ON ÜÇ

14 9 7
                                    

                                       - EĞİTİMİN 3. GÜNÜ

                                            (Jonathan'dan)

Sessizce kahvaltımı ediyordum. Allison bana bir şeyler anlatıyordu ama onu dinlediğim pek söylenemezdi. Roseline nerede kalmıştı? Kahvaltı yapmadan eğitime gidemezdi. Sıkıntıyla ofladım.

'' Sen beni dinlemiyorsun.'' 

'' Üzgünüm Elli. Aklım başka bir yerde...'' Kolumdaki saate baktım. 08:47. 

'' Bence geç kalacak.'' Kafamı hemen kaldırdım.

'' Kim?'' Elindeki çatalı bıraktı ve gözlerini gözlerime dikti. 

'' Heyecanla beklediğin ve benim konuşmamı dinlemeni engelleyen kişiden bahsediyorum.'' Kafamı sıkıntıyla eğdim. Onu görmeyi çok istiyordum. 

'' Evet, geç kalacak galiba.'' Allison bardağını sertçe masaya koydu.

'' Çocuk musun? John, gelmedi diye ağlayacaksın birazdan.'' Omzumu silktim. 

'' Kalk!''

'' Niye?'' Nefesini abartılı bir şekilde dışarı verdi.

'' Yemek görevlisinin dikkatini dağıttığım zaman arkamdan gel ve çaktırmadan bir sandviç al.'' dedi ve gitti. Bir şey anlamamıştım. Yerimde oturmaya devam ettim. Arkasını dönüp bana kızgın kızgın baktı. Hemen ayağa kalktım ve dediğini yaptım. O görevliyle sohbet ederken sandviçi hızla alıp cebime koydum. Toplanma alanından ayrılırken Allison'a baktım ve başımla işaret verdim. O O da biraz sonra yanıma geldi.

'' Bir şeyi de tek seferde anla.'' dedi yanımdan geçerken. Sonra birden arkasını döndü.

'' Jonathan, umarım o kız buna değer...'' dedi ve eğitim binasına yöneldi. 

Neden öyle demişti ki? Düşünmeye gerek yoktu. Roseline tabi ki buna değerdi! Onu beklemeye başladım ve Allison'ın söylediklerini de kafamdan atmaya. Az sonra köşede göründü. Heyecanla cebimdeki sandviçi çıkardım. Roseline koşarak geldi.

'' Günaydın.'' dedim heyecanla. Alnındaki teri sildi. 

'' Sana da günaydın.'' Kesik kesik nefes alıyordu. Ona su vermek istedim ama görevliler vermezlerdi.

'' Geç kaldın.'' dedim kolumdaki saati göstererek. Kafasını salladı.

'' Evet, uyuyakalmışım.'' Gülümsedim. 

'' Edward nerede? Biliyor musun?'' diye sordu aceleyle. Bu soru tüm gülümsememi ve heyecanımı sildi. Küt küt atan kalbim sanki durmuş gibi hissediyordum. Sandviçi cebime geri soktum. Edward mı? Bana mı soruyordu onu? Yumruk yaptığım ellerimi sıktım. Zoraki olsa da gülümsemeye çalıştım.

'' En son gördüğümde eğitim salonuna gitmişti.'' dedim dişlerimin arasından.

'' Çok sağol.'' dedi ve hızla gitti. Olduğum yerde kalmıştım. 

'' Hey Roseline!'' diye bağırdım arkasından. İçimdeki öfke giderek büyüyordu ve bunun ucunun Roseline'ye dokunmasını istemiyordum. Roseline durdu.

'' Efendim? Bir şey mi oldu?'' Hızla yanına gittim. Cebimdeki sandviçi çıkarıp eline koydum.

'' Sen kahvaltıya geç kalınca aç kalma istedim.'' dedim ve binaya yöneldim. Saatimi dijital ekrana okuttuktan sonra içeri girdim. Aklıma Allison'ın söylediği şey geldi:

'' O kız buna değer mi?'' Bu sorunun cevabını biliyorum sanmıştım ama yanılmışım. Daha tam emin değildim. Çünkü onun beni nasıl gördüğünden emin değildim. Aklım ''arkadaşı'' dese de kalbim buna inanmak istemiyordu. Ama görüyorum ki kalbi en başından beri aynı kişiye aitti. Bu hiç değişmemişti. 

THE ESC: PLANLANILANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin