Çanta

26 2 0
                                    

Nihayet tren Moskova'ya varmıştı. Diğer yolcular olabildiğince çabuk trenden inmek için birbiriyle yarışıyordu ve bu Victor Vadim Korolev'in canını sıktı. Hemen beyefendi gibi bir tavır takınıp, trenden inmek için insan kalabalığının dağılmasını bekledi. O an kendini herkesten üstünmüş gibi hissediyordu. Etrafına bakınıyor ve içinden "Hah! Şu medeniyetsiz canavarlara bakın. Hepsi aptal gibi birbirini eziyor yahu!" diye geçiriyordu. Ne yazık ki Victor Vadim Korolev'in kendini tatmin etme seansı oldukca kısa sürmüştü. Çünkü onun gözüne çok çarpıcı bir şey takılmıştı. O yerini kapan kadın -o da o ana dek ortalığın sakinleşmesini bekliyordu-  ayağa kalkıp çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı! Ve kadının oturduğu koltuğun yanındaki boş koltukta -iki kişilik bir koltuktu bu- bir çanta vardı!  -Victor Vadim Korolev aslında o çantanın o kadına ait olup olmadığından emin değildi ama yinede hisleriyle hareket edip çantanın ona ait olması gerektiğini varsayıyordu- Victor Vadim Korolev'in gözünde bir ışık parlamıştı! Heyecanlanan Victor Vadim Korolev'in eli ayağına dolaşmıştı ve çantayı kapıp hemen o kadının ardına düştü. Kendisi insan yığınını delerek hızla koşuşturuyordu ve aynı zamanda o kadını arıyordu. Kadının çıkarken nereye gittiğini görmüştü ve oraya doğru ilerliyordu. O an koşarken etrafındaki insanları hiç fark etmemişti. Sanki o insanların hayatları sadece iki tane amaca hizmet ediyor gibiydi. Birincisi Victor Vadim Korolev'e zorluk çıkarmak ikincisi içinde bulundukları fotoğraf karesini figüran olarak doldurmak. Sanki oradaki her bir insan asla var olmamış gibiydi, asla doğup büyümemiş gibiydi, tek var oldukları anlar bu anlarmış gibiydi. Değersiz ve önemsiz görünüyorlardı. Victor Vadim Korolev için koşarken sadece kendi ve o gizemli kadın gerçekten hayattaydı... O da malum şapkayı görmek umuduyla etrafına bakınırken, umduğunu bulmuştu... Onu bulmuştu.

Akula 941Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin