"rintarou eve gitmiş. okula gelmeye hazır olmadığı belliydi." motoya arkadaşı için çok endişeleniyordu.
"ona doğum günü için harika bir hediye almaya ne dersin?" tatsuki bunu söylemişti ama ne alabilecekleri konusunda bir fikri yoktu.
"onu mutlu edecek tek şey osamu." motoya maddi bir hediyenin onu mutlu etmeyeceğinden emindi.
"o zaman biz de osamu'yu getiririz." motoya onu ciddiye almadı. "ciddiyim." dedi tatsuki bu yüzden.
"zaten haftalarca arama ekipleri, polisler, biz bunun için uğraştık. belki de o ölmüştür." motoya son cümleyi çok zor söyledi. rintarou'nun yanındayken asla bu ihtimalden bahsetmiyorlardı. zaten rintarou da onun ölmediğinden emindi, bunu asla kabul etmezdi.
"belki de yeterince aramamışızdır. motoya, araştıralım her şeyi. son yaptıklarını, son gittiği yerleri, kimlerle konuştuğunu. küçük bir şehir zaten, her yeri araştıralım ince ince. rintarou'nun buna gücü yok. biz yapalım ve doğum gününden önce onu getirelim."
motoya her zaman iyimser biri olmuştur ama bunu yapabileceklerine asla inanamıyordu. "çocuğuz biz."
"bu yüzden daha iyi araştırırız işte." motoya cevap vermedi. "bugün başlıyoruz." dedi tatsuki.
-
"rin, doğum gününe az kaldı." teneffüslerdi ve arka arkaya oturdukları tekli sıralarını birleştirmişlerdi, her zamanki gibi.
"az mı? bir aydan fazla var." rintarou böyle dese de onun gün sayması çok hoşuna gidiyordu. "az işte, biliyorsun ben iki ay önceden hazırlık yaparım doğum günlerin için."
"biliyorum." rintarou gülümsedi. "sen olmasaydın kutlamazdım zaten. o günleri güzel kılan sensin çünkü."
osamu cevap veremeyince rintarou saçma bir şey dediğini düşündü. "demek istediğim..." açıklama yapmak üzereydi ki osamu durdurdu. "benim de her günümü güzel kılan sensin." diye cevap verdi. rintarou gerçekten çok mutlu olmuştu. onları sevgili sanıyordu herkes. zaten öyle gibilerdi. hiç ayrılmazlardı, bazen sarılarak birlikte uyurlardı. eğer bu sevgililere özel bir şeyse evet, sevgililerdi. bunu ikisi de kabul edebilirdi.
yanlarına sınıflarındaki erkeklerden birkaç tanesi geldi. sandalye çekip yanlarına oturdular. motoya ve tatsuki bunu sık sık yaparlardı ama şu an kantindelerdi.
"selam," dedi aralarından biri. rintarou ve osamu karşılık verdi.
"osamu, sınıftaki kızları konuşurken duydum."
"ee?"
"seni çok beğeniyorlarmış." rintarou umursamıyormuş gibi önündeki defteri karalıyordu. "peki." osamu'nun böyle diyeceğini çok iyi biliyordu.
çocuklardan bir başkası, "sence sınıftaki en güzel kız kim?" dedi. osamu, rintarou'ya baktı. rintarou üstünde gözler hissedince başını defterden kaldırdı ve göz göze geldiler.
"kız kelimesini kaldıralım, rin." gözlerinin içine bakarak söylemişti. rintarou yine kızarmıştı, bir şey diyemedi. bunu sürekli yaşarlardı zaten.
"kız olarak kim?" dedi çocuk, ısrarla.
"kızlarla veya rin dışında bir erkekle ilgilenmiyorum."
"anladım." çocuk konuyu kapaması gerektiğini anlamıştı.
rintarou ise iyice kızarmıştı, osamu'ya bakıp gülümsedi. o da gülümseyince çocukların görmediği taraftan elini tuttu osamu'nun. onun sıcacık ellerini tutunca aynı yanakları gibi elleri de ısınmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen ⎯ osuna
أدب الهواة• uyarı: depresyon rintarou, 17. yaş gününü yalnız kutlayacaktı.