"Halaaa! Hala kalk, halaaa!"
Gözlerimden akan yaşlar gözlerimi yakıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir ilaçlara bakıyor bir de halamı sarsıyordum.
Beyza sesimi duymuş ve odaya gelmişti. İçeri girip yanıma geldiğinde ilaçları görüp çığlık attı. Elleri titreye tireye ambulansı aradı. Telefonu kapattıktan sonra yavaşça omzuma dokundu.
"Se sence ö ö ölmüş müdür?"
"Gitti." dedim sadece.
Evet, gitmişti. Babam gibi, annem gibi o da beni bırakıp gitmişti. Önce yaralarımı sarmış sonra yaralarım iyileşmeden aynı yerden kanatmıştı. Beni kandırmıştı. Ona güvendim, beni bırakmayacağını söylemişti. O bir yalancıydı, o bencildi. Bu koca dünyada beni tek bırakmıştı. Savaşacak kadar güçlü olamamıştı. O bir korkaktı. Onu asla affetmeyecektim.
Beyza'nın elinden tutup onu odadan dışarı çıkardım. Yüzü bembeyaz olmuştu. Mutfaktan telefonumu alıp aklıma gelen ilk ismi aradım. Aras'ı...
Telefonu birkaç çalıştan sonra açtı.
"Alo, Deniz?" dedi telefondan gelen neşeli sesi.
"Aras... Gitti."
"Kim gitti? Deniz iyi misin? Sesin kötü geliyor." sesinin tonu bir anda değişmişti.
"Aras, gitti."
"Deniz neredesin?"
"E evdeyim."
"Tamam. Ben hemen geliyorum. Bir yere ayrılma tamam mı?"
"Tamam."
Telefonu kapattım. Beyza annesine haber vermek için evden çıkmıştı. Biraz sonra ambulansla birlikte Aras da gelmişti.
"Deniz ne oldu? Sen iyi misin?" diyerek beni sarstıktan sonra bir şeyim var mı diye kontrol etti. Ardından gözü arkamda bir yere kaydı. Arkama dönüp baktığı yere baktım. Halamın cansız bedenini taşıyordu birkaç adam.
"O da bıraktı beni bak." dedim ve hastaneye gidene kadar bir daha hiç konuşmadım.
Artık yapılacak bir şey yoktu. O ölmüştü. Üzerine çarşaf örtülürken son kez ona baktım.
"Neden? Neden hala? Neden bana bunu tekrar yaşattın? Benden bu kadar nefret mi ediyordun?" diye bağırmaya başladığımda beni onun yanından uzaklaştırdılar.
Ertesi gün okul vardı fakat ben gitmedim. Halamı defnettik. Aras, Berzan, Oğuz, Beyza ve Beyza'nın ailesi dışında başka kimse yoktu yanımda. Çünkü benim onlardan başka kimsem yoktu.
Eve döndüğümde Aras beni yalnız bırakmak istemedi ama Beyza benim yanımda kalacağını söylediği zaman Aras istemeyerek de olsa evine gitti. Bütün gün salonda oturup öylece karşımdaki boş duvara baktım. Birkaç saat sonra Beyza yanımdaki koltukta uyuya kalmıştı. Hafifçe dürterek onu uyandırdım ve benim odama götürdüm. Sonrasında ise bir battaniye alarak eski yerime geri döndüm.
Kapının çalmasıyla beraber sabahın ilk ışıklarıyla uyandım. Oturur pozisyonda uyuyakaldığım için kalktığımda her yerim tutulmuştu. Zorlanarak kapıyı açtım. Aras, Berzan ve Oğuz yorgun gözlerle bana bakıyorlardı. Ben tekrar kanepeye otururken onlar da kapıyı kapatıp içeri girdiler. Ardından Berzan yanıma, Aras ve Oğuz da koltuğa oturdu.
"Deniz, biraz daha iyi misin?" diye sordu Oğuz.
"Bilmiyorum."
"Neden böyle bir şey yaptı ki?"
"Bilmiyorum."
Merdivenden gelen tıkırtılarla berber dördümüz de dönüp yanımıza doğru gelen Beyza'ya baktık. O da diğer kanepeye geçip oturdu.
"Belki bir sebebi vardır." diyerek konuşmasına geri döndü Oğuz.
"Sebebi her ne olursa olsun, beni bırakıp gitti ve bunun affı yok. Benim artık tutunabileceğim hiç kimsem kalmadı."
Berzan omzumdan tutup beni sarstı.
"Kendine gel. Sen kimsesiz değilsin, biz varız. Böyle devam edersen sen de onun gibi olursun ve..."
Berzan'ın gözleri doldu. Şaşırarak ona baktım. Çoktan yaşlar yüzünde süzülmeye başlamıştı bile. Gözyaşlarını sildikten sonra ona sarıldım. O da bana sıkıca sarıldı. Sonra Aras yanımıza gelip diz çöktü ve Berzan'ın sakinleşmesini bekledi.
"Üzgünüm." dedi Berzan sonunda. "Ben küçük yaşta annemi kaybettim. Seni bu halde görünce dayanamadım."
"Gel buraya." diyerek Aras da ona sıkıca sarıldı. Oğuz da Berzan'ın arkasından elini onun omzuna koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Delik
Teen Fiction"Ben Deniz Arslan. Kendi hikayemi yazmaya karar verdim. Yeni sayfa açarak değil, eskilerin üstünü karalayarak. Ama elimde olmadan bir kara deliğin içine çekiliyorum."