7 | Biz Biziz

2.8K 49 16
                                        

Güneş batmak üzereyken Jaesoon ve Arthit havalimanından taksiyle eve doğru yola çıktı.
Geldiklerinde Aylin henüz evde olmadığı için direkt karşı daireye geçtiler.

Artık herşeyi konuşmanın zamanı gelmişti. İkili karşı karşıya oturdu. Art'ın yüzünde özgürlüğün verdiği rahatlama belliydi.

"Ne yapıyordun bunca zaman. Yol boyu hiçbir şey sormadım. Anlatmayı düşünüyorsun değil mi?"

"Çok fazla anlatacak birşey yok aslında. Bangkok'a döndükten sonra buraya, size dönebilmek için her fırsatı kolladım. Fan toplantısı çok iyi bir fırsat oldu. Karmaşadan yararlanıp seni buldum. Aslında doğrusunu istersen seni görmeyi hiç beklemiyordum. O anki duygularımı tahmin bile edemezsin."

Heyecanla konuşmasını bitirdi. Ama Jaesoon'un yüzünde aynı heyecan yoktu. Onun yerine sabırla konuşmasını bitirmeyi bekliyordu. Hayran bir ifade vardı suratında.

"Sen gittikten sonra herşey olduğundan biraz daha zor geçti. Aylin çok iyi sayılmaz. Depresyon gibi birşeyin içindeydi."

"O iyi mi?"

"İyi... Yani.. bilmiyorum. İyiymiş gibi yapıyor, öyle davranıyor ama birkaç günde sana fazla alışmış gibi.."

"Aslında karşılıklı. Yani ben de buraya ve size kısa sürede çabuk alıştım."

Bir süre sessizce oturdular. Bunu sık yapıyorlardı. Konuşmak bazı şeyleri çözmeye yardımcı olmuyordu çünkü.

İkisi de bir kıza aşık olmuştu ve şimdi sessizce olacakları düşünüyorlardı. Kocaman bir boşluktan sonra Arthit konuşmaya başladı. Aslında konuşarak ortamdaki garip gerginliği atmaya çalışıyordu.

"Biliyor musun benim çocukluğumdan beri hiç yakın arkadaşım olmadı."

"Öyle mi? Kötü olmuş" dedi Jaesoon.

"Hayatımın en önemli anlarından birinde buldum ben sizi. Yeni hayatımın başrolünde siz de varsınız. Aylin ve sen. Evet Aylin'i seviyorum. Ama sen de benim için onun kadar değerlisin." dedi elini adamın dizine koyarken.

Kapının açılma sesi geldiğinde ikisi de o yöne doğru kafalarını çevirdi. İçeri giren Aylin'di.

Kız koltukta oturanları gördüğünde donakaldı. Görmeyi çok istediği ama aynı zamanda beklemediği bir manzaraydı.

"Arthit.. sen.. burdasın.." dedi ve direkt yanındaki koltuğa oturdu.

Gözlerini ayıramıyordu.

"Nerdeydin bunca zaman? Neden bize hiç ulaşamadın?"

"Sakin ol Aylin" dedi Jaesoon.

"Aylin.. iyiyim ve burdayım gerisinin bir önemi var mı?"

"Tabii ki önemli. Seni aylardır nasıl beklediğimizi nasıl merak ettiğimizi bilmiyorsun tabi."

"Oh bu kadar değerli olduğumu bilseydim ne yapar ne eder, bir yolunu bulup gelirdim buraya" diye dalgaya vurdu Art.

Ama Aylin hala ciddiydi.

"Gittikten sonra neler oldu sana birşey yapmadılar değil mi?"

"Sence bu yüze kim zarar verebilir. Bunu göze alamazlar güzelim" dedi Art.

"Bu insanlar çok korkunç insanlar sana birşey yapacaklarını düşünüp durdum. Biz burda iyiyiz ama sen.. kim bilir ne kadar yanlız kaldın.." dedi ve gözlerinden birkaç damla yaş aktı.

Art'ın dayanabileceği birşey değildi bu. Eliyle kızın gözyaşlarını sildi. Ama gözünün önündeki bu manzara Jaesoon'u biraz rahatsız etmişti. Konuyu değiştirmek istedi. Ki bu garip hava dağılsın.

"Birşeyler yemeye ne dersiniz? Aylin acıkmadın mı?"

Aylin eliyle yüzünü sildi ve cevap verdi.

"Olabilir tabii. Ne hazırlayalım?"

"Sen dur ben şimdi markete gidip yiyecek birşeyler alayım. Sonra da güzel bir akşam yemeği. Ne dersiniz?"

"Harika olur" dedi Arthit.

Jaesoon biraz gergin bir şekilde evden çıktı. Aylin ve Art evde tek kalmışlardı. Bu durumdan rahatsız olmuyordu. Çünkü eğer zaten Aylin onu gerçek seviyorsa Art'la arasında birşey geçmesine izin vermezdi. Ama bir yandan da ikisinin arasındaki çekim kafasını karıştırıyordu.
Büyük bir ikilemin ortasında kalmıştı.

Aylin ve Art baş başa kalmıştı. Yaklaşık beş dakikadır sessizce yan yana oturuyorlardı. Aylin'in aklında Art'ın ona son söylediği sözler vardı.

"Ben senden hoşlanıyorum Aylin"

Bir şeyler duymak istiyordu. Gerçek duygularını bilmek istiyordu. Çünkü bu kendi duygularını yönetmek konusunda ona yardımcı olacaktı.

"Ne düşünüyorsun?" dedi Aylin.

"Ne konuda?" diye hızlı bir cevap verdi Arthit.

"Bak.. Art.. en sonki konuşmamızı hatırlıyor musun bilmiyorum ama hâlâ benim aklımda..."

"En sonki konuşmamız?"

"Ya da neyse biraz dinlen sen ben mutfağa geçeyim" dedi ve ayağa kalktı Aylin.

Kız kalkar kalkmaz Art kolundan tutup yerine geri oturttu. Tam bu sırada dizleri birbirine değiyordu. Jaesoon'un evinde Art ile bu kadar yakınlaşmak Aylin'i biraz utandırmıştı.

"Söylediğim şeyler hâlâ geçerli. Ama senin ne düşündüğün önemli güzel kız" dedi Art.

Halen dip dibe oturuyorlardı. Aylin kendini sıkışmış gibi hissediyordu. Bu sıkışma psikolojik bir sıkışmaydı. Jaesoon ve Art arasındaki bir sıkışmaydı. Cevap veremedi. Sadece gözlerinde akmak için bekleyen bir damla göz yaşı belirdi.

"Ama sen çoktan onun olmuşsun bile. Yokluğumda seçimini yapmışa benziyorsun." dedi Art ve biraz geriye kaydı.

"Art.. yapma böyle ne olursun..."

"Ağlama.. ağlaman için konuşmadım. Rahatlaman için. Eğer bir ilişkiniz varsa aranıza girecek değilim. Hatta isterseniz geri bile dönerim. Mutlu olmanı istiyorum sadece dedi."

Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi üzgün duruyordu. Loş ışık altında daha da masum duruyordu.

Aylin bir anda içine gelen boşluk hissiyle biraz daha yaklaşıp Art'a sarıldı. Hiçbir şey diyemiyordu. Hiçbir şey yapamıyordu. Sadece sarılmak ve ağlamak istiyordu.

Bu sarılma Art'ın da beklediği birşey değildi. Bir anda şoka uğramıştı. Anlık bir sendelemeden sonra o da ellerini kızın beline doladı.

"Yapamıyorum Art. Kafam çok karışık. Ne ondan ne de senden vazgeçemiyorum. Sanki ikinizden biri giderse bir daha yaşayamam gibi, sanki ikinizden biri olmazsa bir daha hiç mutlu olamam gibi..."

Bir yandan da gözyaşları içerisinde kalmıştı Aylin.

Tam bu sırada kapının açılma sesi geldi ve Jaesoon market alışverişini tamamlamış bir şekilde içeri girdi. Girer girmez de kendisi için dünyanın en kötü manzarası ile karşı karşıya kalmıştı.

Aylin ve Art hızlıca ayrıldılar. Ama Jaesoon herşeyi görmüştü bile. Ve bu yanlış anlamasına engel olamamıştı. Elindeki poşetleri girişteki mutfağa bırakıp hızlıca evden çıktı.

Aylin de peşinden fırladı çünkü yaptığı şeyin farkındaydı. Ağlaması kaldığı yerden devam ediyordu.

"Jaesoon! Jaesoon! Dur!"

Ses yoktu. Merdivenlerden hızlıca koşuyordu. Ancak bahçeye indiğinde yakalayabildi oğlanı. Arkadan kolunu yakaladı ve kendine döndürdü. İkisi de ağlıyordu. Birbirlerinin ağladığını görmek onları daha da ağlatıyordu ve bu paradoks devam edip duruyordu.

Hellöö!! Tembel yazardan herkese merhaba 🙈
İzlenme sayıları beni tatmin etmeye yetse de sağlık problemlerim sebebiyle çok girmiyorum siteye. Ama bu kitabı bitirmek için kararlıyım. Takipte kalın güzel okuyucularım 🥰❤️

ÜÇ KALP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin