Media:Hope Andrea Mikaelson
Adımın seslenilmesi ile gözlerimi açmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Başım çok ağrıyordu ve gözlerim açılmamak için direniyordu. Kimin konuştuğunu bile anlamıyordum. Sonra havalandığımı hissettim. Yumuşak bi yerle buluştu sırtım. Gözlerimi açmaya çalıştıkça sanki daha sıkı kapanıyordu gözlerim. Başıma daha büyük bir ağrı girdi. Ve birden nefes nefese yattığım yerden doğruldum."İyi misin?"diyen Adrian'a döndüm. "Sanırım... Burda ne arıyorsun?"dedim. "Kötü görünüyordun arkadaşlarımın iyi olduğuna emin olduğumda yanına geldim. Ve küvette bayılmış bir şekilde buldum seni. Saatlerdir baygınsın."dediğinde şokla ağzım aralandı. "Şey bi şey yok arada oluyo böyle."dedim. Kafasını salladı ve "Babam aileni aradı. Yolda olmalılar."dediğinde "Lanet olsun! Onlara niye söylediniz ki şimdi beni rahat bırakmayacaklar."dedim. Off ailem benim için çok endişelenecekti. Çok sık bayılmazdım aslında ama bayılınca da iyi şeyler olmazdı. Telefonumun çalmasıyla telefonumu Adrian bana uzattı. Arayan Davina'ydı. Telefonu açtım ve halsizliğimden dolayı kolumu bile kaldıracak hâlim yoktu bu yüzden hoparlöre aldım ve "Efendim."dedim. "Hope iyi misin? Seninle ilgili bir görü gördüm. İyi değildin. Üstünde kara büyü hissettim."dediğinde içimden tabi ya diye geçirdim. "Davina sanırım büyükannemin benimle ilgili planları var."dedim. "Marcel de öyle düşünüyor bi kaç gün önce bunun hakkında konuşmuştuk. Fransız bölgesi cadıları ayaklanmış. Ayaklanmayı durduramıyorlar. Hilal kurt sürüsü senin ve annen için yanımızda olmaya karar verdiler. Ama cadılar kara büyü kullanarak etkisiz hâle getiriyorlarmış."dediğinde sinirlenmiştim. "Halledemeyeceğimiz bi şey değil. Hollow'u bile etkisiz hâle getirebildiysek her türlü onların hakkından geliriz. Onlar barışı reddediyorlarsa cezalarını çekecekler. Eve dönüyorum o hâlde. Cadıları etkisiz hâle getiririz ve okula geri dönerim."dedim. Kol amcam konuşmaya başladı bu sefer "Asi prensesim kraliçeliğe terfi ediyor sanırım. Evde buluşalım ben herkese haber veririm. O kadın asla sana dokunamaz yoksa herkesi karşısında bulur."dediğinde gülümsedim. Ailemi seviyordum. "Sizi seviyordum. Hazırlanmam lazım zaten Damon amcam annemi ve babamı çağırmış. Onlarla gelirim. Görüşürüz en en en sevdiğim amcam."dediğimde güldü ve "Ben de seni seviyorum bitanem."dediğinde bende gülümsedim ve aramayı sonlandırdım. "Pekala sen bana yardım ediyorsun ve sanırım sıra ben de. Sizinle geleyim cadılar kara büyü kullanıyorlarsa daha fazla güce ihtiyacınız var. Hem derslerden sıkıldım."dediğinde çok şaşırdım. "Emin misin? Çok tehlikeli olacak."dedim. "Tehlikeyi severim."dedi. Gülümsedim ve elini tutup "Teşekkür ederim."dedim.
"Hope!"diyen babamın sesini duydun ve içimden küfür ettim. Cidden bizi böyle görmüş müydü? "Baba?"dedim endişeyle. Kapıdaydı ve evet bizi görmüştü. Doğrulmaya çalıştım ama başaramadım. Yanıma gelip bana sarıldı. "İyi misin? Senin için çok endişelendim minik kurdum."dediğinde sesinden endişelendiği çok belli oluyordu. "İyiyim baba. James'te bana yardım etti. Beni baygınken o bulmuş."dediğimde Adrian'a döndü ve "Adrian."dedi babam. Babam büyük bir pot kırmıştı. "Evet benim. Ama siz 1.adımı nerden biliyorsunuz?"dedi. Babamın elini sıktım umarım babam anlamıştır. "Damon senden bahsederdi ordan biliyorum."dediğinde rahatladım. Adrian kafasını salladı. "Baba bunu Esther yaptı. Eminim. Davina benimle ilgili bir görü görmüş. Kara büyüyü hissetmiş. Üstelik Fransız cadıları da ayaklanmış ve kara büyüyle. Senin de benim düşündüğüm şeyi düşündüğünü biliyorum. Ayaklanmayı durdurmalıyız. Ve...Iıı... James bizimle New Orleans'a gelip yardım etmek istiyor."dediğimde James'e sert bir bakış attı. "İhanet edersen kalbini sökmekte çekinmem."dediğinde gözlerim sonuna kadar açıldı."Babaaa! O Damon ve Elena'nın oğlu. Yani dostuz."dedim. Babam gözlerini dedi ve gelişi güzel elini salladı bu onun beni ilgilendirmez deme şekliydi. "Sen niye erkek t-shirtüylesin?"dediğinde ne diyeceğimi bilemedim sonra konuştum. "Kurt formundaydım ve James t-shirtünü verdi."dediğimde başını salladız " Biz çıkalım sen hazırlan ve gel dışarda bekliyoruz."diyerek dışarı çıktılar. Zorla ayağa kalkıp duşa girdim ve sonra giyinmeye başladım.
Çantama bi kaç eşyamı koydum ve dışarı çıktım. Evde zaten bir sürü eşyam vardı her şeyimi götürmeme gerek yoktu bu yüzden. Koridorun başında bekleyen babamın ve Adrian'ın yanına gittim. Adrian'da yanına bir çanta almıştı. "Gidelim mi?"dedim. Beni onayladılar ve çıkıla yürümeye başladık. Babamı gören herkes yol veriyor ve korkup şaşırıyorlardı. Yanımdaki Adrian ve önümdeki babamla beraber arabaya bindik. Ön koltuğa babamın yanına geçtim. Telefonumdan gruba girerek Josh ,Davina ve Marcel'e New Orleans'a gelmek üzere yolda olduğumu söyledim.
Saatler sonra evimize varmıştık. Burayı çok seviyorum.Arabadan indik ve içeriye girdik. Adrian kaybolmasın diye onuda yanıma çekeleyip koluna girdim. ''Burası Mikaelson Malikanesi. Evime hoşgeldin Salvatore.''dedim.'' Baba biz odalara geçip yerleşelim. Biraz dolaşırız sonra. Tüm aile toplanınca eve döneriz.''dedim. Başını salladı ve ''Dikkat edin.''dediğinde onayladım ve Adrian'a odasını göstererek kendi odama geçtim. Üstümdeki kıyafetlerde sorun olmadığı için değiştirmedim sadece sade bir makyaj yaptım. Rimel ve ruj sürdüm. Saçlarımı elimle düzelttim ve Adrian'ın odasına gittim. Kapıyı tıklatmadan içeriye daldım ama yanlış zamanlamışım. Çantasından pantolonunun üstüne giymek için bi şey arıyordu. Yanına gittim ve lacivert bir gömlek çıkartarak ona uzattım. "Sağol."dedi be üstüne giydi. "E hadi gidelim."diyerek odadan çıktım. Sonrasında evden de çıkarak şehri gezdirmeye başladım. Bi süre sonra "Hadi gel bi şeyler içmeye gidelim."diyerek bara götürdüm. Davina,Josh ve Marcel buradaydı kokularını almıştım. Adrian'ı kolundan çekiştirerek yanlarına sürükledim. "Selam millet!"dedim sevinçle. "Minik kardeşim."diyerek kollarını açan Marcel'e gülerek sarıldım. Yanağını öperek geri çekildim. Davina ile de sarıldım ve bana göz kırptı. Eh neden olduğu belli. "Joshua!"dedim ciddi tavrımı takınarak aslına gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Josh ise bıkmış bi ifade takınıp "Prenses! Bana Baban ve amcaların gibi seslenmeyi bırakmalısın."diyerek çekip sarıldı. Tabii ben de kollarımı sardım hemen. Ardından Marcel'in "New Orleans'a hoşgeldin Adrian James Salvatore."dediğini duydum ve öksürmeye başladım. Marcel anlamaz bi şekilde bana bakarken ben konuşmaya daldım "Eee şey, hah, Marcel benim gibi aileni tanıyor ondan biliyor."dedim. Pek inanmasa da üstünde durmadı. Herkes oturdu bense içeceklerimizi söylemek için bar kısmına gittim.Açıkçası vazgeçilmezim şaraptı çünkü benim için tatlı bir rüyayı anımsatıyordu. İstediğim içkileri barmene söylediğimde kafa salladı bense bar taburesine oturmuş etrafı izliyordum. "Bu ne büyük sürpriz! Hope Marshall şehre gelmiş!"diyen vampir çocuğa döndüm ve tek kaşımı kaldırdım sorgularca. Bi Mikaelson olduğumu bilmiyorlardı tabiki. O yüzden beni Annem ve başka bir adamın kızı sanıyorlardı ve herkes beni Marshall olarak tanıyordu. "Seni bu şehirde istemiyoruz! Annesi onlarca adamla yattığı için kimden olduğu belli olmayan bir veled sorununu ortadan kaldırmamızı istemiyorsan toz ol."dediğinde çok sinirlenmiştim. Sakin olamıyordum ama lanet olsun ki sakinleşmem gerekiyordu. Kimse cadı tarafımı bilmiyordu ve ben sinirlenince cadı tarafım tarafından ele geçiriliyordum. Arkamdan birinin sarılmasıyla o tarafa kaydı gözlerim. Bu Adrian'dan başkası değildi. "Nefes al ve sakin ol." Bu sözü bi kaç kez tekrarladı ve sakinleştiğimi hissettim ama gözlerim dolmuştu bu sefer."Seni hissettim. Kötü olduğunu hissetim."dediğinde bana sarılmış olan ellerinin üstüne koydum ellerimi "Dayanamıyorum."dedim kesik nefeslerle. Beni bıraktı ve adamı boğazından tutup fırlattı. Kendimi bar sandalyesine bırakırken sakinleşmeye çalıştım. Davina yanıma gelip rahatlamam için bir büyü yaptı. Gözlerimin kapanmaya başladığını ve Adrian'ın elindeki kalbi yere atıp buraya geldiğini hatırlıyorum. Gerisi karanlık ve uyuşmuşluk hissi...
Beni vote ve yorumsuz bırakmayın lütfen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn (Hope Andrea Mikaelson)
VampireBazen ne kadar güçlü olursan ol yalnız olursun ve tek çaren gölgelerin ardına saklanmaktır.