Ben seni çok sevdim

5.2K 484 763
                                    

Oy sınırı 150 yorum sınırı 480

▪︎

"Jungkook.." belimde gezinen parmak uçları minik hareketlerle okşuyordu tenimi. Bedenimde asla kazanılamayan bir şeyin kaybedilişinde duyulan acıyı tadıyordum. Boğazım düğüm düğümdü, ellerim ise benim ellerime kıyasla büyük olan avucunun içinde. Bedenimi sarmış olan ceketi onun kollarını açıkta bırakıyordu. Açıkta olan kolları beni sararak ona nefesi kadar yakın olmama neden oluyordu. Bedeni üşümüştü, bir tek kolları sıcaktı. Bunun nedeni de vücut ısımda ki sıcaklığın onu da etkilemesiydi. İç içe geçmiştik. Sanki tek beden gibiydik, ayrı kalmış iki yapboz parçasını birleştiren ufak bir çocuğun neşesi eksikti sadece aramızda.
Kollarıyla sardığı bedenimi hareket ettirerek ona doğru çevirdim yüzümü. Kırılgan bir aynayı andırıyordu, sanki dokunduğun an paramparça olacak gibiydi. Parmağımı gözyaşlarının aktığı yüzünde dolaştırdım.

Jungkook uykusunda ağlıyordu. Onun rahatlamasını ben bile koynuna sığınmışken sağlayamıyordum. Kullanılmayan ve vakti geldiğinde çöpe atılan bir eşya gibi hissediyordum kendimi.

Parmaklarım önce elmacık kemiklerinde dolaştı, ardından da biraz molaya ihtiyacı olan bir rehber gibi kaş bitimlerinde. Çok geçmeden çenesinin altında ki bene dokunarak bir nefes aldım. Sanki uzun zamandır nefesimi bir yerlerde unutmuş gibi içime çekmiştim.  Ardından da burnunun ucuna dokunup bir kıkırdama saldım aramıza. Jungkook uyuduğu süre içinde ona her istediğimi yapabilirdim, en azından buna hakkım vardı değil mi?

Aşk insana bazı haklar sunuyordu işte. Yazılı yahut çizili değildi bunlar. Akıllarda ve kalplerde mürekkebe bulanarak iz bırakıyordu.

Yanaklarını okşayıp, göz kapaklarına çıkardım parmaklarımı çok güzellerdi. Gözleri bambaşkaydı, sanki tüm evreni içinde barındırıyor gibiydi. Herkes vardı fakat ben yoktum.. Öyle bir evrendi işte bahsettiğim. Hiç vakit kaybetmeden kurumuş pembe dudaklarına çevirdim gözlerimi. Korkuyordum, uyanır ve beni yanlış anlar diye. Neyi yanlış anlayabilirdi ki? Zaten doğru olan hiç bir şey yoktu şuan aramızda.

Dudaklarında gezdirdim parmaklarımı, öpmek istiyordum. İki dudağını öpmekten fazlası yoktu içimde. Sadece dudaklarımı üstüne kapayıp öpmekti amacım. Fakat bunu yapamazdım.. Jungkook nişanlıydı, onu bekleyen birisi vardı. Geçmişte aramızda ne geçerse geçsin geleceği değiştiremezdik. O yüzden herkes kendi yoluna bir an önce bakmalıydı.

Omzuna inen ağırlıkla gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım. "Jimin sen boku yemek mi istiyorsun? Uyanırsa ne halt edeceksin ayrıl şundan bir an önce!" Şeytan kırk yılın başı makul bir laf etmişti sahiden de. Ben ne yapıyordum? Jungkook şuan uyansa ve ne yaptığımı sorsa ne derdim ona? Açıklamam ne olurdu? Büyük ihtimalle kekeleyip hızla yanından fıydırmaktan başka bir şey yapamazdım. Kuru boğazımı hafif öksürüğümle temizleyerek şeytana dönerek onu onayladım.

Melek bize sinirlenmiş olacak ki kafasında ki halkayı şeytanın boynundan geçirerek onu yanına sürükledi. Bu halka sahiden de benim bile terbiyemi alt üst edeceğe benziyordu. "Siz ne kadar acımasız insanlarsınız-" şeytan meleğe göz kırparak halkayı kendi kafasından çıkararak meleğin kafasına geçirdi. Ardından aradaki boşluktan faydalanıp kendisi de halkanın içine girdi. Şuan resmen sadece mısırım eksikti, öpüşmeleri an meselesiydi.

"Ben insan değilim, sen de öyle.. Sen bir meleksin çünkü." Melek kızararak arkasına döndü ardından da pembe yanaklarını gizlemeye çalışarak ufak bir kıkırtı saldı ortaya. "Her neyse Jimin? Ne kadar acımasızsın sen!" İşaret parmağını şeytana çevirerek ekledi. Demek ki şeytan hala meleği tavlayamamıştı. "Sen de öyle şeytancık. Jungkook ne kadar da masum görüyor musunuz? Adam resmen rüyasında ağlıyor! Sizin yaptığınıza bakın birde!!" Şeytan meleği gözleriyle sararak konuşmaya başladı "Adam nişanlı! Ni- şan- lı.." Karşısında bu kadar iyilik timsali olan şeytana şaşıran melek konuşmaya devam etti. Anlayacağımız üzere uzun soluklu olacaktı bu konuşma.

second chance - jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin