| Hata |

18 6 2
                                    

Bölüm 10

  "Sana yolculuk yapmak istiyorum."

Nilüfer- Taa Uzak Yollardan


  Kafamdan aşağı kaynar sular dökülüyordu hayali olarak. Saç diplerime kadar titriyor, konuşmaya mecal edemiyordum. Ağlamaya başlamıştım ve ağzımdan hıçkırıklar çıkıyordu. Elimle engellemeye çalışsam da fayda etmiyordu. İliklerime dek yoğun bir şekilde hissediyordum pişmanlığı. Mesajı unutmuş ve kavga etmiştik. Çok şiddetli olmasa bile hata yapmıştık. Kalplerimizi kırmıştık ve birinin ölümünü sebebiyet vermiştik. Bunun yükünü şu an bile taşıyamazken her geçen gün daha da ağırlaşacaktı ve benliğime zarar verecekti. Biliyordum hata yapmadan kimse yaşayamazdı. Az evvel bile yanlış anlaşılma kurbanı olmuş ve tamamiyle unutmuştuk. Oysaki çok zaman geçmemişti o mesajı alalı.

  Gözümden düşen yaşlar boynumda çizgi halinde yol çiziyordu. Bu gıdıklanmamı sağlasa da umursamıyordum. Mirza'yı, kendimi, olanları umursamadan eski hayatıma dönmek istiyordum. Hatasız insan olamazdı sonuçta. Ben böyle bir hayat istemiyordum. Her ne kadar üzüleceğim kadar mutlu da olsam istemiyordum işte. Ben gülüp eğlenirken aniden aklıma bunların gelmesini ve hevesimin kursağımda kalmasını istemiyordum.

  Sitenin bahçesinden siren sesleri gelmeye başlamıştı. Burnuma gelen demirimsi koku ile başımı Mirza'ya çevirip kaşlarımı çattım. Ellerini trabzanda kaşlarını çatmıştı.

'Koku. Kan kokusu...' ani bir hareketle kafasını bana çevirip,

'Sende mi alıyorsun kokuyu?'

  Başımla onaylayıp, işin daha da ileri boyutta olduğunu idrak ettim. 5 kat yükseklikteydik ve aşağıdan gelen kan kokusu alıyorduk. Ağzımdan kaçan hıçkırıkla yere çöküp ağlamaya başladım. Nefes almaya çalışıyordum ama nafile. Mirza yanıma oturmuş kucağına çekmişti beni. Omzuna kafamı yaslayıp ağlamaya devam etmiştim.

'Hep-hepsi bizim yü-yüzümüzden.'

'Şşh ağlama. Biz seçmedik bu hayatı. Kendine yükleme olanları.' göz yaşlarımı kimi zaman siliyor kimi zaman öpüyordu.

Dedikleri doğru olsa da bizim hatamızdı bu. Dikkat etmemiştik.

'Aşağı inip bakalım mı?' yaşlı gözlerimi mahrur bakan gözlerine diktim.

  Burnuma öpücük kondurup kafa salladı. Kalkıp kucağına aldı beni ilk önce. Odama götürüp dolaptan tişört ve pantolon çıkarıp giydirmeye kalkıştı. Gözlerimi dikmiş ona bakarken alnıma öpücük bıraktı. Utanıyordum fakat halim yoktu hiç bir şeye. Kıyafetleri giydirip banyoya yöneldi. Kucağına almıştı tekrar. Mermerin üzerine oturttu beni. Yüzümü yıkadı ilk önce. Pamuklu sayılabilecek havluyla nazikçe kuruladı makyajsız çehremi. Tekrar kucağına alıp evden çıkardı ve asansöre bindik. Kucağından indim ve saçlarımı gelişi güzel topladım. Mirza güç verircesine elimi sıkıyordu.

  Sanki ölüm sessizliği vardı. Ölüm... Doğru ya birinin hayatına mal olmuştuk. Birinin ölümüne sebebp olmuştuk. Bu düşünceyle bir hıçkırık daha çıktı boğazımdan. Elimle ağzımı kapatıp hemen aşağı inmeyi arz ediyordum. Sonunda asansör kapısı açılmış ve dışarı atmıştık kendimizi. Karşı sitenin önündeki kalabalığa ilerledik. Ambulans gitmişti ve ağlama sesleri geliyordu. Canımı yakıyordu bu fakat dirayetli olmamız lazımdı. Daha fazla hata yapmamak için. Mirza'nın eli elimde kalabalığı yararak çekiyordu beni. Ağlayan insanları duyunca daha da ağlamamak için gözlerimi kapattım. Ağlayan kişinin sesi, feryadı, haykırışı her ne kadar tanıdık geldiyse de bunu kafaya takmayıp gözlerimi açtım.

BÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin