Keyifli Okumalar!
Bu bölümü @Nisauctepe 'ye ithaf ediyorum. Her şey için teşekkür ederim.
🎶Natasha Blume, Black Sea
MERSİN, 2050
26 Kasım
Gök gürültüsü çığlık attığında fırtına tüm şehri ele geçirmişti. Gecenin o yakıcı karanlığına rağmen içinde beslediği o açık mavi tonu hala etkisini gösteriyordu. Giderek daha fazla yayılıyor, kıyameti getirmek istercesine içindeki her şeyi yeryüzüne akıtıyordu.
Gök gürültüsü bitmeksizin devam ederken bir yıldırım yeryüzünde gölgesini kaybetmiş bir ağaca çaktı. Ağaç yere devrilirken gökyüzüne uzanan ışık bir saniyeliğine de olsa şehri aydınlattı. Birden bastıran yağmur, bir bütün oluşturmuş bulutların içinden usulca aktı. Yeryüzüne düşerek intihar eden yağmur damlası, toprakla karıştı, çamur oluştu. Çamurlar, geleceğin bataklığının tohumlarını ekti. O tohum, uçurumun karanlık mahzenlerine gizlenmiş sırların içinde büyüdü, sırlar çatladı, tohumlar öldü.
Şehrin dört bir yanından çakan yıldırım ve şimşekler dans ediyormuş gibi el ele verip, yükselen bir ritim gibi giderek artarken bütün evler sessizliğe gömülmüş, karanlığın koynunda uyumak için yalvarıyorlardı. Ama fırtına buna izin veriyordu. Aksine, sesini duyurmak için bütün şehri değil, tüm dünyayı ayağa kaldırmak için bas bas bağırıyor, çığlık atıyordu.
Bir şimşek toprağın altında kökleri yayılmış bir ağaç gibi ışıkla karanlık gökyüzünü aydınlattığında bir yıldırım, şehri hâkimiyeti altına almış gökdelenin tepesine düştü. Ama gökdelende tek bir çentik bile oluşmadı.
Korkuyu içinde hapsedip etrafa saçmak istercesine bir rüzgâr hızla esiyor, her değdiği yeri savuruyor, savrulan her yer gecenin karanlığına karışıyordu. Yeryüzünden gökyüzüne kavuşan tozlar, fırtınanın hortumuna karıştı. Fırtına, gökyüzünün bulutlarına karışmış gökdelenin etrafını sardı.
Yeni geliştirilmiş mimarisi ve ultra ileri dönük teknolojiyle var olan bu yapı, dünyanın en büyük gökdeleniydi. Eni normal gökdelenlere kıyasla genişti, boyuysa gökyüzüne kavuşacak kadar uzundu.
Hayranlık, binaya baktıkça kanında dalgalar halinde yayılırken onun güzelliği, dillere konuk olamayacak kadar büyüleyiciydi. Yaşamın tenine girdiğini ve hayatın anlamıyla karıştığını hissedebiliyordun ve bu his, beynine oklar gönderiyor, seni uyandırıyordu. Sanki uzun bir rüyadan uyanmış gibi gözlerin çapaklanmış oluyordu ama kendini hiç olmadığın kadar dinç hissediyordun.
Bu dünyada yeniden doğmak gibiydi.
Gelecek, herkesin elinde sımsıkı tutmak istediği bir zaman dilimiydi. Herkes geleceğini elinde sımsıkı tutmak ister, o ipleri elinden bırakmamaya çalışırdı. Bu yapı, bu inanç doğrultusunda ortaya konulmuştu ve yüzlerce mimarın birlikte çalışıp, binlerce inşaatçının çalışmaları sonucu dikilmişti ve daha fazlası.
İnsanlık teknolojiye aç olduğu bir dönemde, birçok kaynağın kıtlıkla savaşırken bir kurtarıcı gibi dikilmişti. Çoğu insan buna inanmasa da, bir o kadar insan da buna inanıyordu. Dibini gördükleri çukurdan çıkmak için bir ışık olduğuna inanıyorlardı. Bu, onlar için hiç hiçbir şey olmamaktan daha iyiydi.
Ve bu bina dikilmiş, yapılmıştı. Sadece mimarisiyle değil, içine gömüldüğü bahçesiyle de dikkat çekiyordu. Yağmur suları, yeni biçilmiş otlara damlarken bahçenin hemen yanındaki denizden taşan sular bahçenin içinde bulunan parkı yıkadı; salıncaklar, spor aletleri ve banklar suların içinde nefes aldılar.
Bahçenin önünde duran, her ne kadar etrafa karanlık hüküm sürse de görülen, büyük harflerle yazılmış "GÖKYÜZÜ" yazısı dikkat çekiyordu. Gökdelen, gökyüzünü anıyordu. Bazen onun o kasvetli havasının rengini alıyor, bazense onun gibi aydınlığa kucak açıyordu.
Her karanlığın içinde bir aydınlık vardı.
Her aydınlığın içinde bir karanlık vardı.
Gökdelen iyiydi; kötüydü. Karanlıktı; aydınlıktı. O hepsiydi. Ama o gece karanlığı, insanların gözlerini alacak kadar aydınlıktı.
Fırtınanın sivri ucu, gökdelenin tepesine doğru yol almaya başladı. Fırtınanın kasırga rengini alan o hali gökdelenin içine doğru aktı. Bir karınca yuvası anımsatan ama daha düzenli olan odaları, soğuğun o yakıcı buzunu içine aldı. Camların kenarları yavaşça donarken, gökdelenin yerin en alt katında saklanan küçük bir kız çocuğu soğuktan titreyen bedenini kendine daha çok bastırdı. Avucunu ağzına götürüp üfledi; damarlarındaki buzdan şelaleye bir lav saplandı. Kız, korkuyla kendisine doğru yaklaşan hortumun ucuna baktı.
İçindeki korku, gözlerinin sinir uçlarına saplanırken gözlerini sımsıkı kapattı ve başını öne eğdi. Soğuk öylesine bedenini ele geçirmişti ki korku damarlarında sadece olmak için akıyordu. Ama hortum ona giderek yaklaşırken korku atak yaptı ve soğukla savaştı; soğuk, volkanın içinde kilitli kaldı. Korku, küçük kızı pençelerinin arasına aldı.
Birbirine karışıp hortum oluşturmuş rüzgâr, kızı yakaladı.
Gökyüzündeki onlarca yıldırım, doğurduğu şimşeklerle birlikte gökdelene çaktı. Akrep ve yelkovan durdu; zaman geri çekildi. Kum saatinden akan kumlar, mezara gömülmüş geleceğe doğru akmaya başladı. Geleceğin kurtarıcısı ve felaketi olacak olan gökdelen, uçurumun üzerinden yayılan sisin arasına karıştı. Sis, kıyameti sakladı.
Başlangıcın sonuna imza atıldı. Ölümün harfleri yazıldı; mezarlar uğultularla o geceye bir iz bıraktı.
Geçmiş söndü; gelecek mezara gömüldü.
...
Merhaba!
Gerçekten çok ama çok ama çoooook heyecanlıyım bu hikaye için. Kurgusu aklıma ilk düştüğünde 2019 Şubat ayının başlarındaydık ve Bursa'ya giderken bir minibüs yolculuğundaydım. Satırlara hemen dökmek gibi bir amacım yoktu ki zaten bu düşüncemi bir süre korudum ama arkadaşım Nisa Nur Üçtepe ona bu kurguyu anlatır anlatmaz yazmamı istedi.
O aralar ve hala yazmakta olduğum "SIRRIN ARKASINDAKİ SIR" romanıma adapte olduğum için şu anlık yazmayacağımı belirtmiştim ama üzerime nasıl bir algı oluşturdu, bilmiyorum, sürekli yaz yaz dediği için bende bu Temmuzda kendimi kitabı yazarken buldum.
Giriş bölümü olduğu için tam anlayamamışsınızdır kurguyu ama birinci bölümde fazlasıyla anlayacaksınız. Bu bölümü düzenlemek için okurken çok fazla betimleme yaptığımı fark ettim ama diğer bölümlerde bu kadar betimleme yok.
Buraya kadar okuduğunuz için gerçekten çok teşekkür ederim:)
Yeni bölümlerde görüşmek üzere🏙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABAHIN KARANLIK YÜZÜ (ARA VERİLDİ)
Fiksi IlmiahYıl, 2050. İnsanlığın teknolojiye aç olduğu bir dönem, Teknoloji Çağına girmek için bir gökdelen dikildi. Bazılarının büyük bir umut, bazılarınınsa büyük bir kayıp olarak baktığı bu gökdelen, geleceğin toprağına umut tohumu dikerken herkesi etkisi...