tüm gün yatağında yorganın altında yatıyor, başka hiçbir şey yapmıyordu. arada ailesi onu kontrol etmeye geliyordu ama çok da rahatsız etmek istemiyorlardı. okula bir günlüğüne gitmeyi denemişti ama yarım gün dayanabilmişti sadece. odasının ışığını dahi açmıyordu, bir şey yemeyi kabul etmiyordu.
belki de onu getirebilecek bir şeyler yapmalıydı ama hiç enerjsi yoktu. sürekli kalbi sıkışıyordu bu yüzden genellikle uykuya bile dalamıyordu. enerjisi tamamen tükenmişti.
diğer tarafa doğru yatınca karanlık olsa da duvardaki osamu ile olan fotoğraflarını görebiliyordu. 8 yıl boyunca her yılbaşı yapmışlardı bunu. zaten ilk fotoğraftaki gün, bir yılbaşı gecesi tanışmışlardı. festivalde aynı oyuncağa uzanmışlardı ve bu sayede kaynaşmışlardı. aileleri de festival günü iyi anlaşmıştı ve o günden beri hep birliktelerdi.
son çekildikleri fotoğraf da bundan 15 gün önceye aitti. osamu kaybolalı ise tam bir hafta olmuştu. bu yedi gün rintarou'ya yedi yıl gibi gelmişti.
fotoğrafları görünce, daha yeni kurumuş olan gözlerinden yine yaşlar akmaya başladı
-
rintarou, yan masadaki adamdan gelen peçeteye boş boş baktı. ne yapması gerektiğini hiç bilmiyordu. osamu'ya baktığında, onun ilgilenmiyor olduğunu gördü. (aslında sadece ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu, o an gerçekten çok sinirliydi.) adama bakmaya çekiniyordu. peçeteyi buruşturup kenara mı atmalıydı? çünkü onu kesinlikle aramayacaktı. ama bu çok ayıp olurdu. üstelik adam ona kızabilirdi.
bu yüzden peçeteyi montunun cebine koydu. (o sırada adam zevkle gülümsüyordu ama ona bakmadığı için bunu görmemişti.) aramayacağından emindi ama herhangi bir sorun çıkmasını istemiyordu. bu yüzden arayacağını sanması iyi olurdu. rintarou, bunları düşünse de daha büyük bir sorunun çıkabileceğini hesaba katmamıştı.
"ne yapıyorsun?" dedi osamu panikle. ona bakmadığını sanıyordu. rintarou, "sorun çıksın istemiyorum." dese de osamu ikna olmuş gibi gözükmüyordu
"onu arayacak mısın cidden?" sinirli gözüküyordu. "ne? tabii ki hayır." rintarou kısık sesle konuşuyordu. osamu dişlerini sıktı. "kalkalım mı?" dedi.
kafeden çıktıklarından beri konuşmadan yürüyordu. osamu'nun adımları hızlıydı ve rintarou ona yetişmeye çalışıyordu. ama bu zordu çünkü kar biraz tutmuştu bile. "osamu, bekle." rintarou nerede hata yaptığını çok düşünmüştü ama bulamamıştı. "bir şey mi oldu?" dedi. osamu durmuştu.
"hayır." gri saçlarına düşen kar tanelerinin çok güzel gözüktüğünü düşündü rintarou ama dikkatini topladı.
"kötü bir şey mi yaptım?"
"hayır, yapmadın." osamu omzunu silkti. "arayabilirsin onu, ben karışmam ki."
rintarou onun buna takıldığına inanmıyordu. cebindeki peçeteyi çıkarıp yakınlarındaki çöpe atıp geldi. unutmuştu yoksa çoktan atmıştı bile.
"sana onu aramayacağımı söylemiştim. umrumda bile değil. sadece sonradan gelip bizi rahatsız etmesin diye cebime koydum." dedi rintarou. bunu kafade de ona söylemeye çalışmıştı ama adam çok yakınlarındaydı. zaten osamu çok sinirliydi o an, dinlemeyebilirdi.
"gerçekten mi?"
"evet, beni tanımıyorsun sanki." dedi rintarou gülümseyerek. osamu yumuşamıştı bile. "özür dilerim. ben sadece..." elini saçlarına götürdü, utanıyor gibiydi. "kıskandım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seventeen ⎯ osuna
Fanfic• uyarı: depresyon rintarou, 17. yaş gününü yalnız kutlayacaktı.