'Asansörle gidelim, yanında olacağım' Ona hala güvenemiyordum... Hala korkuyordum ondan! Nasıl korkmazdım ki? O bir katildi! Bana ne kadar 'sana zarar vermem' desede verebilirdi. Bunları demesi bir şeyi değiştirmezdi fakat bir an... gerçekten bir an ona güvendim.
Onun yanına gittim, gülümsedi. Birden arkamdan bir ses duydum,
"SOOBIN! HEY!" Bu Tae'nin sesiydi. Arkamı dönmedim, tekrarladı. "Soobin! Neden bana bakmıyorsun? Yoksa sende Yeonjun'un altına girmek için kıvrananlardan mısın?" Evet, hayatımda ilk defa taekwando kursuna gitmem işime yarayacaktı sanırım.
Koşarak, hatta resmen uçarak arkamı dönüp yanına gidip ona yumruk attım. Birden geriye sendeledi, sanırım kimse benden bu hareketi beklemiyordu. Bende dahil... Yeonjun yanıma gelip "İyi yumruktu" dedi. Bende sırıtıp "Taekwando'dan siyah kuşakla boşuna bitirmedim" dedim.
Şaşkınlıkla gözlerini açtı, "Taekwando'ya mı gidiyordun?!" Başımı evet anlamında sallayınca "Ne için kullanıyorsun peki?" dedi. Asansöre binmiştik, aşağı iniyorduk. "Kendimi savunmak için" "Peki ben şimdi sana bir şey yapsam kendini savunur musun? Yani bana yumruk atar mısın? Veya başka bir şey?"
"Tabiki?"
Birden asansörü durdurdu ve beni duvarla arasına alıp konuştu; "Ne yapacaksın?" "A-Ahh, ş-şey... b-ben... B-Bay Choi l-lütfen durur m-musunuz?" Asansör durunca kendimi çok kötü hissettim bu yüzden hiçbir şey yapamadım. Asansörü tekrar çalıştırdı ve "Sanırım bana karşı savunamıyorsun?" dedi.
"Savunurdum, sadece senden korkuyorum"
Suratını asıp "Soobin, hala mı?" dedi. "Tabiki hala Yeonjun dalga mı geçiyorsun?!" Gözlerini devirdi ve "Sana asla zarar vermem" dedi. "Öyle diyorsun ama gerçeği nereden bilebilirim?" "Sende haklısın gerçi"
Ha? Bunu demesini beklemiyordum. Sonunda kabullenmişti sanırım... Beraber okula geldik, karşı tarafta Beomgyu'yu görüp onun yanına gittim. "Naber?" "İyi senden?" "İyi" Yeonjun'da yanıma geldiğinde Beomgyu ona dönüp "Merhaba" dedi. O da "Merhaba" dedi ve selamlaştılar.
Birden Beomgyu "T-Taehyun?" dedi. Baktığı tarafa bakıp birisini gördüm. Hmm, cidden karizmatikti...
"O kim?" Tam Beomgyu bir şey diyecekken Yeonjun "Kardeşim, Choi Taehyun" dedi. Demek kardeşi vardı ha? Bilmiyordum! Acaba Beomgyu onu nereden tanıyordu... Beraber bir masaya oturduk ve konuşmaya başladık.
"Nabersiniz?" Biz Yeonjun ile normal cevaplar verirken Taehyun pek konuşmuyordu. "Taehyun, n-nasılsın?" Neden hep kekeliyordu? "İyi, s-sen nasılsın Beomgyu?" Bunların aralarında bir şey vardı, buna emindim...
Birden Yeonjun ve Beomgyu kalkıp iş hakkında konuşmaya gittiler. Daha doğrusu Beomgyu'nun patronu ve Yeonjun konuşuyordu fakat Beomgyu'nun da sanırım yanlarında olması gerekliydi her neyse biz Taehyun ile baş başa kalmıştık.
"Adın Soobin'di değil mi?" Ben "Evet, seninde Taehyun olmalı?" dedim. O da evet anlamında başını salladı. "Biliyor musun? Abim sana çok değer veriyor, hemde çok fazla. Önceki sekreterlerine böyle değildi, gerçekten sana karşı farklı..." Ne demek istiyordu anlamıyordum...
"Ne demek istiyorsun?" "Demek istediğim... onu kötü birisi sanma, o iyi biri" "Anlıyorum..."
"Ee, abimle sen bir şeyler yaptınız mı?" Ona şaşkınlıkla döndüğümde sırıtıyordu. "Ne diyorsun?!" Kıkırdamaya başladı, "Kardeşi şımarık abisi katil!"
Bir anda dediğim şeyi kavrarken ona döndüm, "Demek sende biliyorsun. Sana söylemiş olamaz, nereden öğrendin?" "Öğrendim işte bir şekilde, boşver" "Peki"
57 dakikanın sonunda, Yeonjun gelebilmişti. "Sonunda! Nerede kaldın?!" "Gel hadi gidiyoruz" "Nereye?" "Eve?" "Peki" Arabaya bindik, "Kahvaltı yaptın mı?" "Hayır" "O zaman yapacağız" "İstemiyorum" "Neden?" "İstemiyorum işte, uyumak istiyorum ben!" "Tamam o zaman ilk uyuruz sonrada kahvaltı yaparız hm?" Ona dönüp "Evet" dedim.
Arabadan aynı anda indiğimizde kaşlarımı çattım, "Beraber mi uyuyacağız?" "Evet? İstemiyor musun?" "H-Hayır y-yani demek istediğim... şey t-tamam elbette beraber uyuyacağız!" Ne dediğimi bilmiyordum, neden bir katille uyuyordum?!
Yukarı çıktık ve yattık, birden bana şu sözleri söyleyip dudaklarıma kapandı.
"Kokunu özlemişim..."
Bu bir Yeonbin fanartı hehehhhh