Hazırlanmış , babamı bekliyordum. Bugün hastanede kalamazdım çünkü telsizi almalıydım. Hem de kendimi gayet iyi hissediyordum. Odamın kapısı tıklatıldı ve içeri babam girdi. Arkasından da Edward...
'' Gayet iyi görünüyorsun. Hazırsan gidelim mi?''
'' Olur baba, hazırım.'' Babam kolumdan tuttu ve yürümeme yardım etti. Edward'da yanımda yürüyordu.
'' Roseline aç mısın?'' diye sordu Edward. Ona minnettar bir ifadeyle baktım.
'' Şaka mı yapıyorsun? Toplanma alanına gitmeyi hiç bu kadar istememiştim.'' Kahkalarımız tüm koridoru doldurmuştu. Stresten ve kafamda 7/24 dolanan düşünce ve endişelerden sıkılmıştım. Gülmeyi özlemiştim. Evet özlemiştim. Eski beni...
'' Hadi öyleyse.''
Toplanma alanı biraz kalabalıktı. Edward ailesiyle yiyeceğini söyledi ama babam bizimle yemesini yine de teklif etti. Her zamanki nazik Edward kabul etti. Annemlerin bizi beklediği masaya oturduk. Annem hemen yaralarımı incelemeye başladı.
'' Anne ben iyiyim, gerçekten.'' dedim ve elini alnımdan çektim. Derin bir nefes aldı ve yerine oturdu. Aklından geçen şeyleri tahmin edebiliyordum. Sargıda olan kolumu kullanmadan yemek yemek biraz zordu.
'' Roseline istersen ben yardım edebilirim.'' dedi Edward elindeki çatalı bırakarak.
'' Neye?'' Kolumu işaret etti.
'' Sanırım kolun yüzünden yemekte zorlanıyorsun.'' Biraz düşündüm. Annemlerin önünde bana yemek yedirmesi tuhaf kaçacaktı. Ama son zamanlarda hep yanımdaydı. Teklifini geri çevirmedim.'' Evet, öyle. Yardım edersen sevinirim.'' dedim ve kaşığımı uzattım. Önümdeki çorbayı yavaş yavaş, üfleye üfleye içirdi. Annemlere bakmamaya çalışıyordum. Çünkü utanacağımı biliyordum.
'' Edward ne kadar da iyisin. Roseline sen baygınken Edward bir an olsun bile yanından ayrılmadı. Çok düşünceli...'' dedi annem heyecanla. İçtiğim çorba boğazıma kaçtı. Edward gülerken bir yandan da sırtımı sıvazlıyordu. Öksürmem kesilince suya uzandım. Edward gülümsüyordu.
'' Anne, Edwardla ben çocukluktan beri arkadaşız. Hem de çok yakın arkadaş... O bana diğer kız arkadaşlarımdan bile daha yakın. Değil mi Edward?''
'' Evet. Biz Rosie ile arkadaş, kardeş olabiliriz. Ama fazlası olamayız... '' dedi ve önündeki yemeğe döndü.
'' Hem eğer o benim yerimde olsaydı, ben de onun yanından bir an olsun ayrılmazdım.'' Elimi Edward'ın dizine koydum. Edward huzursuzca kıpırdandı ve ayağa kalktı.
'' Ben doydum. Size iyi akşamlar Bay ve Bayan Anderson.'' dedi ve masadan ayrıldı.
Chris'i bulmam gerekiyordu. Acilen! Etrafa bakınmaya başladım. Chris Lisa ile birlikte toplanma alanından ayrılıyordu. Onlara yetişmem lazımdı.
'' Anne ben de doydum. Gidebilir miyim?''
'' Tamam tatlım, ama kendine dikat et.'' Kafamı salladım ve tepsimi yerine koydum. Hızlı adımlarla yanlarına vardım.
'' Merhaba.'' dedim ve yanlarında yürümeye başladım.
'' Oh, Roseline. Seni çok merak ettik. Hastanedeydik ama...''
'' Biliyorum...'' dedim ve Lisa'ya sarıldım. Ona sarılırken Chris'e baktım. Dudaklarımla telsizi sordum. Elini cebinin üzerine koydu ve cebinde kaba şeyi kavradı. Lisa'dan ayrıldıktan sonra onlarla yürümeye başladım. Güzel bir akşamdı. Chris elini cebine attı ve arkadan bana bir şey uzattı. İlk başta ne olduğunu anlamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ESC: PLANLANILAN
Science FictionNerede olduğumu bilmiyordum. Etrafta deli gibi koşuşturan insanlar vardı. Omzuma dokunan bir el hissedince korkuyla başımı kaldırdım. Kimse beni görmüyordu, ben görünmezdim. '' Tamam, tamam Roseline rahatla, ben buradayım.'' '' Edward...