Hope Andrea Mikaelson
"Ben...Ben neden hatırlamıyorum?"dediğinde Adrian cevabı kimsenin bilmediğinin farkına vardım. Ellerimi iki yana açarak "Bilmiyorum."dedim. "Hem çocukken sana aşık olduğumu nerden çıkardın? Ben hiç aşık olmadım,olmam da."dediğinde kalbim cidden kırılmıştı. "Evet çocukken masum duygular besleyen sadece benmişim şuan anlaşılıyor."dedim parmağımla onu işaret ederek. "Sana neden inanayım üstelik. Çocukluğuma dair her şeyi hatırlayıp seni hatırlamamam imkansız."dedi. Kolundan tuttum ve odama doğru adeta onu sürükledim. Ailemin bana seslenişlerini duymazdan gelerek onu odaya sokup kapıyı kapatıp kitledim. Ve hızla yatağımın altından sandığımı çıkarttım. Sandığın açılması için kanımın damlatılması gerekiyordu. Keskin bi şey bulmak için etrafıma baktım sonra gözüme küçük el aynam çarptı. Onu yere atarak kırılmasını sağladım ve kırılan keskin parçalardan birini aldım. "Hope ne yapıyorsun kendine gel."diyen Adrian'a sus bakışı attım. Gözlerini devirdi ve ne yaptığımı izledi. Cam parçasıyla avcumu keserek kan akmasını sağladım. Sandık ufak bir ışık saçtıktan sonra açıldı. İçinden onunla olan fotoğraflarımızı, aynısının onda da olduğunu bildiğim kolyeyi ve çocukken en çok sevdiği t-shirtünü çıkarttım. Konuşmaya başladım."Bak bu biz bebekken, yan yana uyumuşuz. Bu yeni yeni yürümeye başladığımızda birbirimize koşup sarıldıktan sonra yere düşüp yuvarlandığımız anda çekilen bir fotoğraf. Göz yaşlarım kendi kendine özgürlüğünü ilan ederken konuşmaya devam ettim. Fotoğrafları tek tek saydım. "Fotoğraf çekilirken saçlarımın çok güzel koktuğunu söylemiştin. Elena'da bize çok şirin olduğumuzu söyleyerek fotoğrafımızı çekmişti. En utandığımız fotoğrafa sıra geldi. Fotoğrafı Rebekah çekti. Yanağımı öpmeye çalışıyordun ve ben refleksle yüzümü çevirmiştim. Dudaklarımız bibirine deymişti. İlk öpücüğümüz sayılabilir sanırım. Sonra çok utandığımız için 1 hafta konuşmamıştık."dedim. Devam ettim,pes etmedim. "Bu t-shirtü çok seviyordun. Size geldiğim bi gün bunu çalmıştım. Sonra t-shirtünü bulamadığın için ağlamıştın. Ben de suçluluk duymuştum ama yine de söylememiştim."Ardından elime kolyeyi aldım. Ve sıkı sıkı tuttum. " Bu kolyenin aynısından sende de var. Doğum gününde sana vermiştim ve asla boynumuzdan çıkartmazdık. Kolyeyi taktığımız sürece daima birbirimizi bulurduk,nerede olursak olalım. Sen gittiğinde bir daha seni bulamadım çünkü kolyeyi çıkartmıştın. Yer bulma büyülerim bile işe yaramamıştı. "dedim. "Seninle büyüdüm ben. Sana aşık oldum. Sonra sen gittin hislerimi çalıp."dediğimde afalladı." Ben üzgünüm. Ama hatırlamıyorum. Bi tek kolyeyi hatırlıyorum. Onu da kaybettim. "Imm,sorun değil,problem yok."dedim gözlerim daha çok dolarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Daha fazla ağlayamazsın Hope diyerek kendimi dizginlemeye çalıştım içimden. Hâlime üzülmüş olmalı ki gelip bana sarıldı."Üzgünüm."dedi. Kafamı göğsüne yaslayarak ağlamamı dindirmeye çalıştım. "Üzülme."dedim gözlerimi yumarak iç çekerken. "Hatırlamamın bir yolu var mı?"dedi. "Kara büyü belki."dedim. Sonra kafamda bir ses yankılandı 'Öp onu.'. O an düşünmedim bile. Düşünemedim. Kafamı kaldırdım ve dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Hemen ardından elektrik çarpmış gibi geri çekildim. Ama utançtan gözlerimi açamazken dudaklarımda aynı dudakları hissettim. Heyecanlanmıştım ve öpüşmeyi bilmiyordum. Dudaklarımın üstünden gülümsedi ve beni öpmeye devam etti. Kapının çalmasıyla irkildik. "Hey! O sesler ne?"dedi babam. Sesi öfkeli çıkıyordu. Hemen Adrian'ın boynundan kollarımı çektim ve kapıya ilerledim. Kapıyı açtım babam direkt içeri daldı." Ne oluyor burda."dedi. Hızlıca düşündüm ve cevap verdim. "Sandıktaki fotoğraflarımızı gösterdim biliyorsun kanımla açılıyorlar o yüzden aynayı kırdım sorun yok."dedim. Ama kızardığıma emindim. "Niye yüzün kızarık ve dudakların şiş o zaman?"dedi daha büyük bi sinirle. Eyvah! "Şey,duygulanıp ağladım ondandır."dedim. Babam yutmamıştı biliyordum. Ağzını açmıştı ki annem odaya daldı "Klaus çocukları bırak ve cadıların hareketlerine bak!"dedi ve babama çaktırmadan göz kırptı. Neyseki şimdilik kurtulmuştuk sanırım."Sizinle sonra görüşücez!"dedi ve vampir hızıyla gitti. Annem'de konuştu. "Evde olduğumuzun farkındasınız değil mi? Üstelik duyuları gelişmiş canlıların bulunduğu evde.Hani bi şey yapa-"dediğinde sözümü kestim "Anne!"dedim. Beni takmadı ve "Neyse beni anladınız siz. Bir de biz Vincent'a gidiyoruz. Cadı sorununu çözmek için. Evden çıkmayın ve-"dediğinde bu sefer Rebekah halam annemin sözünü kesti "Yaramazlık yapmayın."dedi. Annem de "Evet.Bekah ve Hope sözümü kesmekten zevk mi alıyorsunuz?"dedi sorgulayıcı tavrıyla. Halamla göz göze gelip şeytanice gülümsedik. Halam konuştu "Yeni farketmen çok üzücü."dedi. Halamla güldük ve odadan çıktılar. Ardından tüm ev boşaldı. Ben de kızarmış ve utanmış bir şekilde Adrian'ın suratına bakamıyordum normal olarak. "Yüzüme neden bakmıyorsun Hope?"dedi. Bi cesaretle ona dönerek göz göze geldim. "Andrea. Bana Andrea derdin Hope değil."dedim. Kafasını salladı ve sorduğu sorunun cevabını vermemi istedi. Ben cevap veremezken o nedenini anladı. "Sana bu şekilde dokunan ilk kişiyim değil mi?"dediğinde başımı salladım hâla yüzüne bakamazken. "Daha önce hiç bir erkekle yakınlaşmadın mı yani?"dedi şaşkınca. Gelen deli cesaretiyle "Böyle şeyler bana yabancı tamam mı? Sevgili olmayı bırak yaşıtım olan bi arkadaşım bile olmadı. Ve onca yıldan sonra şimdi... Gerçekten tuhaf. Ne yapacağımı ne hissedeceğimi bilmiyorum."dedim doğruyu söyleyerek. "Böyle şeyler akışa bırakılmalı. Herkes öğrenmeye,dokunmaya ve hissetmeye muhtaçtır. Sen de öylesin. Bu yüzden sana dokunmayacağım."dedi yaklaşarak yanağıma avcunu dayadı ve baş parmağı ile tenimi okşadı aynı zamanda söylerini "Masumsun. Bu da seni yasak ve çekici kılıyor zaten. Yürümeyi öğrenmeye çalışan bi bebekten farksızsın. Doğan çiftleşmeni istiyor ama sen bunun nasıl yapıldığını öğrenmek için denemelisin ve yanılmalısın. Doğru kişi ben değilim."diyerek bitirdi. Kaşlarım çatılırken elini yanağımdan ittirdim. "Ne demek istiyorsun?"dedim. "Açık söylediğimi sanıyordum. Sen ölmek için hazır bir kurbansın. Ve ben senin cellatın olamam."dediğinde histerik bir şekilde güldüm. "Haklısın ben kirli duygulara kapılmayacak kadar masumum belki de. Bu yüzden söylediğin gibi beni kirletmene göz yummayacağım. O kadar soğuk bir yüreğe sahipsin ki gözünü bile kırpmadan beni öldürebileceğini ve ardından hiçbir şey yapmamış gibi hayatına devam edeceğini,başka kızlar bulup onların da katili olacağını biliyorum. Bu yüzden işte izin vermeyeceğim. Her şey istediğin gibi olmayacak Adrian James Salvatore. Çünkü hükmü krallar sürer ve sen kral olamayacak kadar kalpsizsin."dedim. Gözümü hırs bürümüştü. "Yanılıyorsun Hope Andrea Mikaelson. Daha az önce duyguları yüzünden gözyaşı döken ve duygularına yenilip beni öpen küçük bir kızsın sen. Seni bir gün delirtecek duygulara ve güce sahipsin. Bu duygulara sahip olmak büyük bir hata.Ve o gün geldiğinde tahtımda kurulmuş seni izleyeceğim."dedi rahatça ama sinirlenmeye başladığı açıktı. "Sana doğaüstü yeteneklerini veren ve diğerlerinden güçlü kalan kıza mı diyorsun bunları?"dedim ve sözüme devam etti. "Cidden bir an eskisi gibi dost olabileceğimizi düşünmüştüm. Arkadaşlarını kurtarmak büyük bir hataydı. Sana güvenmek büyük bir hataydı. Seni evime getirmek büyük bir hataydı. Seni öpmek büyük bir hataydı. Sana kanımı vermek büyük bir hataydı. Ama sana duygular beslemem asla bir hata olmadı. Duygular hata değildir tabi sen bunu bilemeyecek kadar duygusuzsun. Biliyor musun artık Adrian yok belli ki onu gözünü bile kırpmadan öldürmüşsün. İçindeki tek güzel şeyin sonunu getirmişsin. Ölen bi şeyi neden içimde yaşatayım ki? Artık Adrian gitti. Yerinde James var,sen varsın. Eğer bir hata arayışındaysan benim gibi cesur ol ve hatalarınla yüzleş yoksa ne kazandığını ya da en önemlisi ne kaybettiğini anlayamazsın. Ve bu senin sonunu getirecek yegane şey olur. Benim uğraşmama bile gerek yok aslında sen kendini zaten bitiriyorsun."derken doğruyu söylüyordum tamamen içimi döküp az da olsa rahatlamıştım yine de beni rahatsız eden içimdeki kıpırdama devam ediyordu. "Kendini çok güçlü zannediyorsun değil mi? Üçlü melezsin tamam. Ama bu kırılmış olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Kırılmış bir kız asla toparlanamaz."dedi ve odayı terk etti,ardından elinde eşyalarının bulunduğu çanta ile malikaneyi terk etti. O gidince büyük bir çığlık attım ve her yer sallanmaya başladı. Ellerim saçlarıma gitti ve çekiştirmeye başladım. "Seni sevmiyorum!Sen kalpsizin tekisin!"diye haykırmaya başladım. Hepsi istemsiz oluyordu. Her yerin sallanması kesilmezken çığlıklarım artmıştı. Belki de Adrian haklıydı. Deliriyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartburn (Hope Andrea Mikaelson)
VampirBazen ne kadar güçlü olursan ol yalnız olursun ve tek çaren gölgelerin ardına saklanmaktır.