nine

1.4K 111 79
                                    

"Babakolar, ne yapıyorsunuz?"

Barış'ın kucağından atlamam sonucu boyumun yetmediği kısıma dalmıştım. Biri kolumdan tutup yukarı çektiğinde, o biri Barış'tı tabii ki, derin bir nefes almıştım.

Elini belime koymuştu batmamam için.

"Yüzüyoruz Berkan, sen ne arıyorsun burada?" Barış biraz sert bir tepki verdiğinde istemsizce gülümsemiştim.

"Bende yüzmeye geldim babako," diyerek tişörtünü çıkardı ve havuza atladı.

Barış'a döndüğümde bakışlarının benim üstümde olduğunu gördüm. Ona gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi. Birkaç saniyeliğine kırmızı ve şişmiş dudaklarına kaydı bakışlarım.

Sırıttı ve önüne döndü. Biraz daha yüzdükten sonra çıkmaya karar vermiştik. Yazlığa vardığımızda ben alttaki duşa girmiştim.

Nisa ve Danla'nın odasına baktığımda orada olmadıklarını gördüm. Mesajlarıma da cevap vermemişlerdi. Neredelerdi?

kuzular, avokadolar & fondötenler

can: neredesiniz

can: havuza da gelmediniz

niso: bir çarşıya geldik danla kendini kaybetti

niso: çıkmıyor kaç saattir

can: gelip alayım?

daniela: HAYIR

niso: sonunda bir yaşam belirtisi verdin

daniela: CAN SAKIN GELME BURASI YENİ EVİM

can: salak salak konuşma be

daniela: o kadar mükemmel şeyler aldım ki

can: akşam olmadan gelin yemek yiyeceğiz

niso: umarım gelebiliriz

Telefonu kapatıp yanıma koydum ve birkaç posterime baktım. Birkaç saat önce Barış'la olmama rağmen onu yanımda istiyordum.

Hiç böyle biri olmamıştım, yanımda beni mutlu etmesi için ya da iyi hissetmek için gelmesini istediğim birileri olmamıştı. Şimdi her saniye Barış'ın yanında olmak, ona sarılmak istiyordum.

Okyanus gözlerine bakıp, saçlarını okşamak istiyordum. Şu an sevgili değildik ama arkadaş da olduğumuz söylenemezdi. Eğer ona açılırsam, beni reddeder
miydi?

Eğer ederse tüm yazım bu yatakta oturup, arada kalkıp şarkı sözü yazmakla geçerdi. Bir nevi depresyona girebilirdim.

Ne ara bu kadar çok bağlanmıştım ona?

Camım tıklandığında doğrulup arkaya baktım. Barış merdivenlerde oturmuş bana eliyle 'gel' işareti yapıyordu.

Sanırım yangın merdivenlerinde oturup birbirimizle vakit geçirmek rutin haline gelmişti. Ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

"Selam, bu sefer cips aldım." diyerek poşeti açtığında farklı markalardan bir sürü cips aldığını gördüm.

"Bir de kola aldım, cipsle en iyi giden şey o bence." deyip elindeki kutu kolayı bana uzattığında gülümsedim.

"Teşekkür ederim." dediğimde başını salladı ve poşetten bir cips aldı.

Cipslerimiz çok fazla olduğunu için oynayacak bir oyun bulmuştuk. Birimiz gözümüzü kapatıyorduk, diğeri bize cipslerden birini veriyordu. Hangi çeşit olduğunu ve markasını bilmeye çalışıyorduk.

Gözlerimi kapatmış ve ağzımı açmış cipsi vermesini bekliyordum. En sevdiğim cipsi vermişti!

"Yoğurt ve Mevsim Yeşillikli, Lays!" dediğimde kıkırdamıştı. Gözlerimi açtığımda paketi gösterip göz kırpmıştı.

"Bileceğini düşünmemiştim." dediğinde gururla gülümseyip bir cips daha attım ağzıma.

"En sevdiğim cips, nasıl bilemem?" dememle gülümsemiş ve gözlerini kapatmıştı.

Ona Doritos'un peynirli cipsini verdiğimde birkaç saniye düşünmüş, daha sonra heyecanla ve biraz yüksek sesle cevabını söylemişti. Bu hali beni güldürmüştü.

"Peynirli!" dediğinde kahkaha attım.

"Evet ama markası ne?" dediğimde dudak büzmüştü. Daha sonra aklına gelen şeyle sırıtmıştı.

"Lays ve Doritos aldım sadece. O yüzden Doritos." deyip gözünü açtığında yavaşça omzuna vurmuştum. Ben hiç öyle düşünmemiştim.

Oyunumuz cipslerimizin bitmesiyle sona ermişti. Odamdaki ıslak mendili aldım ve ellerimizi temizledikten sonra kolalarımızı içmeye devam ettik.

Kolumu dürttüğünde ona döndüm. Sırıtıyordu.

"Senin hoşlandığın biri vardı, ne oldu ona?" diye sormasıyla kalbimin ritmi hızlandı ve kaşlarım yukarı kalktı.

"Açılacak mısın?" dediğinde omuz silktim.

"Bilmiyorum, açılmam büyük ihtimalle."

"Agh, hadi ama! Neyden korkuyorsun ki?" demesiyle tekrar ona döndüm. Şimdi seni seviyorum desem tepkisi ne olurdu acaba?

"O beni sevmiyor olabilir? Böyle bir ihtimal var ve ben onun tepkisini bilmiyorum. Belki bunu demem bizi uzaklaştıracak?" dediğimde tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"Çok düşünüyorsun." deyip kolasından bir yudum aldığında başımla onayladım.

"Ben senin yerinde olsam, fark ettiğim an söylerdim. Öbür türlü daha çok bağlanıyorsun, ilk fark ettiğinde söylediğinde belki vazgeçmen daha kolay olabilir." keşke dedim içimden, keşke ilk öpüştüğümüzde söyleseydim de vazgeçmem kolay olsaydı.

"Artık çok geç," diye mırıldandığımda bir şey demedi ve önüne bakmaya devam etti.

Hava yavaştan kararmaya başlamıştı. İkimizde korkuluklara yaslanmış batan güneşi izliyorduk.

Onun boyu uzun olduğu için boynunu sabitleyebileceği bir yer bulmuştu ama benim boynum bir sağa bir sola kayıyordu.

Sonunda dayanamamış başımı onun omzuna koymuştum. Bedeni gerilmişti, ilk başımı koyuşumda da olmuştu bu.

Daha sonra kendini serbest bıraktığında gülümsedim.

Daha rahat olmam için sol kolunu belime atmış, beni kendine çekmişti. Şu an göğsünün üstünde yatıyor ve kalp atışlarını dinliyordum.

Kalp atışları çok hızlı gelmişti ama bu ritmi dinlemek bana huzur veriyordu. Eski şarkılara zaafım vardı evet ama yeni zaafım Barış'ın kalp ritmini dinlemekti.

Ve bu en güzel zaafım olabilirdi.

summertime sadness | cembarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin