bugün benim bebeğimin doğum günü
iridescentmendes iyi ki doğdun bebeğim seni çok seviyorum bu bölüm sana
Bugün İzmir'de birkaç yeri gezmeye karar vermiştik. Barış bir arkadaşının da geleceğini söylemişti.
Kim diye sorduğumda Evrim demişti. Kız arkadaşım yok demişti, bu nereden çıkmıştı şimdi?
Kız mı erkek mi, diye de soramamıştım. Neden bu kadar merak ediyorsun diye sorsa ne diyecektim? "Seni kıskanıyorum ve yanında bir kızı, erkeği bile görmeye dayanamıyorum." mu?
6 kişilik arabamıza bindiğimizde Burak bugün işleri olduğunu söyleyip gelmemişti. Benim de işime gelmişti tabii, gelmesini isteyen yoktu.
Berkan'ın telefonuna bilinen bir cafenin adresini girdim. Şu an gelecek kişinin Barış'la nasıl bir arkadaşlığı var onu düşünüyordum. Gelmiştik ve ben ilk defa yol boyunca müzik dinlememiştim.
"İyi misin, dalgın gibisin?" Barış elini yüzümün önünde salladığında kendime gelebilmiştim.
"Evet iyiyim." daha fazla bir şey demeden önden yürümeye başladım. Bir masaya geçtiğimizde stresten bacağımı sallıyordum.
Birden Barış elini bacağıma koyduğumda hızla ona döndüm. Bizimkiler kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
"Bir sorun olmadığına emin misin?"
"Emi-"
"Evrim!" Barış beni dinlemeyerek ayağı kalktığında gelen kişiye baktım. Erkekti.
Barış kollarını ona sardığında Evrim'de karşılık verdi. İki elimi yumruk yapmış onlara baktığımı yeni fark etmiştim.
Evrim herkesle tanıştıktan sonra sıra bana gelmişti. Diğerleri gibi sarılmak yerine elimi uzattım. Gülümseyerek sıktı.
"Evrim ben." dediğinde yalandan gülümsemeye çalıştım.
"Can." diyerek yerime oturduğumda Danla bana 'ne yapıyorsun' bakışlarını göndermişti. Omuz silktim.
Evrim çay istedikten sonra Barış'la konuşmaya başlamışlardı.
Herkese soğuk olan adam şimdi herkesten çok gülüyordu. Nasıl kıskanmayacaktım ki?
Telefonuma gelen mesaj sesiyle cebimden çıkarıp baktım.
kuzular, avokadolar & fondötenler
daniela: canım sen bu çocuğu tanıyor musun
can: hayır
daniela: o zaman neden öldürecekmiş gibi bakıyorsun
niso: harbiden
çocuk sana bakmaya korkuyor
can: bakmasın zaten
daniela: neye bu kadar sinirlendin ki sen
can: boşver
Telefonumu masanın üstünde bıraktığımda Danla'ya sorun yok gibisinden gülümsedim.
Gelen garsona sütlaç istediğimi söylediğimde Barış da sütlaç isteğini söylemişti. Hayır Can, hemen yumuşamamalısın.
İkimizde sütlaçlarımızı yerken ona bakmamak için zor duruyordum. Evrim'le konuşurken bilerek onları izlemiyordum, yoksa saçma sapan şeyler söyleyebilirdim.
"Cemal, Evrim de senin gibi piyano çalıyor." Barış beni muhabbete dahil etmek istese de ben yalandan gülümseyip geçiştirmeye çalışıyordum.
"Sende çalışıyorsun kardeşim." diyerek Barış'ın omzuna vurmuştu Evrim.
Evrim'in Barış'a olan temasına mı sinirleneyim, Barış'ın piyano çalmasına mı sevineyim bilememiştim.
Bana neden piyano çaldığını söylememişti? Neden kendimi kötü hissetmiştim?
Onlar gülüşürken ayağı kalktım ve tuvalete gideceğimi söyleyerek hava almak için dışarı çıktım.
Bu kadar kıskanmam saçmaydı ama kıskanıyordum işte. Barış'ın Evrim'e olan en küçük teması beni çıldırtıyordu.
Sadece bana gülsün istiyordum, sadece sevdiği şeyleri benimle paylaşsın. Başkalarıyla çok yakın olmasın, sadece benim olsun istiyordum.
Ama bu mümkün değildi, illa yakın olduğu arkadaşları olacaktı. O arkadaşlarını benden daha mı yakın görüyordu?
Biraz yürüyüp bulduğum ilk banka oturdum. İlk zamanlarda sadece ondan etkileniyordum ama bu etkilenme seviye atlamış, sevme seviyesine gelmişti.
Ellerimle yüzümü kapattım ve bunları düşünmemeye çalıştım. Her şeyi akışına bırakmam gerekiyordu. Eskiden bu kadar düşünen bir insan değildim.
Belki o bana bir şey hissetmiyordu, sadece heves olarak görüyordu. Bunlar olabilirdi ve benim elimden onu sevmekten başka ne geliyordu ki?
Ellerimin yüzümden çekildiğini hissettim, kafamı kaldırdığımda onu görmemle nefesimi tuttum.
"Neden yanımıza gelmiyorsun?" diye sorduğunda bir şey demeden başımı eğdim. Açıklama yapmak istemiyordum.
Yanıma oturduğunu hissettim, elini belime koydu ve beni kendine çekti. Böyle yapmaya devam ederse onu sevdiğimi söylemem an meselesiydi.
"Sorunun neyse bana anlatabilirsin Can, seni yargılamam." ama benimle konuşmayı kesebilirsin, beni istemeyebilirsin.
"Bir sorunum yok." aynen canım sadece seni seviyorum.
"Seni biraz tanıdıysam, sorunun olduğu çok belli oluyor." dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım.
Yavaşça gülümsedi, burnunu burnuma sürttüğünde kalbim maratona koşmaya başlamıştı bile.
"Hadi anlat bana."
"Seni kıskanıyorum." pat diye söylediğimde mavi gözleri açılmış, ağzı aralanmıştı.
"Anlamadım." dediğinde omuz silktim. Ve elini belimden çekerek ondan uzaklaştım.
"Neden beni kıskanıyorsun?" başımı eğmiş, öylece duruyordum. Çenemden tutup ona bakmamı sağladığında daha fazla dayanamadım.
"Çünkü seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
summertime sadness | cembar
Acak"Senin için bir yaz aşkından başka bir şey değilim öyle değil mi?"