3. BÖLÜM: "ANKA"Gözyaşlarım gözlerime doldu fakat akmalarına müsade etmedim. Cebimde parçalanan cam iksir şişeleri tenime batarken, nefes nefese kalmış bir şekilde durmaksızın acıyla inip kalkan göğsüm kasılıyordu. Bedenimin her bir zerresinde acıyı netçe hissedebiliyorken, kanın lanetli kokusu burun direklerime dek işledi.
İlâhi bir yaratık olsak da, acı daima her birimiz için bâki olacaktı.
Bu sahip olduğumuz her şeyin pahalı bir bedeliydi.
Gözlerim usul usul kapanırken, bulanık görüntünün ardında bir karaltı belirdi. Bembeyaz saçları efil efil uçuşan bu karaltı karşımda diz çöktü. Kendisiyle birlikte getirdiği koku ukte ukte ciğerlerime doluşurken dudaklarım titreyerek kıvrıldı. Acıyı birkaç saniyeliğine de olsa unuturken, parmaklarını kaldırdı ve toprak zemine yerleştirdi. Bedenimin sarsıldığını hissederken, birkaç şeyin yerinden oynadığını ve büyük gürültüler çıkardığını duydum. Gözlerim tamamıyla kapanırken, o gölge de yok olmuştu. Üstelik ciğerlerimin bütün odalarına yerleşen kokusuyla birlikte.
Sessizlik...
Tek işittiğim ses, sesszilikti.
Düşüncelerimi dahi duyamıyordum; onları hissediyordum. Ruhumun üzerinde kayıp gidiyorlardı, her bir harf zihnime kendi tahtını kuruyordu.
Kendimi karanlığa teslim etmeden önceki sarsıntıyı ve acıyı anımsamaya çalışıyordum. O kar tanesi saçları ve anlamsız hisleri.
Hepsi derimin altına dizilmiş damarlar misali tenimde mühürlüydüler. Hislerim hâlâ bakiydi. Hâlâ kalbim deli gibi kulaklarımda çarpıyordu.
Düşüncelerimin mahzenine bir bomba misali düşen şey, bir fısıltı duymamdı. Ürktüm. Bedenimin titrediğini hissediyordum, bütün hislerimin usul usul ete kemiğe bürünüp yeniden bedenime eriştiğini hissediyordum.
Fısıltılar arttı ve sesler oldukça netleşti. Şimdi üşüdüğümü daha net hissedebiliyordum ve bu korkunçtu. Üşümek iyi değildi. Kafa derimde bir sızı, canıma kastedercesine yanarken, gözlerim birden açıldı. O denli bir şiddetle açıldılar ki, kirpiklerimin hâlâ daha kaşlarıma sürtündüğünü hissedebiliyordum.
Tavandaki beyaz avize yine beyaz bir ışığı bulunduğum odaya yayarken, elimin üzerinde sıcak bir el hissediyordum. Bakışlarımla önce bilinçsizce etrafı inceledim. Duvarlar sarıydı. Üzerlerinde çiçek resimleri vardı, kalemle çizilerek, pastel boyayla boyanmış gibiydiler. Uzandığım yatağın karşısında, içerisinde rengarek cıvıl cıvıl kitapların bulunduğu büyük bir kitaplık, hemen yanında iki tane kırmızı armut koltuk vardı. Kapı kitaplığın arkasındaydı, odaya girildiği vakit kitaplık karşılıyordu sizi. Odanın sağ tarafında büyük camlar ve onları örten koyu pembe perdeler vardı. Tülü toz pembeydi. Gözlerimi kırpıştırıp sonunda elimin üzerindeki ele çevirdim bakışlarımı.
Bembeyaz tenimin üzerindeki nazik el, siyah tenine tezat olarak rengarak boyadığı tırnaklarıyla bir kadındı.
Kusursuz kolunu takip ettim ve sonunda bakışlarımı yüzüne çıkardım. O denli güzeldi ki... Kahveye çalan siyah tenine tezat turkuaz rengi gözleri vardı. Saçları da siyahtı fakat uçlarını gözleriyle aynı renge boyamıştı. Burnu küçücük ve oldukça şirindi. Dudakları ise benimkine nazaran oldukça dolgundu ve onları da siyah bir boyayla boyamıştı.
Yüzündeki, yanaklarını eskiten kocaman bir gülümsemeyle dikkatlice bana bakarken, kendimi rahatsız hissettim ve genzimi temizledim. Boğazlarım kurumuştu ve sızlıyorlardı. Suya olan muhtaçlığım gözümü korkutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET ÇARKLARI
ФэнтезиUyan Vanessa. Ruhuna gizlenen, irislerine yansıyan gücün farkına var. Aç avuçlarını, çevir semaya. Kapat gözlerini, ruhundan geçen kelimeleri fısılda. Sen yaratılmış olansın. Sen Tanrı tarafından kutsanarak yaratılmış olansın. Sen onun için yaratıl...