7. Bölüm: "Gizemli Misafir" 2/1

16.3K 328 139
                                    

Muse - Supermassive Black Hole

_______________________________________

Part 1

_______________________________________

Rüyalar ne anlatırdı?

Hiçbir zaman anlamlı rüyalar gördüğümü düşünmezdim, ta ki bir sabah evden atılmamın gecesinde kan ter içinde uyanarak sevilmeyen bir sokak hayvanı gibi kapının önüne koyulduğum rüyayı görene kadar.

Rüyalar ne anlatırdı, hala bilmiyorum. Zihnin derinliklerine inebilmek gibi boş düşüncelere inanmak hiçbir zaman bana göre olmadı. Ama o günden sonra ne zaman yaşamımı değiştirecek bir olay yaşayacaksam, gecesinde bunun farklı bir versiyonunu rüyamda görmeye başladım. Araştırdım, okudum, birileriyle konuştum. Elime geçen tek şey ise nesnel bile sayılmayan prekognisyon saçmalığı. İnanıyor muyum, diye kendime soracak olursam eğer bunun cevabı sadece sıkkın bir göz devirme olur, biliyorum. Ne kadar inanmasam da bir dönem böyle rüyalar görecek olma endişesinden dolayı ağır bir uyku problemi yaşamıştım. Ama Evran geldi ve bütün bunlar bitti.

Peki ya şimdi?

Kan ter içinde yine korkuyla yatakta tek başıma uyandığımda, Evran yanımda değildi. Evran sürekli gitmişti, farklı kapıları açarak gitmişti ve açtığı her kapı bir bir yüzüme kapanmıştı. Açmayı denemek isteyememiştim bile çünkü onun yüzüme kapattığı her kapı benim ayaklarıma prangalar bağlamıştı, ellerimi kelepçelemişti, dudaklarımı birbirine dikmişti fakat bir tek gözlerim açık kalmıştı. Zihnim benim en büyük düşmanımdı, herkes beni sevse zihnim yine bana düşman olacaktı ve bu benim yok oluşumun temeliydi. Evran benden adım adım uzaklaşırken yüzüme kapattığı her kapı yok oldu ve ben umutla bunu izlerken her seferinde yeni bir kapı yüzüme kapandı. Bunun verdiği çaresizlik tahmin edilebilir mi?

Şimdiyse, bakışlarım tavanın beyaz yüzeyine sabitlenmiş bir şekilde ruhum çekilmiş gibi yatarken tek düşündüğüm rüyamdaki gibi Evran'ın benden gitmiş olmasıydı.

Saçma mıydı? Evet, saçmaydı. Belki işi çıkmıştı, belki bir şey olmuştu ya da belki de sadece gitmek istemişti. Dün tüm olanlara rağmen beni sarmalayarak uyuması benden temelli gitmeyeceğinin göstergesiydi, farkındaydım. Ama zihnim geçmişi, olanları da bana unutturmayacaktı, bunun da farkındaydım.

Onu arayabilirdim, mesaj atabilirdim ve niye yanımda olmadığını öğrenebilirdim. Fakat zihnim eskiyi unutturmadığı gibi dün gece olanları da gözümün önüne getirmekten çekinmiyordu.

Sadece uyumak istiyordum, dünkü halimi düşünmek beni yormaktan başka bir işe yaramıyordu. Nasıl yapabilmiştim, nasıl söyleyebilmiştim onca şeyi, aklım almıyordu. Ben böyle bir şeye nasıl cesaret edebilmiştim? Evran'ı kaybedebilme ihtimalini bile bile nasıl azgın bir hayvan gibi onun üstüne atlayabilmiştim, düşündükçe kendimi yerin yedi kat dibine sokup çıkmamak istiyordum. Pişman değildim çünkü o da beni istiyordu ama pişman olabilirdim. Böyle bir pişmanlığın yükünü çökmüş omuzlarım kaldırabilir miydi, cevabı netti. Yattığım yerde düşündükçe küçülüyordum sanki. Midemi kasıp kavuran sıkıntı hissi bütün bedenime yayılınca uyuyamayacağımı kabullenmekten başka bir çarem kalmamıştı. Ruhsuz hareketlerle yavaşça üstümdeki ince örtüyü kaldırarak yataktan çıktım. Ayak tabanlarım bedenimin ağırlığını taşıyamayacak kadar yorgundu, bacaklarımdaki tüm güç kırıntıları çekilmişti ve ben yere yığılmamak için büyük bir çaba vererek banyoya kadar ağır aksak gidebildim. Banyonun kapısını arkamdan kapatırken bedenim ürpertiyle titredi ve zihnim tozlu ağlarını düşüncelerime örmeye başlarken aldığım kokuyla göz bebeklerimi saran ruhsuzluk hissi yavaşça kayboldu. Banyom Evran'ın teninin kokusuyla kutsanmıştı. Olduğum yerde dikilirken göz kapaklarım yavaş yavaş kapandı ve kendimi aldığım kokunun verdiği ferahlığa teslim ettim.

Bir insana ihtiyaç duymak, bir insana muhtaç kalmak en büyük korkumken şimdi nerede olduğunu bile bilmediğim bir adamın sıcaklığını arıyordum. Her zaman hisleri güçlü biri olmuştum ve uykumdayken bile kötücül hisler zihnimi kuşatmıştı. Savunmaya geçemeyecek kadar yorgundu düşüncelerim, ki savaşsalar bile bir kazanan olmayacaktı çünkü düşüncelerim düşüncelerime düşmandı.

Silkelenerek bedenimi saran uyuşukluk hissinden kurtuldum ve artık üzerime yapışmış hale gelen kıyafetlerimi çıkararak kendimi güçlükle duşa kabinin içine attım. Tek bir hareketimle buz gibi su başımdan aşağıya akmaya başlarken tenimin arsız yangının sönmek üzere olan ama rüzgara direnen bir alev gibi titreşerek küçüldüğünü fark ettim. Düşüncelerimi toparlayabilmeye çalışarak "Oh baby, don't you know I suffer? Oh baby, can you hear me moan?" diye bağıra bağıra şarkı söylemeye başladım ve duşum bitene kadar bunu sürdürdüm.

İşte olmuştu.

Kırıntılar yok olmamıştı ama halının altına süpürdüğüm için gözüme batmıyordu artık. Aferin bana.

Suyu kapatıp duştan çıktım ve bir tembel hayvan yavaşlığıyla havlumu vücuduma dolayarak odaya geçtim. Üstümü giyinip kendimi yatağa attığımda artık uyuyabilecek kıvama geldiğimi anlamıştım. Derin iç çekişlerle rüya görmemeyi umarak gözlerimi kapattım ve zorlanarak da olsa bir süre sonra uykuya daldım.

_______________________________________

Gürültü sesleriyle uyanmak zorunda kaldığımda, birkaç saniye gözlerimi kırpıştırıp ne olduğunu anlamak için zaman tanıdım kendime. Ve biraz olsun zihnim ayıldığında yatağın kenarındaki komodinin üzerine bıraktığım telefonun titreşimlerini hissettim. Sarsak haraketle üstümdeki ince örtüyü tekmeleyerek yataktan çıkmayı başardığımda telefona mı baksam, yoksa kapıyı mı açsam soruları arasında gidip geldim bir süre. En sonunda kapının daha acil olduğunu idrak edebildiğimde adımlarım uyuşukça odanın dışına sürükledi yorgun bedenimi. Koridora çıktığımda kapıdan gelen şiddetli ses daha da güçlendi sanki. Sinirlenmemeye çalışarak adımlarımı hızlandırdım ve tam söverek kapıyı açmıştım ki karşımda dikilen bedenle dona kaldım.

-

Sınır 100 vote 100 yorum.
(Bir kişinin bir sürü yorum atmasını üzülerek kabul etmiyorum, o yüzden yorum sınırı geçilmiş sayılmıyor.)

Şimdi neden böyle bir şey yapma gereği duyduğumu merak edenleriniz olabilir diye bir açıklama yapacağım. Biz insanlar yönlendirilmeye açığız ve her ne kadar kasıtlı olarak bunu yapan insanlara antipati duysam da, bir kez olsun bunu denemek istiyorum. Böyle bir şey yapma fikri aklımda yoktu ama sonrasında bölümü ikiye bölmeye karar verdim ve bu benim için gerçekten zor bir karardı.

Yermek için söylemiyorum, emin olun; yazım hataları ve anlatım bozukluklarıyla bezenmiş klişe kurgular bile benim hikayemin toplam aldığı beğeni ve yorumdan daha fazlasına sahip ve ben bunun nedenini bilmiyorum. Sırt beğeni almak için de yapmıyorum bunu. Sadece bu bölüme gelen vote ve yorum oranlarına bakarak bundan sonra nasıl davranmam gerektiğine kesin bir karar vermem gerek gibi hissediyorum.

Özel hayatımda işler bombok olmuşken ben buraya sığınarak içimdekileri dökmek istiyorum ama bu ne kadar önemli?

Açıkçası yazma hevesim büyük miktarda azaldı ve ben en çok da bundan korkuyordum. Korkularımla yüzleşmek beni geriye itemese de bunu yapmak zorundaydım ki zaten sizden 1000 vote 1000 yorum gibi absürt bir şey istemedim.

Beni anlayacağınızı umuyorum ve özür diliyorum.

Ve herkese teşekkür ederim, eğer buralarda birileri varsa.

Herhangi bir durumda mesaj atmaktan çekinmeyün lütfen. Tanımadığınız biriyle konuşmak tanıdığınız biriyle konuşmaktan daha çok gerçekçi gelebiliyor bazen, bunu biliyorum.

Görüşmek üzere.

ENGİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin