$9$

595 50 34
                                    

İyi okumalar

Su ah bu sefer jungkook'tan mektup bekliyordu. Onunla nerede buluşacaklarına dair bir fikri yoktu. Onu artık hiç istemiyordu. Sadece neden bırakıp gittiğini öğrenmek istiyordu.

Eline telefonunu aldı. Jungkook ile çekindikleri fotolara bakıp bakıp ağlıyordu. Bu onun içini çok yakmıştı.
Aşık olmak böyle bir şey miydi? Onunla olduğundan beri çok değişmişti. Su ah hep herkese karşı olumluydu. Ama o su  ah 'ı bırakıp gittiği günden beri kötüydü. Min jae ile sevgili olduktan sonrada aynıydı. Jungkook ile olan fotoğraflarına bakarken karşısına min jae ile olan fotoğrafları çıkmıştı. Bu sefer daha çok ağlamaya başlamıştı. Ağlasa ne olurdu ki sonuçta alıştığı bir şeydi.

Min jae onun hayatına girdiği günden beri su ah azda olsa değişmişti. Ama o öldüğünde, yapmak istediği şeye daha çok yaklaşmıştı. Ve kararlıydı. Yapacaktı. Yoksa hayatı daha kötüye gidebilirdi.

Min jae o gün hastanede morga götürüldükten beri hiç haber gelmemişti. Belkide onu kadavra olarak kullanıyorlardı.

(Kadavra: tıp öğreniminde, görerek, uygulayarak öğrenim amacıyla üzerinde çalışmalar yapılmak üzere hazırlanmış, ölü insan ya da hayvan vücudu.)

Su ah onun ile yaşadığı evi sattıktan sonra o evin önünden bile geçmemişti. Şimdi ise oraya gitmek istiyordu.

Hazırlandı. Ve o evin yoluna koyuldu. Buralardan gitmeden önce son kez oraya gitmek istiyordu. Ev fazla uzak değildi .

Şu an evin önündeydi. Ev bahçeli ve iki katlı tatlış küçük bir evdi . Bahçenin dışından eve doğru bakıyordu. Gözünü sadece bir yere odaklamıştı. Min jae'in vurulduktan sonra yere düştüğü o pencere. Su ah yine ağlıyordu. Bu sefer hıçkırarak. O anlar gözünde canlanmıştı. Bunları düşünürken evin kapısından çıkan 10 yaşlarında bir kız bir erkek çocuğu çıkmıştı . Ellerinde birer kaykay vardı. Yere koyup üzerlerine çıkıp sürmeye başlamışlardı.  Su ah sadece onları izliyordu. Kafasını tekrardan o pencereye çevirmişti. Ve bu sefer min jae yerine onu öldüren hırsızı görmüştü. Pencereden aşağı çocuklara bakıyordu. Su ah irkilmişti. Bu halüsinasyon bile değildi. Buna emindi oradaki ,o hırsızdı. Hızlıca oradan uzaklaşmıştı. O hırsızın orada ne işi vardı.

Su ah kafasını dağıtmak istiyordu . Bir bakkala girip içki aldı. Sahile gidip bir boş bank seçip oturmuştu. Ve sadece izliyordu. Bu sahil onun hep geldiği yerdi. Lise yıllarından beri hep buraya gelip manzaraya bakıp hayal ederdi. Elindeki içki şişesinin kapağını açıp içti. Hiç hayal edecek bir durumda değildi. Sadece tek istediği jungkook'un arkasından ona "Senin bu saatte burda ne işin var " diyip onun ile birlikte markete gidip ped almaktı. Bunu nedense istiyordu.

İçkisini bitirip banktan kalktı. Nereye gideceğini bilmiyordu . İçinden " sonunda buradan kurtulacağım. Bari son kez bu sokakların tadını çıkara çıkara gezeyim." Diyordu. Su ah hangi sondan bahsediyordu?

Saat gecenin üçü veya dördüydü ama su  ah hala geziyordu . Hiç ayrılmak istemiyordu. İşini bitirip eve doğru yol almaya başladı . Giderken bir dilenci küçük çocuğa rastlamıştı. Onu görünce içi yanmıştı . Onun yanına gidip konuştu;

"Merhaba küçük! benim adım su ah . Ben 2 gün sonra buralardan gideceğim. Son kez senin ile zamanı geçirmeme izin verir misin?"

Küçük çocuk ona kırık dişleriyle gülümsemişti ve ayağa kalkıp onun elini tutmuştu. Su ah bundan hoşlanmıştı.

Çocuğu bir kafeye götürmüştü. O kafeyide zor bulmuştu. Bu saatte açık kafe ne arar. Su ah şu an en büyük hayalini gerçekleştiriyordu. Sokaktaki bir çocuğun karnını bir günlükte olsa doyurmaktı. En büyük hayali buydu ve bunu şu an gerçekleştiriyordu. Siparişleri vermişti . Kendisi de çok acıkmıştı. Kendine waffle çocuğa ise tost sipariş etmişti. Arada bir yemeklerini paylaşıyorlardı. Su ah hem sohbet ediyordu . Hemde çocuğun ağzına yemek veriyordu. Çocuk onu çok sevmişti. Ona bir yerden sonra abla demeye başlamıştı.

Yemeklerini bitirmişlerdi. Su ah hesabı ödemek için kadını çağırmıştı. Kadın gelirken elinde 2 adet lavanta çiçeği vardı. Hesabı ödedikten sonra kadına şöyle dedi;

"Afedersiniz ama sizden bir şey rica edebilirmiyim?"

Kadın kafasını onaylarmışçasına salladı. O sırada da küçük çocuk ikisinin konuşmalarını dinliyordu.

"Elinizdeki lavanta çiçeklerinden bir tanesini bana verebilir misiniz birisine hediye etmek istiyorumda. "

Kadın hiç itiraz etmeden vermişti. Su ah ve küçük çocuk dışarı çıkmışlardı. Su ah onu kendi evine götürmek istiyordu ama o kabul etmiyordu. Hep annem izin vermez diyip duruyordu. Onu kendi evine bırakmasını istiyordu.
Su ah bunu kabul etmişti.

Çocuk kendi evini ona tarif etmişti. Ve varmışlardı.

"Her şey için teşekkür ederim abla . Ama sakın içeri gelme annem kızabilir ."

Su ah onun bu sevimliliğine doyamıyordu. Çocugun kafasını okşayıp konuştu;

"Tamam gelmem . Bundan sonra kendine iyi bak olur mu ?"

Çocuk kafası ile onaylamıştı . Ardından evine doğru yol aldı. Ama su ah onu durdurmuştu.

"Bekle .!"

Çocuk arkasına baktığında su ah ona doğru yaklaşıyordu . Yere eğilip onunla aynı boy hizasına gelerek konuştu.

"Sana bir şey vermek istiyorum .!"

Çocuk ona sadece bakıyordu . Su ah elini çantasına koydu ve içerisinden bir adet lavanta çiçeği çıkarıp ona uzattı.

"Bundan sonra beni ne zaman özlersen bu çiçeği kokla olur mu?"

Çocuk elindeki lavanta çiçeğini alıp kokladı. Kokusuna bayılmıştı.

"Ama ya kurursa ne olacak. Kokusu gidebilir. "

Su ah ona hak vermişti.

"doğru söylüyorsun...ozaman sende kuruyup kül olana kadar saklarsın ha olmaz mı?"

Çocuk gülümsemişti. Onun bu dediğini onaylamıştı.

"Peki , benim şimdi gitmem gerek annem bekliyordur beni ."

Demişti. Su ah'da kafası ile onaylayıp alnına bir öpücük kondurdu. Ve " görüşürüz " diyip gitti. Su ah onu evine girmesine kadar izledi . Ardından o da evine dönmüştü.

Kapıya geldiğinde paspasın üzerinde mektup falan görememişti. Kapıyı çaldı. Sonra aklına anahtarının olduğu geldi. Anahtarını çıkarıp kapıyı açmıştı. O sırada te ra tamda aşağı inip kapıyı açacaktı. Su ah içeri girince te ra ona bağırmaya başladı.

"Saat olmuş sabahın kaçı sen ortalarda yoksun korktum sana bir şey oldu diye!"

Su ah özür dilemişti. Ne yaptığını veya nerelere gittiğini söylememişti . Ona küçük çocuktan bahsetmemişti. Paltosunu ve çantasını askılığa asıp odasına çekildi. Te ra hala ona saydırıyordu.

Su ah neden mektubun gelmediğini düşünüyordu. Jungkook son anda vazmı geçmişti . Düşüne düşüne kendini uykunun kollarına bırakmıştı.

Görüldü atıp bırakmayın lütfen.

•my picture teacher/JJK²•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin