Bölümü okuduğunuz tarih ve saati buraya ekleyebilirsiniz... 😇
-HAZİRAN-
Ayaz'ın yanından uzaklaşır uzaklaşmaz karavanıma bindim. Emniyet kemerimi taktım ve bu sabah kahvaltıya gelmeden önce karavanımı park ettiğim güzel manzaralı deniz kenarına geri dönmek için gaza bastım. Radyoda art arda şarkılar çalıyor olsa da ne çaldığını fark etmeyecek kadar tuhaf hissediyordum. Aklım az önce olan olayda kalmıştı.
Tam düşmek üzereyken beni tutan Ayaz'ın mavi gözleri aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Uçsuz bucaksız bir gökyüzü ya da dalgalı bir denize benziyordu. O maviliklere bakarken özgürlük hissi ruhuna işliyordu insanın. Huzur verici bir sakinlik vardı içinde. Gözlerime bakan gözlerini ve belimden tutan ellerinin sıcaklığını hala hissediyor gibiydim.
Aklımdaki düşünceleri rafa kaldırıp akıp giden yola odaklandım. Deniz kenarına gitmeden önce karavan için market alışverişi yapmam gerektiğini düşünüyordum. Yolda biraz daha ilerledikten sonra solda bir market gördüm. Marketin önüne karavanımı park ettikten sonra içeriye girdim. Büyük hir market arabası aldıktan sonra reyonların arasında dolaşmaya başladım. Bu akşam ve daha sonrasında yemek için makarnalar, gece film izlerken atıştırmak için abur cubur, sabah kahvaltısı için de yumurta ve kahvaltılıklardan aldım.
Çay ya da kahve tüketmediğim için içecek reyonuna yöneldim. Vişne suyu, portakal suyu, limonata ve kola aldım. Meyve reyonuna giderek şeftali, kiraz, karpuz, çilek ve üzüm aldım. Sebze reyonundan da birkaç bir şey aldım. Yemeklerde kullanılan yağ ve salça gibi ürünleri de aldıktan sonra alışverişim bitmişti. Kasada ödeme işlemini hallettikten sonra bir görevlinin yardımıyla poşetleri bagaja taşıdık. Teşekkür ederek karavanıma bindim ve marketten ayrıldım. Gaza basarak yola koyuldum ve kısa sürede kaldığım deniz kenarına varmıştım. Karavanımı park ettim.
Üzerimi değiştirdikten sonra kendimi yatağıma attım. Gözlerimi kapatarak uykuya dalmayı beklerken yine o mavi gözler geldi gözlerimin önüne. Hızlıca açtım gözlerimi. Ne oluyor bana ya? Uyumak istiyorum ben, başka bir şeyleri düşünmek istemiyorum. İstemeden de olsa düşünüyorum gerçi ama ne bu şimdi? Kafayı yememek elde değil. En iyisi sahilde biraz dolaşayım, belki denize de girerim. Üzerimdeki pijamaları çıkarıp siyah bikinimi giydim. Siyah yazlık bir elbiseyi de onun üzerine giydikten sonra kafama da güneş geçmemesi için şapka taktım. Plaj terliklerimi de giydim ve karavandan indim.
Sahil boyunca yürümeye başladım. Roma'dan geleli iki hafta olmuştu. Bu şehirden uzaklaştıktan uzun zaman sonra geri dönmek beni garip hissettiriyordu. Ailemle kaldığım, bütün çocukluğumun geçtiği eve hala adım atamadım. Halam arayıp onlarla kalmam için her ısrar ettiğinde onu geri çevirdim. Onların evine gitmek de kendi evime dönmekle aynı anlama geliyordu. Bizim Toprak'la olan çocukluk yıllarımız o iki evde geçti. O evin bahçelerinde oyun oynayıp durduk biz. O bahçelerde büyük sofralar kuruldu, kahkahalarımıza şahitlik etti o evler.
Sonra bir gün ailem öldü. Her ne kadar halamlar hayatta olsa da kimsesiz kaldığımı hissediyordum. Duramazdım İstanbul'da. Gittim ben de. Gitmek, kendinden kaçmaya çalışmakmış ama anladım. Okulu Roma'da okudum. Geri dönmeye cesaret edemedim. Kendini hiçbir yere ait hissedemeyen bir kız çocuğu gibiydim. Yaşım büyüse bile korkularım azalmıyordu.
Şimdi döndüm. Kısa süreliğine döndüğüm İstanbul bana ev olacak mı? Bilmiyorum. İstanbul'da kalmaya devam mı edeceğim yoksa Roma'ya mı döneceğim? Bilmiyorum. Kalmak mı kolay olacak yoksa yine bu şehri terk edip gitmek mi kolay olacak? Bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AŞK KADERİN TESADÜFÜDÜR! ❤️
Romanceİnsan kendi kaderini kendisi yazar. Ama bir söz vardı, unutmuşum. Derler ki eğer bir insan kaderinse üç defa karşına çıkarmış aynı günde. Haziran&Ayaz Kamer&Toprak Haziran Karayel Ailesi öldükten sonra İstanbul'u terk eden bir kadın... Güzel, asi, b...