bir

1.7K 126 74
                                    

Sevgileri rüyalarına taşanlara armağan edilmiştir.

"Alp?"

Genç adamın kapısı, annesi tarafından tıklatılırken gözlerini diktiği camdan ayırmadı. Bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde öylece gökyüzünü izliyordu. Kapı bir kez daha tıklatıldı. Kafasını hafifçe eğerek sanki kapının ardını görecekmiş gibi bir bakış attı lâkin yeniden önüne dönmesi çokta uzun sürmedi.

Onu yıkan haberi; Giray'ın ölümünün üzerinden tamı tamına bir hafta geçmişti. Gerçi onun için bir yıl olmuş gibiydi ama zamanın pek de bir önemi yoktu.

Sevdiğini kaybetmişti. Bunun acısını kelimelere dâhi dökemediği için diline kilit vurmuştu.

Annesi, sadece yakın arkadaşını kaybettiğini düşündüğü için bu tepkisini biraz abartılı buluyordu. Çocukluk arkadaşı olsa da hayatını bu denli etkilemesini şaşkınlıkla izliyordu.

Halbuki Giray, Alp için arkadaş, dost ve sevgiliydi.

Kelimenin tam anlamı ile her şeyiydi.

Ve o her şeyini kaybetmişti.

Alp dolan gözlerine hiçbir şey yapmazken tekrardan akmasına izin verdi. Artık bir döngü hâline gelmişti. Bir şey yemeden öylece orada dururken gözlerinden yaşlar almaya başlıyor, bir süre sonra duruyor ve uykuya dalıyordu. Birkaç saat sonra uyanıyor ve yine öylece gökyüzünü izleyerek sessizce ağlıyordu.

Hayat devam ediyordu lâkin Alp'in hayatı durmuştu.

Alp'in annesi Sultan Hanım, elindeki tepkiyi kapının önüne bıraktı ve tekrar kapıyı çaldı. "Oğluşum." dedi uzatarak. "Bak sana yemek getirdiğim, en sevdiğin. Lahana sarması."

Alp sanki bütün duyu organlarını yitirmiş gibi öylece durmaya devam etti. Tepki dâhi vermiyordu.

"Alp?" dedi Sultan Hanım, kırılgan bir tonla. "Lütfen bir şey söyle."

Genç adam, boş bakışlarını tekrardan kapıya çevirdi lâkin bir haftadır aç ve sussuz bir şekilde burada oturuyor oluşu bütün gücünü tüketmişti. Artık kolunu kaldırıp bacağına koymak bile çok güçtü.

"Yalvarıyorum sana," dedi annesi. "Lütfen yaşadığına dair bir belirti ver."

Alp'in kalbi, duyduğu şeyle beraber acı içinde kıvrandı. Günlerdir hissettiği acıdan sonra buna şaşkınlıkla bakarken derin bir nefes aldı.

"İ-iyiyim." diye soludu zor şer. "Yaşıyorum."

Yaşamak denilirse.

"Alp!" dedi kadın telaşla. Oğlunun kısık sesi bile o kadar bitkin ve kötü geliyordu ki canı yandı. Günlerdir yemek yememesi zaten endişe oranını yüksek tutarken bir de sesinin bu denli kötü olması, bütün hücrelerini ayaklandırmıştı. "Aç kapıyı, oğlum!"

Alp'in göz kapakları kapanmak üzereyken burukça güldü. Gülümsemesi bir mutluluk belirtisi değildi. Artık acı o kadar ağır geliyordu ki, yerini sebepsiz gülümsemelere bırakıyordu.

Acısıyla alay ediyordu.

"Alp..."

Sultan Hanım artık umudun son kırıntılarını toplarken kapının önüne çöktü. Kafasını kapıya yaslarken gözyaşları bir bir dökülmeye başladı.

"Lütfen, aç."

Ona karşılık, Alp'in gözleri yorgunluk içinde kapandı. Bedeni usulca yana doğru devrilirken hafifçe kafasını yere çarptı fakat bu uyanmasına neden olmadı. Kapının önünde çaresiz kadını öylece bırakırken huzursuz bir uykunun kollarına kendini bıraktı.

özgür' olmak istiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin