Bütün günü o güzel oğlanla geçirdim. Biraz garip ve sıradışı birisiydi ama ona uyan buydu ve çokça gülümsememi sağlıyordu. Adını soramayışım beni rahatsız etmişti, fakat bunun moralimi bozmasına izin vermedim. Bir sokak lambasının zar zor aydınlattığı karanlık bir yoldan yürüyorduk. Soğuk esinti tenime değince titredim. Sokağın beni korkutan ürpertici bir havası vardı. Bir anda oğlanın elini tuttum.
Biraz şaşırmış görünüyordu, ama sonra elimi sıkarak karşılık verdi. Bütün hayatı boyunca, kalbimin hızlıca çarpmasına neden olan bu hareketi yapmak için beklemiş gibiydi. Yolun sonuna ulaştığımızda durduk ve birbirimize baktık. Bana tatlı bir gülümseme sununca ben de ona gülümsedim.
Bir hayli hoş bulduğum gözlerine odaklandım. Bana bir şeyler söylemek istermiş gibi bakıyordu, ama sesini çıkartamıyordu. Başarısız olunca kaşlarını çattı, kalbimin acımasına neden oldu. Nasıl hissettiğini biliyordum. Gitmeden önce bana son kez sarıldı. Ayrıldıktan sonra artık yakınımda olmayışı beni sarstı, ağlamamamın tek sebebi ise ellerinin elimde bıraktığı histi.
Neden bu kadar üzgün olduğumu bilmiyorum.
Oğlanın yürüdüğü yolun tersine doğru yürümeye başladığımda gidecek hiçbir yerimin olmadığını fark ettim. O ürpertici yolun sonundaydım, oradan tekrar geçmek istemesem de biraz ileride görünen banka ulaşmak için bunu yapmalıydım.
Uyuyacak başka bir yer arayamayacak kadar yorgun olduğumdan gördüğüm banka doğru yürüdüm. Oğlanın güven verici varlığının eksikliği, yolu daha ürkütücü kılıyordu. Derin bir nefes vererek kendimi banka bıraktım, fakat tahtalardan bir tanesi kırılarak neredeyse beni düşürüyordu. Artık kullanılmayacak halde olduğunu gördüm ve ''Ne kadar güzel'' diye alay ettim içimden.
Esneyerek yavaşça ayağa kalktım. Biraz önce dünyadaki en mutlu insanken artık en üzgünü olmam oldukça inanılmazdı. Tam o sırada tekrar yağmur yağmaya başladı. Bu sefer hafifçe yağıyordu, yağmur damlaları yüzümden yuvarlanarak oğlanın önceden tuttuğu elime düşüyordu. Sanki birisi, o anda sahip olduğum tek teselliyi elimden almaya çalışıyormuş gibiydi.
Yoldan üçüncü kez geçerken başım aşağıya eğik, gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Neden şansım yoktu? Ağlamamak için en son ağlamamın üzerinden ne kadar zaman geçtiğini hatırlamaya çalıştım. Ama içimde tutmak neredeyse imkansız gibiydi, nedenini bilmiyordum. Çok fazla acı çekiyormuş gibi hissediyordum, bu kafamı karıştırıyordu. Çünkü bunlardan daha kötüsünü hiç ağlamadan atlatmışlığım vardı.
Sanki bir başkasının acısını taşıyormuş gibiydim.
Bu saçma, imkansız ve garip düşünceyi aklımdan kovsam da her adımımda daha fazla düşündüm, hepsi tek bir soruya çıkıyordu.
Kimin acısı?
++
Ne zaman uykuya daldığımı bilmezken, sadece isteğimden daha erken uyandığımı biliyordum. Güneş daha yeni doğuyordu. Biraz daha dinlenmek istedim, ancak yattığım yerde yarım saat boyunca dönüp dursam da tekrar uyuyamadım, vazgeçip ayağa kalktım.
Kemiklerimin çıtırdadığını hissedince acıyla yüzümü buruşturdum. Uyuşmamaları için ayaklarımı esnettim ve tekrar yürümeye başladım. Etrafımı hüzün sarmıştı, ama bu sefer nedeni bendim. Hayatım hakkında hatırlayabildiğim şeylerin sadece yürümek, uyumak ve bunların döngüsü olması üzücüydü. Ayrıca küçük kasabadan ayrıldığım için oğlanı tekrar göremeyeceğim gerçeği vardı. Nefes almamı zorlaştırıyordu.
Bu düşünce bardağı taşıran son damla oldu. Gözümden bir damla yaşın düşmesine izin verdim, sonra bir tane daha... En az on yaş düştü birisi aniden gelip elimi tutana kadar. Dokunduğu an ağlamayı bıraktım. Kafamı çevirerek Taehyung'un endişeli yüzüne baktım ve zayıfça gülümsedim.
Bekle, adı.
Ağzım sonuna kadar açıldı ancak dudaklarımdan hiçbir kelime dökülmedi. Taehyung... oğlana cuk diye oturan çok güzel bir isimdi. Oğlanın ismini tesadüfen bilmeme o kadar şaşırmıştım ki beni ayrılmaya çalıştığım kasabaya tekrar sürüklediğini fark etmemiştim.
Elime sıkıca tutundu, sanki beni kaybetmekten korkar gibi. Bana neden bu kadar değer verdiğini bilmiyordum, fakat hissiyatı o kadar güzeldi ki düşünerek mahvetmek istemedim. Soramazdım da zaten. Taehyung'un elini hafifçe sıktım, gitmeyeceğimi bilmesini istedim.
Bana döndü ve parlakça gülümsedi, benim için ne kadar özel olduğunu fark ettim o anda.
Ve nasıl onu kaybetmek istemediğimi.
--
Yazar notu:
Woo, ikinci bölüm.
Bu hikayenin tutup tutmayacağı hakkında hiçbir fikrim yok ama umarım tutar çünkü yazması aşırı zevkli.
Her neyse, eğer istiyorsanız oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)
Yakında tekrar görüşeceğiz ama şimdilik teşekkürler, umarım gününüz/geceniz güzel geçer.-Erica
Çevirmen Notu:
Yazarın söylediklerine ben de katılıyorum. Olayların yavaş yavaş açıldığını görmek beni heyecanlandırıyor. İlerki bölümleri de çevirip sizinle paylaşmayı iple çekiyorum.
Umarım beğenmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşürüz <3-Aiden
Tüm hakları softkisu 'da saklıdır.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
silence; vkook
FanfictionJungkook'un duyduğu tek şey sessizliktir. Bu kitap @softkisu adlı Wattpad yazarının ''silence; vkook'' adlı kitabının Türkçe çevirisidir. Orijinal kitabın tüm hakları @softkisu da saklıdır. Çevirinin tamamı şahsıma aittir.