Sana karşı çok ilgiliyim, zar zor nefes alabiliyorum
Tek yapmak istediğim derinlere düşmek
Yakınız fakat çizgiyi aşacak kadar yakın değiliz bebeğim
Oynayacağımız oyuna bir isim tak
Ben de zar atacağım
-Ariana Grande
🍷
Ağabeyimle o akşamki konuşmamızın ardından sadece üç gün geçti. Kendimi daha rahatlamış ve daha mutlu hissediyordum. Dudaklarımdan firar eden son cümlemden sonra oradan koşar adımlarla uzaklaşmıştım hem de arkama bile bakmadan.
Buraya geldiğimden beri korkak bir kadına dönüşmüştüm. Gerçeklerden ölümüne kaçıyordum. Bu beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Bu genç yaşımda, yaşlanmış gibi hissediyordum. Kimseyle mümkün olduğunca konuşmamaya çalışıyordum. Tabii ki Ateş hariç. Her ne olursa olsun Ateş ile arama asla mesafe koymazdım. İstesem de -ki istemiyorum- koyamazdım. O benim miniğimdi. Benden başka kimsesi yoktu. Ailem vardı ama kimse bir annenin yerini tutamazdı ki...
Bugün ailemin beni zorla alıkoyduğu şirketimize ilk adımı atma günümdü. Jiyan'la ben yönetecektik şirketimizi. Babam ise emeklilik hazırlığı yapıyordu. Emekli olmadan önce kendine uğraşlar bulmak istiyormuş ki daha sonra sıkılmasın. Şu an deneme sürümü gibi bir şeyde kendisi. Adım gibi eminim ki bu süreçten nefret edecek ve 'ben ev kuşu değilim' bahanesiyle işinin başına geri dönecekti.
Şu an ise giyinme odamda ne giyeceğimi düşünüyorum. Bu durum çok sinir bozucu, cidden! Giyinme odasında her gün abartısız bir saatten fazla zaman geçiriyorum. İçime sinen bir kombin yapmak saatlerimi alıyor.
Aradan geçen yaklaşık on beş dakikanın sonunda nihayet giyeceklerime karar vermiş makyaj masamda saçımı yapıyordum. İçime kırık beyaz, dekolteli bir büstiyer giymiş ve üzerime salaş vizon rengi ceketim ve pantolonum ile tamamlamıştım. Saçımı yana doğru ayırmış ve dalgalar vererek omuzlarıma salmıştım. Makyajımı hafif tutmakta karar kılmıştım. Sedefli altın sarısı ve toz pembe farımı göz kapaklarıma özenle uygulamış, siyah, ince bir eyeliner çekmiştim. Ruj seçimimi çoğu zaman olduğu gibi nude tutmuştum.
Giyinme dolabımda ayakkabılarımın olduğu kısıma ilerleyip beyaz spor ayakkabılarımı elime aldım. Odadaki puf koltuğa oturarak ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. El çantamın içerisine gün içinde bana gerekli olan birkaç malzemeyi daha ekledim. Kolyelerimden birini boynuma takıp bir de güneş gözlüğü seçtiğimde, hazırdım.
Aynadan son bir kez daha üzerimi kontrol ettim ve kendime bir öpücük yolladım.
Yine çok güzeldim.
Odamdan çıktım ve merdivenleri aşarak salona vardım. Herkes masadaydı. Yani neredeyse herkes.
''Günaydın, millet!''
Genişçe gülümseyerek yerime geçtim.
''Babam yok mu?''
Cidden babam neredeydi? O aile yemeklerinin aksatılmasından hoşlanmaz ve kendisi de aksatmamaya özen gösterirdi.
''Bahçedeydi kızım. Gelir birazdan''
Demek ki babamı iyi tanıyormuşum. Ailemizin -her aile gibi- bazı kuralları vardı. Pazar günü herkes aynı kahvaltı masasında oturmak durumundaydı. Ben herkes masaya oturmadan yemeye başlayamıyordum o yüzden babamın gelmesini bekledim.
Babamın da masaya oturmasıyla hem kendi tabağıma hem de Ateş'in tabağına sıcak kreplerden ikişer tane koydum. Yetmezse bir daha alırdık boşuna tabakta kalabalık yapmasına gerek yoktu. Miniğimin krebini ikiye böldüm ve içine Ateş'in en sevdiği reçel olan çilek reçelinden biraz sürdüm. Krebi meyveyle yiyenlerde vardı ancak ben çikolata ezmesi veya reçelle seviyordum. Ateş de benden görmüş ve öyle alışmıştı.
"Demek bugün seni şirketten uzak tutmak için oynadığımız oyunların son günü."
Babamın konuşmasıyla bakışlarımı miniğimden uzaklaştırıp babama yönelttim.
"Öyle gibi görünüyor Deniz Bey. Umarım bir daha böyle bir olayla karşılaşmayız."
Babamın kahkahası tüm evi inletirken gülümsedim. Aile gibi huzur veren başka hiçbir şey yoktu. Onların gülüşü beni yeniden doğmuşçasına mutlu ediyordu.
"Pardon güzelim, işkolik olduğunu unutmuşuz. Malum yıllardır buralarda yoksun."
Babam üniversite okumaya diye başka bir ülkeye gidip okul biter bitmez geri döneceğim için sevinirken. Ben evlenmiştim. Tabii ki ailemden izin almıştım. Onlar onaylamasaydı asla evlenmezdim. Tabii bu durumda Ateş de doğmamış olurdu. Bu düşünce tüylerimi diken diken etmişti. Miniğimin olmadığı bir hayat hayal edemiyordum!
"Kime çekmişim acaba?"
Ben Flash TV oyunculuğumla düşünüyormuş gibi yaparken bu Ateş'in hoşuna gitmiş olmalı ki kahkaha atmaya başlamıştı.
Kahvaltının geri kalanı bolca kahkaha, sohbet, mutluluk ve huzurla geçmişti.
Kahvaltıdan sonra herkes kendi işine dağılmıştı. Annem; bugün sosyeteden arkadaşları geleceği için yoğun bir hazırlık içerisindeydi. Babam; emekliliğinin deneme sürecinde annemin 'ayağımın altından çekil' adlı konuşmasına maruz kalmak istemediğini fazlasıyla belli etti. Kısacası amcamla kısa bir yat turuna çıktı. Jiyan; benimle birlikte şirkete geldi. Ateş ise... anneannesinin arkadaşlarına yakalanmamaya çalışıyor sanırım. Aşırı ilgi ve samimiyetsizlikten hoşlanmıyor da küçük beyimiz. Aynı annesi...
Şirkete adım atar atmaz, yaşadığımı hissetmiştim. Tamam, bu tanım biraz abartılı oldu. Ama cidden öyle hissettim ne yapabilirim! Buradaki çalışanların bazıları beni yıllardır görmemişti, yeni olanlar ise sağında solunda kim varsa artık onlara beni soruyordu. Tanıdıklarıma selam vermiştim. Bana selam verenleri ise elbette geri çevirmemiştim.
Yeni odama hayran kalmıştım. Büyük ihtimalle buranın dizaynı ve dekoruyla babam bizzat ilgilenmişti. O benim zevkimi çok iyi biliyordu ve bu oda benim zevkimi her hücresine kadar yansıtıyordu. En önemlisi ise manzaranın mükemmelliğiydi. Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ama manzara izlemeye bayılırım.
Yeni odamdaki masamda oturup şirketini işleyişi anlamak için incelediğim dosyaları bir kenara bırakıp kendime kahve istemeye karar verdim. Saatlerdir bu dosyalarla uğraşıyordum. Sanırım bu hafta benim için alışma süreci olacaktı. Baba-kız birlikte farklı süreçlere girmiştik.
Kahvemi istemek için telefona uzanacağım sırada kapım çalındı.
''Girin''
İçeri giren buradaki yeni asistanım Burcu'ydu.
''Venüs Hanım, Karan Bey gelmiş. Müsaitseniz sizinle görüşmek istiyor."
Sanırım olaysız bir gün geçireceğimi düşünerek aptallık etmiştim.
🍷
Diğer bölümlerden kısa oldu fakat idere edeceğiz artık.
Açıkcası bu aralar biraz tıkandım ve yazma hevesim yok denecek kadar az.
Kendimi toparlayacağıma ve heyecanlı, uzun bölümlerle sizlere döneceğime inanıyorum.
Kitabı bir süreliğine askıya alıyorum. Sizlere daha iyi bölümlerle ve yeni kurgularla geleceğim.
Bir sonraki görüşmemize kadar kendinize iyi bakın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAKİ PARILTI - V. Venüs (ASKIYA ALINDI!)
Fiksi Remaja'KARANLIKTAKİ PARILTI' adında ilk ve tek kitaptır. Kitabıma bir şans verirseniz çok sevinirim. Umarım beni ve kitabımı seversiniz çünkü ben sizleri çok seviyorum. 🍷 Genç ve aşık olmak mükemmel bir duygu fakat aşk insana hatalar yaptırabilir. Bazı...