❦ DEVRAN'IN DÖNDÜĞÜ NOKTA ❦

963 48 29
                                    

Aldatılmanın Dayanılmaz Hafifliği, ikinci part da geldi sonundaaa :D Yine uzun oldu. İçime sindi ama yorumlarınızı da merak ediyorum. Belirtin lütfen. Yazarken kullandığım şarkıları bırakıyorum. Keyifli Okumalar. :) Kısa hikaye için fikriniz varsa belirtebilirsiniz ya da mesaj atabilirsiniz. 

Beğenilerinizi eksik etmeyinssss :D

INSTAGRAM: @tamamyayazar

INSTAGRAM: @tamamyayazar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☀️

DEVRAN'DAN....

Çok güzeldi... Sıcak yaz gecelerinin, esen rüzgârla; denizin kokusunu havaya dağıtmasıyla, insana huzur veren müthiş uyumu gibi, sıcaktan bunaldığımızda, rüzgâra duyduğumuz o amansız ihtiyaç gibi, onun da bir bakışta insanı rahatlatan bir güzelliği vardı.

Kendi başınaydı, yalnızdı, denize bakan gözleri dalgındı, onu ilk gördüğümde ama sanki koca dünyada da kendi başına kalmış ve bu durumdan da hiç korkup kaygılanmamış gibi, mağrurdu. Dik duruyordu. Sıkkın hali, dakikalar boyunca, onun dışındaki dünyada sürüp giden koşturmaca arasında, fırsat buldukça ona baktığım için, uzaktan gördüğüm kadarıyla da ilgimi çekmişti zaten.

Dışarı, boşalmış balık kasalarını çıkarmak için çıkmıştım onu ilk gördüğümde. Yani klasik çalıştığım anlardan biriydi. Bu iş, curcunadan uzak, sakinlik isteyen hayatım için paha biçilmez bir kaftandı. Kafamı kaldırıp, biraz aşağıya bakmamı söyleyen bir ses vardı sanki beynimde, kalabalığın gürültüsü, restorandan gelen kadeh tokuşturma sesleri, bizim açtığımız, hoparlörden dışarı fırlayan müzikleri duymayan kulaklarım; onu duymuş gibi beni usul usul kendine çağırıyordu.

Sırtına uzanan, dalgalanmış kahverengi saçları, denizin dalgaları gibi, rüzgârın dokunuşları altında, bir sağa bir sola sallanıp duruyordu. Bir insanın yüzünü görmeden, güzel olup olmadığına nasıl karar verirdiniz ki? Ben vermiştim çoktan. Öyle romantik bir adam değildim, kimseden aksini duyduğum şekilde kaba ve görgüsüz de değildim, istediğim anda bir kadının sırtından görüntüsüne, belirsiz yüzüne şiirler de yazamazdım ama yeteneğim olsa, bana yazmayı düşündüren ilk kadın da o olurdu.

Hem güzel olup olmadığını niye anlamayacaktım ki? Dediğim gibi sanki bir çağrıyla bu durum kulağıma fısıldanmıştı. Sıradan kıyafetleri içerisinde, genç bir kızdı belli ki, burada her adım başı böylelerini de görebilirdim baksam ama hayır o özeldi ve bunu bana anlatan, ad koyamadığım bir şeyler vardı.

Sanki etrafında, peri tozundan yapılma korucuyu kanatları, başında bir melek misali görünmez haresi vardı. Yaydığı o enerji, o aura denilen illet her neyse beni gafil avlamıştı. Belki kendisi bile bunun farkında değildi. Romantik bir adam olmadığımı yine söylüyordum ama ona baktığım ilk andan itibaren kurduğum süslü cümleler de, kuracaklarımın bir ön gösterimi gibiydi.

KISA HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin