Odamın kapısı açıldığında kapıya doğru bir mermi daha sıkmış kulaklarımı dolduran bir tok sesin küfrü ile kaşlarımı çatarak başımı kapıya çevirmiştim. "Sen de kimsin?" diyerek konuştuğumda kapıda bekleyen mavi gözlü adamı incelemeye başlamış, o da söylenerek konuşmuştu.
"Sen önce elindeki silahı bırak. Deli midir nedir?" "Önce sen kim olduğunu söyle." derin bir nefes alarak yüzümü inceledi. "Arın." diyerek göz devirdiğinde "Bu odaya girersen kafanı sıkarım o zaman Arın." diyerek gülümsemiş öfkeyle tekrar silahı sıkmıştım.
Tekrar göz devirdiğinde içeri girmiş "Baban çağırıyor." diyerek elimdeki silahı almıştı. Kaşlarımı çattığım sırada boş bir sesle konuşmuştu. "Deliye silah verirsen olacağı bu." yerdeki mermileri ve delinmiş duvarları gösterdiğinde göz devirerek yataktan kalkmıştım.
Babamın odasına girdiğimde babam bana dönerek konuşmaya başladı. "Yapmam gerekiyordu." dişlerimi sıkarken konuşmamaya çalıştım. Ona saygısızlık yapmayacaktım çünkü buradan gidecektim. Bu saygısızlık mıydı?
Hayatımı kurtarmak olarak değerlendirebilirdik. "Ahsen konuşmayacak mısın?" "Baba senin kararındı, ne hikmetse 'Tamam' dedin. Bundan sonra ne dersem diyeyim değişecek mi? Değişmeyecek, bu yüzden konuşmaya da gerek yok." soğuk tavırlarım yüzünden kaşları çatıldı.
"Vurmadın. Arın'ın ağabeyini vurmadın, aklında bir plan mı var?" yüzünü incelemeye devam ederken gülümsemiştim. Evet vardı, eğer ben kaçamayıp oraya gidersem, neden o ev de ağabeyini öldürmeyecektim ki? "Ahsen fazla soğukkanlısın."
"Bir şey yok baba." derin bir nefes alırken gözlerimi kaçırdım. "Odadan çıkabilir miyim?" bana başını sallayarak onayladığında yanan gözlerimi umursamadan odadan çıkmıştım. Kapıyı açmam ile Arın'ı görmüş elindeki silahımı çekerek elinden almıştım.
"Bir daha silahıma dokunma ve bir daha odama girme." "Bir hafta sonra evleneceğimizin farkında mısın?" "Bir hafta sonra bana dokunmaya kalkarsan seni gebertirim." "Ahsen karşında zorba biri mi var? İstemediğin bir şey yapmam, merak etme zaten konakta sana özel bir oda ayarlatacağım."
Afallayarak yüzüne baktığımda konuşmaya devam etmişti. "Sadece düğünde senin ile dans etmek için sana dokunacağım." gözlerimi kıstığımda tek kaşını kaldırarak "Nasıl dans etmeyi düşünüyorsun? Maskotunla mı dans edeyim?" "Ona bir şey demiyorum, fazla iyimser yaklaşıyorsun. Onu düşünüyorum."
Yüzüme eğilerek etrafı kolaçan etti ve "Sen de beni hatırlamıyorsun, ben bir şey diyor muyum?" kaşlarımı çatarken anlamayarak yüzünü inceledim. Onu tanıyor muydum?
"Seni tanıyor muyum?" sessiz kalarak benden uzaklaşmış merdivenlerden inmeye başlamıştı. Onu tanımadığıma emindim, benim ile dalga geçiyor olabilir miydi?
"Hey, durur musun?" merdivenlerden aşağı inmeye başladığımda ona yetişmiş avludakilerin bana kısa bir bakış attığını hissetmiştim. "Seni tanıyor muyum?" diyerek karşısına geçtiğimde sıkıntıyla soluyarak "Ahsen bunu sonra konuşalım mı? Ailen ve ailem bize bakarken bunu konuşamayız." diyerek fısıldadığında sessizleşerek onu onaylamıştım.
Telefonum çaldığında annemin"Ahsen yanıma gel." demesi eş zamanlı olmuştu. Numaraya baktığımda kliniğin numarası olduğunu fark ederek "Anne klinikten arıyorlar, bugün yeni psikiyatristler gelecekti. Uzun zaman sonra açılıyor, hastalar ile ilgili sorun olabilir. Konuşup gelsem olur mu?"
"Ahsen gel." itiraz istemeyen tonuyla sıkıntılı bir nefesi dışarı üflemiş, başımı sallayarak yanına gitmiştim. Sedire oturduğumda Adar Bey daha doğrusu Adar Ağa konuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON TÖRE
RomanceBu normal bir töre kitabı değildir. Vallahi değil bak. * Ben Ahsen, Mardin'de doğmuş İstanbul'da büyüyerek, okumak zorunda kalmıştım. Hayatın beni getirdiği noktalardan bir diğeriyse mafya oluşumdu. Aslında şikayetçi değilim eğer 21. Yüzyıldaysak k...