"pekâlâ, bildiklerimiz; osamu kaybolduğu gün otobüse binmişti, rintarou ile okuldan önce buluşmaya gidiyordu, onunla birlikte otobüstekiler olduğu kesinleşen bir sürü insan aynı gün kayboldu. otobüs yoluna, etrafındaki yerlere bakalım öncelikle." tatsuki durumu özetlediği sırada çoktan yola koyulmuşlardı bile. "bence çoğunluğun da düşündüğü gibi kaza yaptılar." motoya fikrini ortaya koyunca tatsuki, "belki de şoför otobüsteki herkesi kaçırmıştır." dedi. motoya hangisinin daha kötü olduğuna karar veremedi.
"bak, şurada uçurum gibi bir şey var. oradan düşmüş olabilirler mi?" uçurumun yanına gittiklerinde buradan düşen bir otobüs dolusu insanın yaşamayacağından ikisi de emin oldu. bu fikri hemen akıllarından atmak istediler ama her yere bakmaları gerekiyordu. o yüzden aşağı inecek bir yol aramaya koyuldular.
-
"rin, baksana kar yağıyor." rintarou başını telefonundan kaldırdı ve cama baktı. teneffüs sırasında sınıftakilerin çoğu, mutlulukla bağıran motoya dahil, cama yapışmıştı ve küçük küçük yağan karı inceliyordu. "çok güzel." dedi rintarou gülümseyerek.
"bence de." dedi osamu; o sırada yağan kara değil, rintarou'ya bakıyordu.
"yılın ilk karı değil, hatırlıyorsan ilkinde okul tatil olmuştu. ve birlikte sıcak bir şeyler içmeye gidememiştik. bugün gidelim mi?"
rintarou, osamu'nun bunu uzunca sorması çok hoşuna gitmişti. "tabii ki." dedi gülerek. aslında ikisi de motoya ve tatsuki'nin gelmesindense yalnız vakit geçirmeyi tercih ediyordu ama ayıp olacağını düşünerek aynı anda "diğerlerine de söyleyelim." gibi bir şey dediler ve sık sık olan bu duruma güldüler.
"tatsuki, çıkışta sıcak bir şeyler içmeye gideceğiz biz. gelir misin?" osamu, onlardan uzakta oturan tatsuki'ye seslendi.
"olur. ama antrenmanım var o yüzden çok kalamam." dediğinde ikisi de memnun oldu.
daha sonra,mutlu mutlu karı izleyen motoya'nın yanına gitti rintarou. aynı teklifi yapınca neşeli arkadaşı, "elbette!" demişti. "ama hava çabuk kararıyor ve evim sizinkiler kadar yakın değil, erken kalkabilirim sorun olmazsa." dedi gülümseyerek. "sorun olur mu hiç?" dedi rintarou.
her zaman uğradıkları okulun yanındaki kafeye gitmişlerdi. tatsuki ve motoya bir süre onlarla birlikte kalmış, daha sonra dedikleri gibi kalkmışlardı. tabii ki hesaplarını ödemişlerdi.
rintarou, "oh be, iyi ki gittiler." dedi. osamu güldü. "iyi ki. hiç sevmiyorum zaten." bu da aralarında bir espriydi. onlarla buluştuktan bir süre sonra genelde baş başa kalırlardı ve gittiklerinde bu şakayı yapmayı ihmal etmezlerdi.
osamu, camdan dışarı baktı. kar yavaş yavaş yağıyordu. arada duruyordu ama genellikle yağıyordu. hızlı değildi ve kar taneleri kocamandı. "ne kadar güzel ya."
"sen, değil mi? evet." rintarou'nun cevabına gülümsedi osamu. "en çok sen."
"burası çok sıcak oldu ya." osamu, tişörtle oturuyordu. rintarou ise montunu hiç çıkarmamıştı bile. "aynen." dedi dalga geçerek. ikisi de güldü.
bir süre sonra garson, bir şey istememelerine rağmen ikilinin yanına geldi. rintarou'ya bir peçete verdi. "bunu yan masada oturan beyefendi size vermemi istedi." dedi çekinerek ve gitti. osamu, rintarou'nun eline aldığı peçetede yazanı görebiliyordu.
rintarou önce adama baktı, pek içten olmayan bir şekilde gülümsüyordu. sonra da peçeteye baktı, bir telefon numarası yazıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen ⎯ osuna
Fanfiction• uyarı: depresyon rintarou, 17. yaş gününü yalnız kutlayacaktı.