motoya ve tatsuki, uzunca bir tartışmadan sonra rintarou'nun evine gelmişlerdi. tartıştıkları konu, osamu'nun atkısını kime verecekleriydi.
uçurumun aşağısına baktıkları gün hiçbir şey bulamamışlardı. ama ertesi gün, yolun diğer tarafına bakmışlardı ve upuzun bir yol yürüdükten sonra büyük bir ipucu bulmuşlardı. osamu'nun atkısı...
motoya atkıyı rintarou'ya vermeleri gerektiğini savunurken tatsuki polise verme taraftarı olduğunu açıklamıştı. ama tartışma sonrası motoya'nın dediğinde karar kılmışlardı. polisin pek de unutamayacağını düşünüyorlardı çünkü kaybolan kişilerin muhtemelen ölmüş olacağı haberlere bile çıkmıştı.
rintarou'ya bu atkıyı okulda bulduklarını söyleceklerdi. çünkü araştırdıklarını söylerlerse o da gelmek isteyecekti ve bu planlarını bozardı.
kapıyı rintarou, yatağından kalkıp açmak zorunda kalmıştı çünkü ailesi işten henüz dönmemişti. motoya ve tatsuki; rintarou'nun simsiyah gözaltlarını, çökmüş yüzünü, kıpkırmızı gözlerini ve dağılmış saçlarını görünce çok ama çok üzülmüşlerdi. ama ona çaktırmamışlardı çünkü rintarou da bunun farkında olmalıydı, belirtmeye gerek yoktu.
-
osamu, gece boyunca neden rintarou'yu bu kadar kıskandığını düşünmüştü. elbette arkadaş olarak kıskanabilirdi ama bu tür kıskanma arkadaştan daha öte olduklarını gösteriyordu. resmen onu romantik anlamda kıskanmıştı.
rintarou ise aksine aşırı mutlu olmuştu, o da nedenini bilmiyordu ama hoşuna gitmişti bu. ertesi gün tüm enerjisiyle uyanmıştı. ama osamu'da bir gariplik vardı. normale göre daha az konuşkandı. okula giderken yol boyu rintarou onu konuşturmayı denemişti, teneffüsler de aynı şekilde geçmişti. derslerde ise osamu ona konuşamaları için kâğıt uzatmamıştı bile. rintarou da bir sorun olduğunu düşünüp onu sıkmamaya karar vermişti.
ama çıkışta, birlikte eve giderlerken dayanmamıştı. "biraz konuşabilir miyiz?" demişti ciddi bir şekilde. yolunda olmayan şeyleri her zaman konuşarak halledebilme özellikleri vardı. bu sefer de öyle olmasını ummuşttu rintarou.
onu yolda, bir köşeye çekti. "bugün iyi değil gibiydin. bir şey mi oldu? ailevi falan..." gözlerinin içine baktı ama osamu gözlerini kaçırmıştı. "olmadı, iyiyim." dedi.
"emin misin?" dedi rintarou kırgınlıkla.
"hayır, değilim." osamu'nun sesi bu sefer biraz sert çıkmıştı. "sence de garip değil mi? ilişkimizden bahsediyorum."
"garip olabilir ama ben memnunum." rintarou kararlı gözüküyordu.
"ben memnun falan değilim. seni kıskanmam neden garibine gitmedi? neden o adamı geri çevirdin? gayet yakışıklıydı. neden kıskandım seni? arkadaşın olarak bir ilişkinin olması normalde hoşuma gitmeliydi, öyle değil mi?" osamu çok sinirli gözüküyordu. rintarou ne cevap verse patlayacak gibiydi. "öncelikle sakin olur musun?" dedi.
"belki de biraz uzaklaşmalıyız." osamu başka bir şey demeden oradan uzaklaştı. rintarou'nun gözlerindeki yaşlar onun gitmesini bekliyormuş gibi akmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen ⎯ osuna
Fanfic• uyarı: depresyon rintarou, 17. yaş gününü yalnız kutlayacaktı.