25. Bölüm

355 37 15
                                    

Bella'nın ağzından

Adriano odadan çıktıktan sonra heyecanla banyoya girdim. Aynada kendime baktım. Yanaklarımin yandığını hissediyordum. Son bir gecede yaşadıklarım oldukça ağır gelmişti.

Üzerimi çıkararak duşa girmeye karar verdim. Sıcak suyu açtığımda bütün sinirlerimin gevsedigini hissedebiliyordum. Dün gece olanlar... Mike in yaptiklarini, Enric in Mike i dövmesini düşündükçe bunları benim yaşadığıma inanamiyordum. Ama yaşanan onca şeye rağmen Adriano ya sığınmak... Sanki her şeyi silip götürmüştü. Adriano benim için sıcak bir köz gibiydi. Dışarıdan simsiyah ve sönmüş gözükse de yakıyordu. Ona yaklaştıkça ondan kopmanin imkansız olacağını biliyordum.

Üniversite  2. Ve 3. Sınıftayken bir erkek arkadaşım olmuştu. Hatta oldukça da iyi anlaşıyorduk. Ancak zamanla istekleri ve beklentilerinin çok farklı olduğunu anlamıştım. Benim geçindirmem gereken bir ev, farklı görev ve sorumluluklarım varken onun hayata bakışı çok kolay ve kaygisizcaydi. Bazen ona kapılıp gerçeklerden uzak kalmak bana iyi gelse de eve gelip Helen ile faturaları ödemeye kalktığımızda hayatın zorluklarını fark ediyordum. Ona göre hayat sadece eğlence üzerineydi. Ve zamanla bu eğlence anlayışı ikimiz arasında uçurumlar açmaya başlamıştı. Başta birbirimizi çok sevsek de aradan iki yıl geçtiğinde beni uzun süredir aldattığını fark etmiş ve anında nokta koymuştum. Şimdi Adriano yu düşününce heyecandan sanki mideme kramplar giriyordu. Ona yakın olmak o kadar güzeldi ki...  Ancak o kadar güzel olmasına rağmen korkutuyordu. Erkekler... Anlaması da anlaşması da zor varliklardi. Acaba o ne hissediyordu? Dün Mike ile olanları duyduğunda ne tepki vermişti? Bunları delicesine merak ediyordum. Duştan çıkıp vücudumu ve saçımı kuruladiktan sonra içeri geçip üzerime Helen in daha önce benim için ayarladığı kıyafetler arasından diz boyunda kolsuz bir elbise giydim. Elbisenin bel kisminda pencere dekolte vardi. Saçlarımı tarar taramaz direk duzlesmisti. Makyajla pek aram yoktu. Aşağı bir an önce inmek için can atsam da Adriano'nun bir saat önceki hareketlerini düşündükçe heyecanımı atamıyor oda içerisinde saçma sapan dolaşıyordum. En sonunda kendime cesaret vererek aşağı indim. Aşağı indigimde merdivenin sag tarafindaki yemek odasında Helen Carlo ve Adriano oturuyordu. Hepsi de kahvaltı için beni bekliyor gibiydiler. Ben iner inmez Helen kalkarak bana sımsıkı sarıldı.

- İyi misin?

- İyiyim can dostum. Merak etme.

Helen in sarilisi ile merhametli bir annenin çocuğuna sarilisi arasında sanki şu an için fark yoktu. O kadar iyi gelmişti ki... Masaya oturdugumda Adriano ile yan yanaydik. Hep beraber kahvaltı etmeye başladık. Herkes o kadar gergindi ki Carlo ise hepimizin tek tek yüzlerini inceliyor zaman zaman kendi kendine gülümsüyordu. Olanları muhtemelen Helen Carlo ya anlatmıştı. Sabahki olaydan sonra Helen in yerin dibine girdiğine emindim. Olanları düşününce gülmemek için kendimi zor tuttum. Dünyanın en saçma olayı yaşanmıştı. Helen hayatı boyunca ölesiye çekindiği tek adamin üzerine saldırmıştı. Gözlerimi tabagimdan kaldırarak Adriano ya kaçamak bir bakış attım. Adamın Helen in tokat attigi yanagi hala kizarikti. Umursamaz bir yüz ifadesi ile tabagindakileri yiyordu. Bir anda Carlo nun kahkahasıni duyunca yerimde irkildim. Carlo ağzını eliyle kapatarak bize doğru diger elini uzatıp elini salladı.

- Pardon pardon... İstemsizce çıkıyor gerçekten. Kendime engel olamadım.

Helen hızla Carloyu dirseği ile dürttü. Adriano oralı bile olmadan meyve suyuna uzanarak bir yudum alıp bardağını bıraktı. Bense olabildiğince utaniyordum. Herkes dün geceyi Adriano ile gecirdigimi biliyordu. Carlo gülmeyi kesince bize dogru bakarak konuştu.

- Abi... Bu konuyu sence de konuşmamız gerekmiyor mu? Masadakilerin haline bak herkes dut yemiş bülbüle döndü.

Adriano kafasını kaldırarak kardeşine bakti. Ardından gözlerini Helen e dikerek ölümcül bakışları ile konuştu.

- Konuyu konuşman gereken kişi ben değilim, Helen le konuşmalısın. Sonuçta dayak yiyen benim.

Helen'in gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Panikle konuşmaya başladı.

- A-a-ama abi... Sen Bella nin yaninda yatiyordun.

O sırada arkadan gelen bir ses ile hepimiz arkaya döndük. Üç tane çalışan arkada dizilmiş ağızları bir karış açık bizi dinliyorlardi. Bizim onları fark ettiğimizi görünce saçma sapan bir seyler mırıldanarak hepsi de dağıldı. Önüme dönerek ellerimle yüzümu kapadım. Gerçekten dananın kuyrugunun koptuğu noktadaydik.

- Sen de her gece Carlo nun yanında yatıyorsun ne var bunda?

Helen tekrar afallayarak devam etti.

- Yok... Yani abi... Normalde yatmiyorum biliyorsun... Ben normalde Bella nin kaldığı odada kalıyorum...

- Bella'nın odasında sanırım en son dört ay önce falan kalmıştın... Onda da Carlo ile etek boyu yüzünden tartistiginiz içindi.

Şu anda resmen çocukça bir tartışmanın ortasındaydik. Şaşırma sırası Carlo daydı.

Adriano karşı tarafı dumur ettikten sonra derin bir iç çekerek konuştu.

- Neyse... Birbirimizin özeline girmemize gerek yok. Sonucta sen Helen i seviyorsun bense Bella yi... Geriye kalanı konuşmamıza gerek yok.

O ana kadar ellerimle kapattigim yüzümu açarak bir anda Adriano ya baktım. Şaşkınlık içerisindeydim. Masadakilere döndüğümde şaşıran tek kişinin ben olmadığımı fark etmiştim.

BELLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin