mırıldanıyordum. Yorulduğumda kıyıya yaklaştım ve gölden çıktım.
Tişörtümü giyip Barış'la birlikte uzandığımız yere ilerledim. Yavaşça çimenlere uzandım.
Sağımdan adım seslerini duymamla hiç oraya dönmedim. Barış'ın geldiğini biliyordum, ondan başka kimseyi getirmemiştim buraya.
Tam tahmin ettiğim gibi yanıma uzandı ve sol dirseğine yaslanarak beni izlemeye başladı.
"Sevgilim yok." demesiyle ona bakmayı ne kadar çok istesem de kendimi tuttum.
"Arayan kardeşimdi. Yağmur." dediğinde nasıl bu kadar yanlış anlayabildiğimi sorguluyordum.
"O bu hayattaki her şeyim, ondan fazla değer verebileceğim kimse yok." dediğinde istemsizce gözlerim dolmuştu. Hayır Barış'ı kıskanmamıştım, kardeşine olan sevgisi hoşuma gitmişti.
Sağ elini yanağıma koyup beni kendine çevirdi. Doğrudan gözlerime bakıyordu, bakışlarımı kaçırmak istedim ama mavilerine bakmaktan kendimi alıkoyamadım.
"Tamam." dediğimde kaşlarını çattı, bir yandan yanağımı okşuyordu. Yavaşça yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Hâlâ sinirli misin bana?" diye sorduğunda başımı sağa sola salladım. Gülümsedi yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Güzel." dediğinde bende gülümsemeye başlamıştım. Elini belime indirdi ve başını göğsüme koydu.
2 metrelik adam benim yanımda küçük bir bebeğe dönüşüyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.
Tekrar çimenlere uzandık ve gökyüzünü izlemeye başladım. Arada yüzümü saçlarına gömüyor, kokusunu içime çekiyordum.
Sadece kokusuyla bile beni etkileyebiliyordu ve ben bundan şikayetçi değildim.
yorum yapmıyonuz üzülüyom he
ŞİMDİ OKUDUĞUN
summertime sadness | cembar
Random"Senin için bir yaz aşkından başka bir şey değilim öyle değil mi?"