▪︎9▪︎

197 13 4
                                    

Sabah uyandığımda boğazlarım şişmişti. Yutkunmakta bile zorlanıyordum. Soğuk aldığımın farkındaydım bir kaç gündür, dün yediğim dondurma da cabasıydı. Okula gitmeyip evde biraz dinlenmem gerektiğini düşünüyordum.

Mutfağa gidip kendime ekmek arası yaptım. Peynir ve domates, en sevdiğim. Dolapları kurcalarken karşıma çıkan ıhlamur paketi beni sevindirmişti.

Tam televizyonun karşısına geçip kahvaltımı yapacaktım ki, telefonumun çalmasıyla odama koştum. Rana'ydı.

"Alo! Bak nasıl da teneffüs saatine denk getirdim? Yoksa derste misiniz, ne bu sessizlik?"

Sesimi ayarlamak için iki kere öksürdüm. "Yok, ben gitmedim bugün okula." dedim zorla. Ne ara bu kadar kötü olmuştu boğazım ya?

"Kız noldu sana, neyin var? Gel bi bakalım sana ya." dedi Rana ağıt yakar gibi. "Yok yok." dedim öksürürken. "Ben iyiyim." Hastalıkların %60'ının psikolojik olduğunu okumuştum bir yerde. O yüzden kendimi iyi hissettiğimi hissetmem lazımdı.

"Sen bence delirmişsin. Psikoloğa git cınım." deyince Rana, güldüm.

Telefonu kapattıktan sonra soğumuş olan bitki çayımı ısıtıp yeniden televizyonun karşısına geçtim. Ajanslar, hava durumları, spor kanalları ve evet. Müge Anlı ile tatlı sert.

En sevdiğim program eşliğinde kahvaltımı bitirdikten sonra bulaşıkları adeta lavabonun içine fırlatıp odama döndüm. Halsiz hissediyordum, yorgun da...

Yatağa uzanıp pikeyi burnuma kadar çektim. Biraz da üşüyordum. Ateşimin çıkmadı isteyeceğim son şeydi. Anlaşılan bir süre yataktan çıkamayacaktım.

Haftaya son sınavlar başlıyordu, bu hiç de iyi değildi. Çalışmam gereken birkaç ders daha vardı. Misalen, matematik...

Matematik, tabi ya. Rüzgar'dan yardım isteyebilirdim bunun için. Yardım edebileceğini söylerken gerçekten ciddiyse eğer, bugün gelip bana ders çalıştırabilirdi.

Ama önce biraz kendime gelmeliydim.

Bir saat sonra kendimi pijamalarımdan ve değişik suratımdan sıyrılmış buldum. Geriye sadece boğaz ağrısı kalmıştı, o da geçerdi herhalde. Telefonumu elime alıp rehberimden Rüzgar'ı bulup aradım. İçimden yapacak bir işi olmaması için dua ederken beklemeye başladım.

4. çalışta o çekici sesini duydum. "Alo, Şura?"

Derin bir nefes alınca boğazıma gelen gıcıkla öksürük krizimin tutması bir oldu. Telefonu yatağa fırlatarak su almak için mutfağa koştum. Allah'ım tam bi rezalet. Arkamdan seslendiğini tahmin edebiliyordum.

Suyun boğazımı acıtmasına aldırmadan diktim kafama. Sonunda sesim de kendine gelmişti. Tekrar koşarak telefonu alıp kulağıma dayadım.

"Şura, Şura iyi misin? Noldu?" diye soru yağmuruna tutan Rüzgar'a hak vermemek elimde değildi. Az kalsın ölüyordum çünkü.

"Rüzgar, iyiyim sağol sen nasılsın?" dedim pişkin pişkin. Sesim olağandışı saçma çıkmıştı. "Ben iyiyim de, sen iyi olduğuna emin misin? Sesin çok kötü geliyor." diye karşılık verdi Rüzgar.

"Biraz üşütmüşüm, bugün de evde kalıp dinlendim. İyiyim merak etme." dedim sesimi kontrol etmeye çalışırken. "Ben aslında bi şey isteyecektim senden." dedim çekingen tavrımla.

"İsteyebilirsin tabi, elimden geleni yaparım." deyince Rüzgar, biraz olsun rahatlamıştım. "Örrtmenim, bana yardım edin." dedim gülerek. O da güldü. Ah gülüşü...

"Yaw tabi yardım ederim. Hangi ders?" diye sordu. "Matematik.." dedim sessizce. Söylerken bile sinir oluyorum, Rabbim sen akıl fikir ver.

"Nerde çalışacağız peki?" diye sorunca onu eve davet etmenin fazla abartılı olduğunu düşündüm. "Cafe?" diye sordum. "Cafe? Sen orayı sevmiyordun hani?"

SEV LAN BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin