fourteen

1.5K 120 96
                                    

Kocaman olan yeşil gözlerimi ona sabitledim. Doğru duymuştum değil mi, beni sevdiğini söylemişti?

"Ne?" diyebildim. Beni duymamış olabilirdi, heyecandan konuşmayı unutmuştum.

"Seni seviyorum, hep yanımda ol istiyorum. Senin yanında güvende hissediyorum." diyerek gülümsemesiyle bir an kalbim durdu sandım. Tepki veremiyordum.

"Bunu bugün çok daha iyi anladım, sen yanımda olmayınca boşluktaymışım gibi hissediyorum. Lütfen bir daha benden uzak kalma."

Elini belime koyup beni kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım. Kalp atışlarını dinlemeye başladım, huzurla gülümsedim.

"Bende seni seviyorum." diyerek mırıldandığımda başımın üstüne bir öpücük kondurdu.

"Gitmeyeceksin değil mi?" demesiyle başımı sağa sola salladım.

"Gitmem gerekiyor, insanları ekmeyi sevmem." diyerek ondan ayrıldığımda göz devirdi.

"Sevgilimle vakit geçiriyordum gelemedim dersin, gitme gitme gitme." diyerek dudağını büzdü.

Şu anki tatlılığı karşısında eriyordum, bana böyle duygular yaşatması kalbim için iyi değildi. Her an durabilirdi çünkü.

"Mesaj atayım o zaman, dur." cebimden telefonumu çıkarıp kısaca Murat'a gelemeyeceğimi söyledim. Ve bunu daha sonra telafi edeceğimi de.

"Nasıl çıkacağız buradan?" dediğimde omuz silkti.

"Hiçbir fikrim yok." yavaşça omzuna vurdum.

"Berkan'a söyle çıkarsın bizi." dediğimde gülümseyerek cebinden telefonu çıkardı ve Berkan'ı aradı.

"Beko, garajda kaldık. Sana ne oğlum? Gel çıkar bizi işte." diyerek telefonu kapattı ve bana eğildi.

"Berkan gelene kadar bir şeyler yapabiliriz aslında." diyerek fısıldadığında gülümsedim.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında hemen karşılık verdim. Ellerini belime koydu ve beni kendine çekti. Bende kollarımı boynuna doladım.

Birden havalandım ve Barış beni arkamdaki duvara yaslayarak öpmeye devam etti. O ellerini bacaklarımda gezdirirken, ben onun saçlarını çekiştiriyordum.

Garajın kapısının açılma sesini duydum, kendimi hızla geriye çektim ama hâlâ Barış'ın kucağındaydım.

"Ooo, babakolar siz devam edin. Ben gidiyorum." Berkan kıkırdayarak gittiğinde yanaklarımın yandığını hissettim.

Hızla Barış'ın kucağından indim ve üstümü düzelttim.

"Utandın mı? Yanakların kızarmış," diyerek elini yanağıma koyup okşadığında başımla onayladım.

Garajdan çıktığımızda anahtarla dış kapıyı açıp içeri girdik. Salonda bizimkiler pizza yiyordu.

Burak'ı görünce göz devirdim. İnşallah elindeki pizza üstüne düşerdi.

Masaya oturduğumda birbirlerine bakıp gülüştüklerinde masanın aşağısından Berkan'a tekme attım.

"Ah!" Yanlışıkla Barış'a vurduğumu anladığımda dudak büzdüm.

"Özür dilerim." dediğimde sorun yok diyerek pizzasından yemeye başladı.

Kendi pizzasını bitirince benimkine göz dikmişti. Gülerek elimdeki pizzayı ona uzattım.

"Al bakalım uzun adam." gülümseyerek pizzadan bir ısırık aldı.

Pizzalarımızı yediğimizde Burak haricinde herkes piyano çalmam için ısrar etmişti.

"Bir şartla çalarım, Barış da benimle çalacak." dediğimde Barış hızla başını sağa sola salladı.

"Ben çalamam."

"Yalan söyleme, seni çalarken gördüm." diyerek kolundan çekiştirdiğimde kabul etti ve yan yana piyano taburesine oturduk.

Birkaç tuşa bastığımda gülümsedi ve o da bana ayak uydurdu.

I'm feelin' electric tonight
(Bu gece heyecanlı hissediyorum.)
Cruisin' down the coast, goin' about 99
(99'la giderek sahil boyunca geziyorum.)
Got my bad baby by my heavenly side
(Benim kötü bebeğim cennetlik tarafımda.)
I know if I go, I'll die happy tonight
(Biliyorum ki, eğer gidersem bu gece mutlu ölmüş olurum.)

Oh my God, I feel it in the air
(Ah, Tanrım, bunu havada hissediyorum.)
Telephone wires above are sizzlin' like a snare
(Yukarıdaki telefon telleri, tuzak gibi cızırtılı.)
Honey I'm on fire, I feel it everywhere
(Tatlım, yanıyorum, bunu her yerde hissediyorum.)
Nothin' scares me anymore
(Artık hiçbir şey beni korkutamaz.)
Kiss me hard before you go
(Gitmeden önce sertçe öp beni,)
Summertime sadness
(Yaz üzüntüsü.)
I just wanted you to know
(Sadece şunu bilmeni istedim,)
That baby, you the best
(Bebeğim, sen en iyisisin.)

I got that summertime, summertime sadness
(Bende var bu yaz, yaz üzüntüsü.)
Su-su-summertime, summertime sadness
(Yaz, yaz üzüntüsü.)
Got that summertime, summertime sadness
(Var bu yaz, yaz üzüntüsü.)

Çalmayı bitirdiğimizde dolan gözlerimi ona sabitledim. Neden bu kadar duygusaldım ki?

"Hey, ağlama." diyerek sağ kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.

"Yaz bitince gideceksin." diye mırıldandığımda birkaç dakika öylece durduk.

"Özür dilerim, gitmek zorundayım." burnumu çekip etrafa baktım. Herkes gitmişti.

"Seni özleyeceğim." dediğimde burukça gülümsedi ve burnuma küçük bir öpücük kondurdu.

"Seni görmeye geleceğim, söz." gülümsedim ve başımı boynuna koydum.

"Uyuyalım mı?" diye sorduğunda başımla onayladım ve ayağı kalktık.

Ellerini yanaklarıma koyarak gözyaşlarımı sildi ve elimden tutarak dışarı çıkardı.

Yangın merdivenlerinden odama çıktığımızda gülümsedim ve camı açıp içeri girdim.

Üstümü değiştirmem gerekiyordu ama yanımda biri varken yapamıyordum.

"Şey, üstümü değiştireceğim." dediğimde arkasını döndü. Gülümsedim ve pijamalarımı giydim.

"Sen kotla nasıl yatmayı düşünüyorsun?" diye sorduğumda omuz silkti.

Dolabıma baktım ve bana büyük gelen bir şortu ona verdim. Gülümseyerek elimden aldı.

Benim aksime o birinin yanında giyinmeyi umursamıyordu sanırım çünkü şu an pantolonunu çıkarıyordu.

Hızla arkamı döndüm ve gözlerimi kapadım.

Zaten arkanı döndün Can, niye ellerinle gözlerini kapatıyorsun ki?

"Giyindim." dediğinde önüme döndüm. Kıkırdadı ve elimden tutup yatağa çekti.

Başını göğsüme koyduğunda gülümsedim ve elimi saçına daldırdım.

"İyi geceler." dediğimde belimdeki ellerini sıkılaştırdı.

"İyi geceler güzelim." gülümsedim ve gözlerimi kapadım.

2 gündür dark'ı bitirmeye çalışıyodum kafam çok karıştığı için bölüm yazamadım özür dilerim bebislerim

summertime sadness | cembarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin