❦ ALDATILMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ ❦

1.4K 48 21
                                    

27.06.2020

Selamlar. Yeni bir kısa hikayeyle karşınızdayım. Epey uzun bir ilk part oldu, akıp gitti bakalım sevecek misiniz? KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM. :) 

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Bunlar beni motive eder kgfsjhb :D Seviyoreeee...

Uyarı!!! Küfür ve Argo içerir. 🤬 :DDDDDD

Deniz Tekin-İzmir'de Bir Gün Batımı

INSTAGRAM: @tamamyayazar

INSTAGRAM: @tamamyayazar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🥀

Küçük Prens, "Biliyor musun, insan üzgün olunca gün batımının tadına daha iyi varıyor." diyordu. Gün batımını kim sevmezdi ki, ona bakınca kim huzur bulmazdı? Buna ben de katılabiliyordum. Göğün son aydınlıkları, batan güneşin o mağrur kızıllığı, kendi yorgunluğuna rağmen insanın yorgunluklarını da yanında alıp götürüyordu sanki. Yeni güne, güneş de, insan da bu sayede daha enerjik başlayabiliyordu.

Canım sıkkındı. Üzgün müydüm belirsizdi ama kalbim biraz acıyordu. Gün batımının, beni etkisi yüksek bir ilaç gibi iyi etmesini bekliyordum. Hem de bunu hemencecik yapsın istiyordum. Çok kötü değildim ama eski neşemde ve vurdumduymazlığımda olduğumu da söyleyemezdim. İnsan nelerden medet ummuyordu ki, günbatımından ummayacaktım.

Hafif rüzgârlı hava, çıplak kollarımı okşuyordu. Tişörtümün açıkta bıraktığı kollarımı kendime sardım, ürperen tenimi avutmak istercesine parmaklarımı kollarımda gezdiriyordum. Koluma değen cismin baskısını belki de son kez hissediyordum. Çok erken hissetmeye başlamıştım ama sonu geleceğini nedense o ana kadar hiç düşünmüyordum. Güneş, göğü renk geçişlerinin içinde saklandığı, alaca bir kızıllığa bulayarak olağanca güzelliğiyle batıyordu.

En fazla beş dakikaya hava kararacaktı. Sağ parmağımdaki, şimdi tonlarca ağırlık varmış gibi hissettiren yüzüğü çıkardım, zaten büyük geliyordu, benim parmak ölçüme göre yapılması için düzeltmeye bile vermemiştik. Hak ettiğim değer buydu sanki, alınanı düzeltmeye vermeyi bile önemli görmemiştik. Görmemişti. Tektaş, kolayca sıyrıldı ince parmaklarımdan. Yüzüğü avucumun içinde sıktım, taşlı kısmı avucuma battı ama acısını umursayamıyordum. Zaten çok fazla da acıtmıyordu.

Gün bitmeden, gözümle gördüğüm anda yok etmek istediğim yüzüğü, önünde dikildiğim kayalıklardan, denize atmak için avucumu yukarı kaldırdım. Def ol git benden diye düşündüm. Uğursuz bir biçimde bitirdin içimde sakladığım her şeyi. Gururumu da incittin. Değerliydin ama değersiz hissettirdin! Kolum gerildi, gözlerimi kapattım, içimi sorguladım, geriye çekilmeme sebep olacak tek bir sebep yoktu, tam fırlatacaktım ki arkamdan bir ses beni olduğum yerde sıçrattı.

"Acayip saçma bir iş yapmak üzeresin."

Bana seslenildiğinin pekâlâ farkındaydım. Bunu nereden anladın derseniz, yapacağım işin saçmalık boyutu olduğunu söylerdim. Kendimle saatlerdir o kadar baş başaydım ki, bir başkasının varlığı beni ürküttü. Panikle yüzüğü yere düşürmüştüm. Kayalıklardan hâlen daha uzaktım ama çakılların arasına da düşünce birden kaybetme korkusu sardı beni. Ah aptal kız, kaybetsen ne olur? Zaten amacın bu değil mi?

KISA HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin