Birbirinin aynısı olan günlerin art arda sıralanıp uzun bir zincir haline gelişini izliyordum. Değişen hiçbir şey yoktu, ama ben aynı ben değildim. Yenildiğim an kopacaktı zincir, dağılırsam dağılacaktı.Birlikte mekana geldiğimiz gün söylediğim gibi çalışanlardan biri bir yer tarif etmiş, eleman aradıklarını söylemişti. Görüşmeye gidip ertesi gün işe başladığında onun adına sevinsem de yakında bir ev bulup taşınacağını, yollarımızın tekrar kesişmeyeceğini biliyordum. Bilmekten de öte, kaçırdığı gözlerinde görüyordum. Etrafında olmamdan mutlu değildi, hissettiği minnet onu sessiz kalmaya zorlasa da hoşlanmıyordu her an üstüne titremeye hazır olmamdan. Hayatımdaki herkes için yapacağım şeyler ona fazla ve lüzumsuz geliyordu, benim baktığım gibi bakmıyordu insanlara.
Kötü olan bir şey hissedememek derken ne dediğini anlıyordum, hiçbir şey canını yakamazmış gibi davranıyordu. Neyi kaybettiğinin bir önemi yoktu sanki, belki de bulmadığı kendisi olduğu için böyleydi. Ya da belki zamanla daha az hisseder oluyordunuz acıyı ve öfkeyi, belki de iyi bir yalancı oluyordunuz sadece. Hayat silemediğiniz duyguları daha iyi saklamayı öğretiyordu, insan hiçbir şeyi böyle kolay öğrenmezdi. Yürümeyi öğrendiğin gibi düşmeyi de öğreniyordun, ikisinde de büyüyordun.Bir hafta önce sokakta konuştuğumuz gecenin aslında yaşanmadığına, benim hayal ürünüm olduğuna inanabilirdim. Ama ben adım atmadıkça uzak duruyor olması yaşananları yok sayamayacağım kadar gerçek kılıyordu. Saklanan bendim ona göre, rahatsız etmekten çekinir gibi uzak durması bundandı.
Sessizce yürümeye devam ederken soğuk hava üstümdeki monta rağmen belli ediyordu kendini, erken gelen güzün geceleri şehre taşıdığı yağmur sadece böyle anlarda katlanılmaz oluyordu. Paçalarıma sıçrayan suyu görmezden geldim, durağa kadar birlikte yürüyecektik, sonra ikimizde bu gece çalışacağımız yere gitmek için farklı otobüslere binip uzaklaşacaktık. Şimdi bile uzak olduğumuzu biliyordum oysa, benimkine eş adımları aramızdaki mesafeyi kısaltmıyordu. Ben aşıyorum sandığımda daha da büyüyordu yol, köşesinde durmuş beni izlemeye revam ediyordu belki de ama ben bilmiyordum.
Yalnız yaşadığını, annesiyle babasını kaybettiğini öğrenmiştim Emre'den. Fazlası yoktu elimde. Yeşillerin yüzüme uğramaktan kaçınarak tükettiği bir haftanın sonunda "Yarın ev bakacağım." diyerek sessizliği bozmasına şaşırdım bu yüzden.
Kafamı aşağı yukarı sallarken beni izlediğinin farkındaydım. Sanki tepkimi ölçüyordu, ne dememi beklediğini bilmediğimden cevap vermedim. Tekrar sessizliğe gömüldüğümüzde ayağımın altındaki su birikintisine diktim gözlerimi, asfalta çarpan damlaların dikkatimi dağıtmasına izin verdim..
Durağa geldiğimizde yağmurdan korunmak için plastik tavanın altında beklemeye başladık. Az sonra bineceğim otobüs göründüğünde ağzımda bir 'görüşürüz.' geveleyip yanından ayrılacaktım ki sorusu duraksamama neden oldu.
"Nerede çalışacaksın bu gece?"
Çalışacağım yerin adını söylerken neden sorduğunu sorgulama ihtiyacı hissetmedim, uzayan sessizlik onu da rahatsız etmiş olmalıydı. Aldığı cevapla kafasını sallayıp "Görüşürüz." dediğinde arkamı dönüp otobüse yöneldim.
Yeşil gözlerin ağırlığını sırtımda hissederek bindiğim otobüsten aynı ağırlık bu defa bedenimde konaklarken indim. Durakla bu gece çalışacağım mekan arasındaki mesafe çok uzun olmadığından varmam uzun sürmedi. İçeri girip bir çalışana patronun odasını sorduktan sonra tarif ettiği yere yöneldim. Kısa bir koridorun sonundaki odanın kapısını tıklattığımda içeriden duyduğum 'Gel.' sesiyle ağır kapıyı aralayıp bir adım attım geniş odaya.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF | bxb
General Fictionay tutulur, güneş tutulur da insan insana tutulur mu hiç? bxb