Hope Andrea Mikaelson
Canımı yakmana bile alıştığım bir alışkanlıksın sen ve ben asla bırakamıyorum, sadece daha fazla alışıyorum.
Bileğimin yanmaya başlamasıyla inledim. Bileğime baktığımda dumanlar çıktığını gördüm. Hızla bilekliği çıkartıp attım. Bileğimdeki acı geçerken açılan yaralar da kapanmaya başladı. Uzun süredir yattığım yerden kalkarak kurumuş gözyaşlarımın bıraktığı hissin geçmesi için yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktım ve toparlanmam gerektiğini anladım. Kısa bir duştan çıktıktan sonra üstüme kot şort ve beyaz bir gömlek geçirdim. Kulaklıklarımı takarak yüksek sesle müzik dinlemeye başladım. Babamla ortak kullandığımız resim odamıza girerek kendime boş bir tuval alarak tuvali renklendirmeye başladım. Kulağımdaki müzik ve yapmaya başladığım resim beni gevşetirken çarpan kapının sesini duymuştum çalan müziğe rağmen. Boyaları bırakarak ve kulaklığımı çıkartıp yandaki masaya koyarak hemen kapının arkasına geçtim. Gelen kişi aileden değildi kokusunu ilk defa almıştım. Gelecek bir saldırıya hazır bir şekilde beklerken adım sesleri yaklaştı. Hayır tek değillerdi 1 vampir 1 kurt ve 1 cadı vardı. Kokularından anlaşılıyordu. Pekala güçlü olmalıydım. Nefesimi tutarak gelmelerini bekledim zaten kalp atışlarımı duyarak anlarlardı burada olduğumu. Açıldığına arkasında kalacağım kapı yavaşça açılmaya başladı. Gelen kişi tekti. Ve bir kurttu. Diğer arkadaşlarını alt katta hissediyordum. Muhtemelen beni kolay lokma görmüşlerdi. Gerçi Tribrid olduğumu bilmiyorlardı büyük ihtimal. Kapı tamamen açıldığında çaprazımda önümde arkası dönük olan oğlana elimi hızla uzatarak "Pruinae."dedim sessizce tam arkasını dönecekken dondu. Alt kattakilerin farketmemesini umarak açık olan elimi yumruk yaptığımda buzlar oğlanın bedeniyle beraber parçalara ayrılarak kırıldı. Yüzümü buruşturdum. Sessizce büyüyle kalemlikteki çakıyı çağırdım. Elime gelen çakıyı tuttum ve gömleğimin kolunu sıyırarak kolumu açtım. Birilerine haber vermem gerekiyordu. "Nuntium meum."diyerek büyüyü yaptım ardından mesajımı koluma yazmaya başladım. 'Yardım-H.A.M' yazdım adımı kısaltarak. Babamın yüzünü gözümde canlandırdığımda mesajımın gitmiş olmasını diledim. Kolumdaki acı geçerken yara da geçmişti ama kolum kan ile kaplıydı. Bu şuan önemli değildi. Yavaşça odadan çıktım ve merdivenlere ilerlemeye başladım. Evin etrafına yapılan bariyeri hissediyordum. Kara büyü ile yapıldığı belliydi çünkü çok güçlüydü. Bariyerin gitmesi için ya büyüyü yapan kişinin bozması ya da büyüyü yapan kişinin ölmesi gerekiyordu. Öldürmemeyi tercih ederdim. Ama gerekirse de yapardım. Arkamdan hızla geçen şeyi hissedince bunun vampir olduğunu anlayarak ona fırsat vermeden kendime merdivenlerden inecek zaman olmadığını söyleyerek atladım. Salona sertçe ama sorunsuz bir şekilde indim. Arkadan gelen "Incendia!" büyüsü ile gözlerim korkuyla büyürken hemen yerimden zıpladım. Büyü bana değmeden perdelere çarpmış ve onları yakmaya başlamıştı. Takla atarak yere indim ve karşımdaki cadıya "Somnium dolore!" diye bağırdım. Cadı dizleri üzerine çökerken gözlerinden ve kulaklarından kan gelmeye başlamıştı. Birden karnıma saplanan kazık ile bağırdım. Yo yo ölmemem lazım bir şey yap Hope. Arkamdaki vampire dirsek atarak geri çekilmesin sağladım. Güçsüz düşmüştüm çünkü kan kaybediyordum. İyileşmem için ilk kazığı çıkartmalıydım organlarıma zarar vermeden. Vampire dönerek elimi hızla ona doğru kaldırdım duvara yapıştı ve orda kaldı. Gücüm yeterli değildi. ''Erit anima tua captivus doloris! '' büyüsü ile kendimi yerde budum. Kara büyü ile saldırmıştı cadı. Can çekişirken vampirin sözlerini duydum ''Düşündüğümden daha kolay oldu.''. Ölen cadı yerde yatıyordu ama yeni bir cadı gelmişti tuzağa düşmüştüm. Fısıldadım ''Et e converso, quarum sacra fero.'' ve büyünün etkisi geçti. Güçten düşmüş bir şekilde hâlâ büyü devam ediyormuş gibi davrandım. Onlar fark etmeden karnımdaki kazığı çıkarttım acı içinde bağırmamak için dudağımı dişledim. Dudağımdan kanlar akarken sonunda kazık karnımdan çıkmış ve elimdeydi. Hızla kazığı cadıya fırlattım fakat vampir refleksleri ile hızlı davranmış ve kazığı tutmuştu. "Vay vay vay. Sen pes etmez misin?"dedi dalga geçercesine. Gözlerimi devirdim ve zorlukla yerimden kalktım. Yara kapanmıyordu aksine yanıyordu. Kurtboğan sürmüşlerdi demekki. Kazığı çıkarttığımda ellerimin yara olmasından anlamalıydım bunu. Yaram geçmezse fazla dayanamazdım. Bir elim karnımda yavaşça vampire ilerledim. Korkmuyordu. Ama kanımın kokusundan etkilendiği aşikârdı. Sinsice gülümsedim. Dudağımda kurumak üzere olan kanın üzerinde dilimi gezdirdim. Gözlerinin altındaki damarlar belli olmaya başlamıştı. Hızla üstüme gelip beni duvara yaslayarak dişlerini boynuma geçirdi. Ani acıyla inlesem bile ellerimi kaldırara birisini tam kalbinin üstüne diğerini de saçlarına geçirdim. Hiçbir şeyim farkında değildi. Onun gücünü emerek kendimi toparlayacaktım. "William uzak dur şu yaratıktan,o bize sağlam lazım."diyen cadıya boş bir bakış atıp sinsice sırıttım. Adının William olduğunu öğrendiğim vampirin göğsünde olan elimi kaburgalarından içine sokup kalbini söküp çıkarttım. Kurumuş vücudu yere düşerken elimdeki kalbini cadının önüne attım. Cadı şaşkınlığı ile bir iki adım geri gitmişti. Hamle yapmasına izin vermeden büyüyü yapmaya başladım. "Quod parere me dicens: "Tu non spiritus". "Büyü bana itaat ederek nefes almamasını sağlamıştı. Elleri boğazına giderken nefes alamadığı için öksürüyordu. Yere çöküp can çekişirken yavaşça yanıma ilerledim ve son hamlemi yapmadan önce konuştum. "Bana bulaşmamalıydınız. Bir Mikaelson'a asla!"ve sözüm bittiği gibi hafifçe cadının olduğu yere eğilip elimi uzattım. Kalbi elime geldiğinde atmayı kesmişti. Kalbi elimden attım ve arkamı dönerek evden çıkacakken babamın sesini duydum "Hope!" derin bir nefes verdim çünkü babamın yanında hep güvende olurdum. "Babacım."dedim ve kollarının arasına girdim. Saçımı yavaşça okşadı ve etrafın halini görünce elleri duraksadı."Seni burdan götürelim."dedi ve elimden tutarak kapıya çekiştirdi.
Yaptığım vahşetin henüz farkında değildim ama olacaktım biliyordum. Bu bir Mikaelson lanetiydi... Dünya'nın en güçlü varlıkları bizken en vahçi canavarlara dönüşüyorduk.
Kanın izini kan silerdi. Başka vahşetlerde başrol oldukça alışırdık ama her seferinde daha çok karışırdık.
Ellerimde gördüğüm kanla birlikte titredim "Baba ben... ben yapmak zorundaydım. Onlar bize zarar vereceklerdi." dedim sessizce. "Shh! Senin bir suçun yok. Hepsi geçecek. Ben yanındayım."dedi ve elimi daha sıkı kavradı. Artık güvendeydim. En azından şimdilik...
![](https://img.wattpad.com/cover/227608877-288-k163373.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn (Hope Andrea Mikaelson)
VampirosBazen ne kadar güçlü olursan ol yalnız olursun ve tek çaren gölgelerin ardına saklanmaktır.