DAHA DÜN GİBİ

47 5 0
                                    

17 Ağustos 1999
Küçük bir şehirde herşeyden bi haberdik.O gün öncesi annemin sokaktan geçen ayakkabıcıdan bana aldığı yeni ayakkabımı giyip, arkadaşlarımla top oynuyorduk.Bulunduğumuz semt tehlikeli olduğundan haliyle arkadaş çevremde bunu tetikliyordu.Oyunun hararetiyle sıcaktan bunalmıştık.İstasyona inip trene kaçak binerek üç durak ilerideki sahile gitmeye karar verdik.Bunları daha 9 yaşındayken yapan bir çocuk düşünün.Öyle ki bu tür yolculuklar bile bana normal gelmeye başlamıştı.Kendimizi kumsalda en müsait yere oturtup soyunmaya başladık.Samet kendisini benden önce denize atmış, uzaktan bana sesleniyordu."Alen çok yavaşsın."diyerek suya dalmamı bekliyordu.Güneşin kavurucu sıcağına dayanamıyarak kendimi zor da olsa suya bıraktım.O dönem sahilde petrol tankeri batmıştı.Suya her dalıp çıktığımızda vücudumuzda benek benek izler oluşuyordu.Bu durum çok fazla yüzmemize elvermediğinden bi kaç tur daha atıp çıktık.Suya girme heyecanıyla hızlı bir şekilde çıkarıp attığımız kıyafetlerimizin yanına geldiğimizde, O an bişeylerin eksik olduğunu anlamıştım ama hala kabul etmeksizin ayakkabımı aramaya devam ediyordum.Evet bugün annemin bana aldığı ve giymeye kıyamadığım o ayakkabım yoktu.
          Gözlerim Samet'i arıyordu.Denizden beraber çıkmıştık.Çok geçmeden kalabalığın arasından bana doğru koşar adımlarla geldiğini gördüm.Elinde kocaman bir terlik vardı.Hemen ayağımın ucuna attı ve "Bunları çabuk giyin, burdan biran önce gidelim" dedi.Ayağım terliğin yarısını anca doldurmuştu.Daha fazla oyalanmadan, neredeyse koşar adımlar ve siyah benekli vücutlarımızla istasyonun yolunu tuttuk.Üzüntüden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Samet'e terliği nerden aldığını sormadım bile.Çünkü biliyordum ki o da başka birinin kıyafetlerinin arasından almıştı.Yarı siyah ve yosun kokan tenimiz ile insanların daha fazla dikkatini çekmeden bizim oradaki istasyonda inmeyi başarmıştık.Ama eve gittiğimde anneme nasıl bir açıklama yapacağımı hiç bilmiyordum.Denizde çaldırdım dersem bir daha asla sokağa çıkamayacaktım.Samet karşımızdaki binadan içeri girip kendini evine atmıştı bile.Bende yavaşça kapıyı açtım annem mutfaktayken koşar adımlarla banyo'ya kaçtım.Kendimi beneklerden kurtarmak için resmen bulaşık süngeriyle çitiledim.Vücudum morarmaya dönmüştü artık.Neyse ki petrol izlerimden kurtulmuştum.Kızarık vücudumu kurulayıp üstümü giyindim.Sırada terliklerden kurtulmak vardı.Kapıyı yavaşça aralayıp terlikleri aldıktan sonra arka balkondan, bahçede abim ile beslediğimiz Rus kurdu cinsi olan max'e fırlattım.Çünkü en iyi becerebildiği şey ayakkabı parçalamaktı.Max onlarla oynarken ben içeriye girdim.Annem sofrayı hazırlamıştı.Abim çok yaramaz ve arkadaş çevresi oldukça kötü olduğundan bir süredir dayımlarda kalıyordu.Babam uzun zamandır yurtdışındaydı.Bu yüzden anneme çok düşkündüm.Büyük bir iştahla sofrada yemeğimi yerken annemin bana şaşırmış şekilde baktığını gördüm.Sonra ağzından "Senin yüzüne ne oldu." Cümlesini duydum.Buna verecek mantıklı bir cevabım olmadığından "bilmem" diyerek geçiştirdim.Sadece suratıma baktı ve konuyu kapatmıştı.Yorgunluktan vücudum sızlıyordu.Yemeğimi yedikten sonra kendimi direk yatağa atmıştım.
          Max inanılmaz bir gürültüyle uğuluyordu.Saat'e baktığımda gecenin 3'üne geliyordu.Yorgunluktan uyuyakalmıştım.Max bir kaç kere daha böyle devam edince balkona çıkıp ne olduğuna bakmaya karar verdim.Balkona doğru yürürken daha önce hiç hissetmediğim bir şekilde sallanmaya başlamıştık.Çok tedirgin olup korkumdan annemin uyanması için ona bağırdım.Max bu sefer sert bir şekilde havlamaya başlamıştı.Balkonun kapısını açıp ona doğru kafayı uzatıp baktığımda yüksek sesli gürültüler duymaya başladım.Çok geçmeden durduğum balkonun duvardan kopup aşağıya Max'in üstüne doğru benimle birlikte düştüğünü gördüm.O an kısa süreli bir baygınlık geçirmiştim.Gözlerimi tekrar açtığımda ayaklarımın üstünde betonerme yığını hissettim.canım çok yanıyordu.Etraftan çok yüksek sesli çığlıklar duyuyordum.Herkes Deprem diye bağırıyordu.Fakat ben onun anlamını bile bilmiyordum.ilk kez duymuştum.Annemi çok merak ediyordum.Her yer toz duman olmuştu Öyle ki yanıbaşımda yatan Max'i yeni farketmiştim.Vücudu tamamen beton altında kalmış sadece kafası dışardaydı.Ağzı bişeyler mırıldanırken gözünden yaş aktığını gördüm.O an büyük çığlıkla kötü şeyler olduğunu yeni farkediyormuşcasına ağlamaya başladım.Oturduğumuz apartmanın yıkılmamış fakat bi kaç balkonun çöktüğünü feryat ederken görebilmiştim.Max'in yanıbaşımda can çekişerek öldüğüne, gözümün içine bakarken şahit oldum.Çok panik olmuştum.Ayağımı betonlardan kurtarmak için çırpındıkça bişeylerin vücudumu yırttığını hissediyordum.Bünyem bu acıyla beraber psikolojik baskıyı aynı anda kaldıramıyor olacaktı ki tekrar bayıldım.

KARANLIĞIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin