NEST Yeniden Yükseliyor

6 2 0
                                    

"Neden buradayız?" diye sordu Sordibus, kendisini sabahın erken bir saatinde kaldırmamıza kızgındı biraz. "Sakin ol" dedim ona, "sana çok hoş bir sürprizimiz var. Beş aydır olmamamızı da, seni erken saatte uyandırmamızı da affettireceğiz, merak etme." Yüzündeki o kızgın ifade geçmeden "Peki, affettirseniz iyi olur." dedi sadece. Kamaradan çıktım ve kaptan köşküne gittim. Mira orada beni karşıladı.

"Anlaşılan sana hala kızgın." dedi Mira, yüzünde alaycı bir bakış vardı. "Eh, beni de o saatte uyandırsan, ben de aynı halde olurdum." dedim ve üzerine giydiği yeni savaş zırhını inceledi. NEST belki iki yüz küsür yaşında bir nine olabilirdi, ancak yeniliklere fazlasıyla açıktı. Pullu yapısı, gri-siyah plakaları ve rahat yapısı ile muhteşem bir zırhtı. Göğsünün az üzerinde, Eski Elphine Cumhuriyeti'nin arması olan altı köşeli altın yıldızın üzerinde kanatlarını açmış Valkyrie arması vardı. "Zırh yakışmış." dedim. "Sana da güzel bir zırh yaptırdık, merak etme." dedi. Sürprizler yapılan tek kişi Sordibus olmayacaktı herhalde.

Gemi ilerledi bir süre daha, sonra Mira lazer temelli telsizi açtı. "NEST, yaklaştık. Yol göster." dedi alıcıya doğru, sonra gemiyi denge pozisyonuna aldı ve bir süre öyle bekledik. "NEST yol gösterecek." diye karşıdan olumlu mesaj geldikten sonra bir anda her şey açıldı. 

NEST bütün kamuflajını açmıştı. Biz, bize açılan kapıdan içeri girdik. Onu bir hafta önce, Mira ile beraber tekrar yerine, uzaya çıkarmıştık. Önce her şeyini tamir edip, tekrardan kendine yetebilmesini sağlamıştık, tıpkı kanadı kırık bir kuşu iyileştirmek gibiydi bu. Sonra da, Mira'nın büyük objeleri kontrol etme konusunda çok çabuk asıl olayı kavradığını gördüm: Objenin büyüklüğü, zihin için sadece bir yanılsamaydı, önemli olan karmaşıklıktı. NEST kadar karmaşık bir objenin kaldırılması da büyük bir zihin gücü ve yeterliliği gerektiriyordu, bu konuda Mira'nın hakkını vermem lazım açıkçası.

İşte şimdi, tamamen işler hale getirdiğimiz NEST'in içerisindeki yeni Valkyrie'ler, bizi karşılamak için bekliyorlardı. Her biri, hayatlarının bir döneminde muhteşem başarılara vakıf olmuş, fakat sonrasında yaptıkları bazı hatalar sonucunda mevcut yerlerinden sürgün edilmiş, hayat amaçlarını kaybetmiş kimselerdi. NEST'i kaldırmadan önce, neredeyse bütün evrende bir buçuk ay boyunca onları arayıp yanımıza getirmeye çalışmıştık. Şimdi, bizim getirdiğimiz yüz kişilik çekirdek takım, aynı taktikle üç bin kişiye çıkmıştı. 

Gemiden inen Sordibus, şaşkınlığın verdiği şokla uyanmıştı bile. "Siz, burayı yeniden işler hale getirmişsiniz! Bunca zamandır yaptığınız bu muydu?" dedi şokla karışık bir sevinçle. "Sadece bu değil, sevgilim. Devam edelim." dedim ve koluna girdim. Bir süre daha yürüdükten sonra, Valkyrie tören holüne girdik. Devasa holün tamamını yeni Valkyrie'ler kaplamıştı. Kürsüye doğru ilerledik. Sordibus gördükleri karşısında iyice şaşmıştı. Mira konuşmaya başladı:

"Kıymetli Valkyrie'ler! Yüzyıllar önce varlığına trajik bir biçimde son verilen teşkilatımız, sizin ellerinizde yeniden yükselip, hayat bulacak! Fakat, eskisi gibi, devletlerin desteğiyle değil, kendi ayaklarımız üzerinde yükseleceğiz! Gizlilik, bizim için anahtar olacak, çünkü bu evren görünmemiz için hazır değil. Bunu bilerek ve kabul ederek geldiniz, bu kararınıza sonsuza dek saygı duyuyorum ve minnettarım. Merak etmeyin, bu teşkilatın ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklarımız var artık!"

Konuşmanın bu bölümünde bütün Valkyrie'ler alkışladılar Mira'yı. Mira, onların kendisini nasıl gıptayla izlediğini görünce, konuşmasına devam etti:

"Bizler, kendini evrene adamış kişileriz! Eğer bunu kabul etmek istemiyorsanız, gitmekte özgürsünüz, ancak gerçekten bu yaşama hazırsanız, size söz veriyorum ki, ben de sizi asla yalnız bırakmayacağım! Bu sadece İmparatorluk ile aramızda geçen bir savaş değil, bu bütün evrenle aramızda geçen bir savaş! Bunu düşünerek hareket etmenizi istiyorum! Size güveniyorum." 

Mira kürsüden indi, biz de peşinden gittik. Valkyrie'lerin arasından geçtik, hepsi bize sanki bir kutsal emaneti görmüş gibi bakıyorlardı. Uzun süredir gölgelerin arasında, belirli insanlar tarafından önemsenerek yaşamak, bana bu hissiyatı tamamen unutturmuştu. Birilerinin efsanesi olmak, inanın bana, gerçekten seksten bile daha çok zevk verebilecek yegane şeylerden biridir. Sordibus bu hisse daha çok alışkındır aslında, zira kendisi doğuştan pek çok kişi için önemliydi. Bir Cermen asilzadesinin kızı, büyük Roma imparatoru Konstantin'in saygıdeğer gözdesi, Hristiyanlık karşıtı devrim hareketini başlatan Cladius'un kız kardeşi... Benimle tanışmadan önceki hayatında bile fazlasıyla şey yaşamıştı aslında. Kardeşi Cladius'un Habit'i yaratmasıyla da her şey karmakarışık bir hal almıştı onun için.

Onu bulduğum ilk anı hatırlıyorum. Kendi dünyamda, Habit ile ilk kavgamdan zaferle çıkmıştım. Bunun sonucunda, o, yıllardır kendisini esir tutan bu canavardan ayrılmıştı. Nerede olduğunu, ne zamanda olduğunu bilmiyordu. Bana önce Latince, sonra da eski Cermence konuşarak hitap etmişti. O zamanlar hala hayatta olan ağabeyim anlamıştı onu. Daha sonraki yıllarda birbirimizle iyice kaynaşmıştık. Ben onda, yıllardır şiddetle ve sevgisizlikle geçen hayatımı değiştirme fırsatı ve umudu bulmuştum, o ise bende kendi saf ve temiz kalbini çevresine açmanın imkanını. 

Bu kadar uzun zaman öncesine dalmak, bana hiç iyi gelmemişti, normalde eskiyi düşünmekten zevk alırdım. Fakat bu düşüncelerimden sonra gelen bir his, beni çok kötü bir şekilde vurmuştu: Ölüm hissi. Hiç bu kadar yakın olduğunu hissetmemiştim. Sordibus'a baktım. Onun yüzünde de, aynı hissin ona da vurduğuna dair işaretler vardı. İkimiz de, hiçbir şey diyecek güç bulamadan uzun bir süre birbirimize baktık. İlk o konuştu:

"Demek zamanı geldi, ha?"

"Evet" dedim, "sonunda zamanı geldi." Bana anlayışlı bir ifadeyle baktı, yüzümü ellerinin arasına aldı ve "Birlikte miyiz?" diye sordu. Ben de onun yanağını okşadım ve "Evet sevgilim, birlikteyiz." dedim.

Mira bizim ne yaptığımızı anlayamamıştı. "Arkadaşlar, bu kadar kişinin ortasındayız, sakin olun lütfen." diye bizi uyardı. İkimiz de, ortamdan hafif utanarak uzaklaştık ve özel toplantı odasına çıktık. Toplantı odasına girer girmez Mira kapıyı kapattı ve bize endişeli bir şekilde "Çocuklar, iyi misiniz? Orada ikiniz de çok garip davranıyordunuz." dedi. Sordibus, orada ne yaşadığımızı kısaca, olabildiği kadar anlaşılır bir dille açıklamaya çalıştı. O anlatırken, Mira'nın yüzünde büyük bir şaşkınlık ifadesi vardı sadece. "Peki, bunun ne zaman olabileceğine dair bir tahmininiz var mı?" diye sordu şaşkınlıkla karışık bir endişe ile.

"Maalesef yok, sadece yakın bir zamanda olacağını biliyoruz. Bu yüzden bazı şeylerde biraz daha hızlı olmamız lazım." dedim, sonraki sözlerim için hazır olmasını bekledim bir süre:

"Burada yollarımız ayrılacak maalesef. Sana gerçekten gücünü kontrol edebilmen ve kullanabilmen hakkında temel bilgileri verdiğimi düşünüyorum. Fakat buradan sonra sana yardım edecek kişi ben değilim maalesef. Umarım gideceğimiz yerde başarılı oluruz da, Amelia buraya geri döner. Hoşçakal Mira, seni tanımak güzeldi."

Mira durdu bir süre. Gözleri dolmuştu. Konuşmak için doğru kelimeleri bulmakta zorlandı. Sonra, "Peki. Teşekkür ederim Bay Kalinmann, Bayan Sordibus. Sizi tanımak da güzeldi." dedi ağlamaklı bir sesle.

Odadan çıktık. Bizim için eski bir Elphine elçi gemisi ve sahte kimlik belgeleri hazırlanmıştı. Her şey yolunda ilerlerse, İmparatorluk içerisine kolayca girebilirdik. Girdikten sonra ne yapacağımızı ise ikimiz de bilmiyorduk. Oradan sonrası tamamiyle kaderimizdi.

Mira: Son ValkyrieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin