Birkaç gün geçmişti. Jaesoon sürekli Aylin'in yanındaydı. Bir an olsun ayrılmadı. Aylin günlerce ağladı. Her seferinde Jae'nin omzu onun için hazırdı.
Bir akşam yine beraber içiyorlardı.
"Benden hoşlanıyormuş. Neden bunu şimdi söyledi ki? Daha fazla vicdan azabı çekmem için mi?"
"Bunu düşünme. Herkes sana hayran. Hem bak kaç gündür sana ulaşmadı bile. Demek ki Art buna sabredebiliyor. Sen de rahat bırak artık kendini."
"Herkes mi hayran bana?"
"Yani.. sanırım..."
Alkolün verdiği gevşeme ile ağızlarının ayarı kalmamıştı. Aylin arsızca;
"Peki ya sen? Sen de mi hayransın?" dedi. Ne dediğinin farkında bile değildi. Zaten alkole dayanıklı değildi. Şimdi iyice saçmalamaya başlamıştı.
Jaesoon böyle bir soru beklemiyordu. Normalde asla cevap veremezdi ama onun da son günlerde bu kıza karşı utanma duygusu körelmişti.
"Evet.. Ben de. Ben de hayranım sana. Ve artık şu depresif halinde kurtulmanı istiyorum. Bunun için elimden geleni yaparım."
Aylin ne dediğini tam duyamadan oğlanın omzunda sızmıştı bile.
Jaesoon onun güzel yüzüne bakıp bir süre gözlerine şölen verdi. Aylin yerinden kalkacaktı ki fazla kaçırdığı alkol midesinden çıkmak durumunda kalmıştı. Yerler batmıştı. İçtiği tüm birayı kusmuştu. Ancak damarlarında hala onu sarhoş tutacak biraz alkol vardı. Jae garip bir biçimde bundan iğrenmedi. Kız kanepedeyken yerleri iyice temizledi. Sonra Aylin'i yavaşça kucağına alıp banyoya götürdü. Üzeri de kirlenmişti çünkü.
Yavaşça üzerindeki elbiseyi çıkarmaya başladı. Hoşlandığı kızı soyuyordu resmen. Bir an kendi kendine utandı. Kafasını çevirerek atletini de çıkardı. Tişörtü üzerine geçirdi. Hala bakmamak için çaba sarf ediyordu. Sonra onu yine kucağında odasına götürdü.
Aylin hafif hafif ayılıyordu. Jaesoon'un boynuna daha sıkı sarıldı. Ayrılmak istemiyordu. Yatağa yattığı an oğlanı da yanına çekti ve ona sarıldı.
İçindeki yalnızlık duygusunu bastırmak istiyordu. Üzerinde iç çamaşırları dışında sadece salaş bir tişört olması dışında pek de bir sorun olduğu söylenemezdi.
Jaesoon'un işi çok zordu ama dayanmalıydı. Ona bundan daha fazla yakın olamazdı. Üzerindeki suçluluk duygusuyla kendini bıraktı. Az sonra o da uykuya dalmıştı.
***
Sabah ilk kalkan Jaesoon olmuştu. Hala birbirlerine sımsıkı sarılıyorlardı. Bu durumu bozmak istemedi, kımıldamadı. Öylece yarım saatten fazla yanındaki bu güzeller güzeli kızı seyretti.Seyrettikçe daha da hayran oluyordu. Adını koyamadığı duyguları daha da derinleşyordu. Kendi kendine onunla olmanın ne kadar da huzur verici olduğunu düşündü. Hayat gerçekten çok zordu. Ama o elini tutarsa herşey daha kolay olur gibi geliyordu.
Jae dalgın bir şekilde onu izlerken kız yavaşca gözlerini açıp gerildi. Pencereden süzülen ışık gözlerini alıyordu. Bu ışığın hemen önünde de beyaz nevresimlerin içinde beyaz tişörtüyle, adeta bir meleğe benzeyen Jaesoon vardı.
Gece olanları ufak tefek şeyler haricinde yavaş yavaş hatırlıyordu. Birlikte olmuşlardı dün gece.
Çok yanlız hissediyordu ve şuan cevresinde ona ilgi gösteren tek insanın sevgisiyle kendini şımartmak istemişti.İkisi de konuşmadı. Filmlerde olduğu gibi şok içinde çığlık atarak birbirlerinden kaçmadılar. Bir şekilde ikisi de istediğini alıyordu. En çok eksik kaldıkları noktayı belki, salt sevgiyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ KALP
RomanceBir kişi aynı anda pek çok kişiye aşık olabilir, her biri nedeniyle aynı şekilde acı çekebilir ve hiçbirini aldatamaz." - Gabriel García Márquez