Bölüm 4: Hediye

36 5 3
                                    

Cidden bu bölüm ne yazacağımı bilemedim. Bu nedenle yazmam uzun sürdü. Umarım güzel olmuştur.

"Senin için geldim. Ama şimdi gitmeliyim. Babana yakalanmak istemem. Sana bir şey vermek istiyorum. Şey.. Bu özel bir kolye. Babaannemden bana kalan bir şey. Umarım bunu saklarsın."

O konuşurken ben hala şaşkınlıkla olduğum yerde kalakalmıştım.

Yavaşça yaklaştı ve arkama geçti. Saçlarımı sol tarafta topladı. Bir kolyeyi boynumdan geçirdi. Soğukluğu ile irkildim. O ise kancasını taktı.

Derin bir nefes aldı. Sanki.. Sanki kokumu sonuna kadar içine çekmek ister gibi. Aniden arkamı döndüm ama aramızdaki 35 cm fark nedeniyle göğsüne baktım.

Anlamış olacak ki eğildi ve göz hizama geldi. Ellerini dizlerine koydu.

"Şimdi göz gözeyiz. "

Biraz bakıştık.

Ağzımı açıp bir şeyler söylemek istedim. Ama yavaşça geri kapattım. Tam olarak ne söylemem gerektiğinden emin değildim.

Küçük bir tebessüm ettim.

Dudaklarıma baktı. Sonra gözlerime baktı ve küçük bir tebessüm armağan etti bana.

Yavaşça bana yaklaşınca kaşlarımı çattım ve geri çekildim.

Doğruldu ve sırıtarak konuştu.

"Tamam sakin ol, böyle yapacağını biliyordum."

Kaşlarımı daha çok çattım.
Senin ben egonu s-

"Neyse, gitsem iyi olacak. Görüşürüz, Atlas."

Dedi ve arkasını dönüp gitti.

Bir müddet arkasından baktım. Yürüyen ego seni.
Sonra aklıma kolye geldi. Ağaç evde ayna bir tek Okyanus'un tarafında vardı. Aynanın etrafındaki bütün pembe şeyleri görüp yüzümü buruşturdum.

Vazgeçip kolyeyi tişörtümün içine soktum ve eve doğru gitmeye başladım.

Eve girdim ve odama çıktım. Aynanın karşısına geçip önce yüzüme baktım. Yakınlıktan yanaklarım kıpkırmızı olmuştu.

Kolyeyi elime aldım ve başımı eğip kolyeye baktım.

Üzerinde küçük bir güneş bulunan, tahminimce altın bir kolyeydi.
Çok ponçik gözüküyordu. Küçük bir tebessüm edip aynadaki yansımama baktım.

Ve aniden tebessümüm soldu.

Çocuklara nasıl bir açıklama yapabilirdim ki?

Çıkarmak da istemiyordum açıkçası.

Düşüne düşüne kolyeyi yine tişörtümün içine soktum ve yavaş yavaş odama çıktım. Sonra yatağıma yattım ve zıbarana kadar uyudum açıkçası.

---------------------------------

Ertesi sabahın köründe, kapı zili çaldı. Uyanıktım ama gözlerimi açmadım. Sadece en üst kattan geldiği kadarıyla annemin "Hoşgeldin yavrum." dediğini duydum.

Gıcırdayan merdivenden gelenin yukarı çıktığını anladım.

Sadece bu seslere odaklanmıştım.

Yavaşça odama girdi. Bense gözlerimi açmadım.

Yanıma geldi, yatağıma oturdu.

Yazar

Genç adam erken kalkmıştı bugün de. Yine hazırlanmıştı okul için.

Sarı tişörtünü giymiş, üstüne beyaz okul gömleğini geçirmiş, önünü kapatmamıştı. Kravatı ise boynuna öylesine koymuştu.

Çantasını omzuna aldı ve direkt evden çıktı.
Kahvaltı etmeyi sevmezdi zaten.

Bugün Atlas'ı alacaktı evinden. Belki beraber kahvaltı yaparlardı. Bu yüzden erken kalkmıştı aslında.

Yavaş yavaş yürümeye başladı Atlasların evine doğru. O sırada kulaklıktan müzik dinliyordu.

Yıllar geçse de üstünden,
Bu kalp seni unutur mu?

Şarkının doğruluğunu düşünürken eve varmıştı. Kapının zilini çaldı. Hale teyze kapıyı açtı ve her zamanki neşesi ve annelik duygusuyla konuştu.

"Hoşgeldin yavrum."

"Hoşbuldum Hale teyze, nasılsınız?"

"İyiyiz iyiyiz. Atlas uyuyor hala. İstersen git uyandır, sonra beraber kahvaltıya inin. Ben de sana tabak koyayım. Canım çay mı içersin, başka bir şey ister misin."

Hale teyze genç adamı manipüle etmişti. Kafamı sallayıp onayladı. Hale teyze gülümsedi ve mutfağa geçti.
Oğlan da merdivenleri çıkmaya başladı.

Atlas'ın odasına girdi. Odası...
Odası tamamen Atlas kokuyordu. Derin bir nefes aldı genç adam. Dudakları kıvrıldı.
Gözleri kapandı.

Birkaç saniye sonra açtı ve yatağın yanına ilerledi.
Atlas yatağın bir tarafında cenin pozisyonunda yatıyordu.

Genç adam biraz tereddüt etse de çantasını yere bıraktı ve yavaşça oturdu yatağa. Ayaklarını uzattı.

Atlas bu kokuyu tanımıştı. Hafifçe gülümseyip diğer tarafa döndü ve genç adamın göğsüne yattı.

"Günaydın." dedi en uykulu haliyle.

"Sana da günaydın." dedi genç adam.

"Seni almaya geldim. Belki buradan kahvaltı etmeye gideriz, oradan bizimkilerle buluşuruz, dedim. Olur mu?"

Genç kız düşündü. Sonra da az önceki gibi uykulu tonu ile bir şeyler geveledi ağzında.

"Boşver kahvaltıyı, biraz daha böyle kalsak olmaz mı?"

Genç adamın dudakları tekrar kıvrıldı.

"Olur."

Genç adam heyecanlanmıştı. Bugün sigara içmediği için de mutluydu bir taraftan. Kız rahatsız olmayacaktı.

Kalbi öyle hızlı atıyordu ki, bütün vücudunda hissediyordu sanki.

Yavaşça elini kaldırıp kızın omuzuna koydu ve uzun parmakları ile kızı sevmeye başladı.

O sırada boynunda bir şey farketti. Bir kolyeydi bu.
Güneş şeklinde oluşu dikkatini çekmişti, oysaki Atlas ve o geceyi daha çok seviyorlardı.

Kalbi hala çok hızlı atıyordu oğlanın. Ve o anda genç kız bir soru sordu genç adama.

"Arman, neden kalbin bu kadar hızlı atıyor?"

Başta dediğim gibi, ne yazacağımı bilemedim, bu nedenle biraz endişeliyim.
Umarım oy ve yorumlarınızla bana destek olursunuz

5+2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin