Eğitim (Bölüm 1)

9 2 0
                                    

Bütün bu hengameyi arkamızda bırakmıştık artık. Yaklaşık bir hafta sonra, bir sabah uyandığımda, bütün vücudumun günlerdir ilk defa bu kadar ağrısız, acısız ve rahat olduğunu hissedebilmiştim. Yatağın yanındaki saate baktım. Saat sabahın beşiydi. Ayağa kalktım. Güneş daha doğmamıştı bile. Biraz dolandım, sonra da gardırobun aynasından kendime baktım. Üzerimde hiçbir giysi yoktu. Kendimi iyice inceledim, biraz şişmanlamıştım ama yine de sıkıntı yoktu, biraz antrenmanla eski halime dönerdim. Gardıroptan birkaç parça giysi çıkarıp giydim, sonra da banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Uzun süredir bu kadar huzurlu hissetmemiştim, bunu değerlendirmeye karar verdim. Evin havuzlu bölümüne indim ve oradaki şezlonglardan birine uzanıp, sadece önümdeki havuzu izledim bir süre.

Masmavi, pamuk bulutlarla süslenmiş gökyüzünün altındaki muhteşem, karlı ve heybetli dağlar, bana huzuru akıtıyorlardı sanki. Beynimdeki her bir hücrenin kendini bir anlığına dahi olsa bırakabildiğini hissedebiliyordum. İçerimde, uzun süredir tıkanan bir damar açılıyordu sanki. Bir elimi kaldırdım, karşımdaki dağlardan birine odaklandım. Bir süre sonra sarsıntılarla o dağın zirvesinden bir parça havaya kalkmaya başladı. Parçanın üzerinde oluşan, mavi bir aleve benzeyen o hareyi tanıyordum. O, benim uzun süredir kullanamadığım gücümün, sadece bir parçasıydı. Kopardığım parçayı aynı yavaşlıkta geri indirdim. O tarafta herhangi bir insan yerleşimi olmadığı için şanslıydım. 

"Sanırım bana vereceğin eğitim bununla ilgili." Mira'nın sesini duymamla arkama döndüm. "Gördün mü ne yaptığımı?" dedim heyecanla. "Evet, muhtemelen hayatımda buna benzer bir şeyi bir daha göremeyebilirim." dedi, sonra da bana döndü ve "Madem sende böyle şeyler vardı, neden hiç kullanmadın? Savaşı çok önceden bitirebilirdin." diye çemkirdi. "Bilmiyorum, uzun süredir güçlerimden azadeydim, sanki bir şey onları bloke ediyordu." dedim sadece, fakat dediğim anda neler olduğunu anlamıştım. 

Her nasıl başardıysa, Habit güçlerimi engellemeyi başarmıştı uzun bir süre boyunca. Şimdi benden haberi yoktu herhalde, yoksa yine beni bir şekilde engelleyebilirdi. Bir süre daha böyle kalması daha iyi olurdu benim için, en azından onunla karşılaşana dek. Mira'ya döndüm ve "Bir şeyler yiyip çalışmaya başlayalım o halde. İlk olarak seni bütün korkularından kurtaracağız." dedim. "Ne korkusu?" dedi bana, kibirli bir hali vardı sanki. "Eğitime başladığımızda anlayacaksın." dedim ve şezlongdan kalkıp yukarı çıkmaya başladım.

Beraber yemek yerken Mira ve Sordibus'a döndüm ve "Sordibus, hiç Mira ile çalıştınız mı? Ne bileyim, Valkyrie tipi dövüş sanatlarını falan öğretebildin mi?" Sordibus ve Mira bana tuhaf bir ifade ile baktılar, onlara neden böyle bir soru sorduğumu anlamamışlardı sanırım. "Ben hiçbir dövüş sanatı falan bilmem, sana verebileceğim eğitim sadece ruhsal olur Mira, o yüzden soruyorum." diye detaylandırdım ne demek istediğimi. "Biraz çalıştık aslında" dedi Mira, "kendisi bana fazlasıyla yardımcı oldu, yani o konuda sıkıntımız yok."

"Peki o zaman, biraz dinlenir, sonra başlarız." dedim ve kafamı kurcalayan bir şeyi daha belirtme ihtiyacı duyarak James'e döndüm. "James, buradan sonra ne yapmayı düşünüyorsun? Artık gemide değiliz sonuçta." dedim "Eğer istersen, buralarda yapabileceğin bir şeyler bulabiliriz." James bunun üzerine durdu. Hiç bizden ve Mira'dan ayrılabileceğini düşünmemişti o kadar yıldan sonra. Bize biraz hüzün ile baktı, sonra da "Yine size yakın bir şeyler olursa iyi olur, arada uğrarım." dedi. Ben de omzuna hafifçe vurarak "Tamam, nasıl istersen." dedim. 

"O zaman biz çıkalım, Mira. Daha buradan üst bahçeye çıkacağız. İkimiz için de zorlu ve soğuk bir yolculuk olacak" 

Üç saat sonra, evimizin bulunduğu dağın zirvesine doğru çıkıyorduk beraber. O bu tarz soğuklara alışık olmadığı için birazcık titremeye başlamıştı. Ona "Hareket ettiğin sürece donmazsın, merak etme." diyordum ama benim vücudum da, uzun süredir sıcak çöllerde olduğundan bu soğuğa zar zor dayanacak haldeydi, titrememeye çalışıyordum. Fakat en sonunda, istediğimiz yere varmıştık.

Nasıl desem, bu dondurucu soğuklar içerisinde, sanki kendiliğinden bir sıcak alan oluşmuştu. Eğer ne olduğunu doğru hatırlıyorsam, bu alana bir tür Schema kristali taklidi düşmüştü. Birinci Elphine Cumhuriyeti döneminde, Schema kristalinin varlığını öğrenen Dünyalı bilim insanları, kristalin yapısını taklit etmeye çalışmışlar, ancak bu bahçeyi ısıtabilen kristalden daha başarılı bir örnek elde edememişlerdi maalesef. Yine de, çabaları bizim işimize yarıyordu şimdi. Montlarımızı çıkardık ve daha önce hazırlamış olduğum ufak askılığa astık. İkimizin de üzerinde sadece kısa kollu tişört ve ince kumaştan yapılma bol pantolon vardı.

"Otur Mira." dedim. Yerdeki kayalardan birine bağdaş kurup oturdu. Ben de karşısına oturdum aynı pozisyonda. İkimiz de bir süre hiçbir şey yapmadan oturduk uzun bir süre. Ben Mira'yı gözlemliyordum, Mira ise etrafı gözlemliyordu. Ona bir süre daha etrafı gözlemleyip, kafasını boşaltması için biraz zaman verdim.

Doğru zamanın geldiğini düşündüğüm anda, ona dönüp "Hazır mısın?" diye sordum. Başını sallayarak beni onayladı. "Pekala, o zaman ilk meditasyonumuza başlayalım. Senden öncelikle gözlerini kapamanı ve kafandaki bütün düşüncelerin akışını derin nefes ritmine göre kontrol etmeni istiyorum."

Mira dediğimi yaptı. Alıp verdiği her nefeste daha da rahatladığını görebiliyor, hissedebiliyordum. Düşüncelerinin akışının düzenli bir hal almaya başladığını anlayabiliyordum. Eğer sonraki aşamalarda da böyle rahat olabilirse, muhtemelen işimiz çok kolay olacaktı. 

"Şimdi senden o ana gitmeni istiyorum. Seni bugüne dek düğümleyen o ana. Bugüne dek, kendini gerçekleştirmene engel olan o ana gitmelisin. O an, beyninin en derininde, onu açmamak için ördüğün duvarların arkasında gizleniyor. Onu çıkarmalı ve o yüzleşmeyi gerçekleştirmelisin. Ancak o zaman gücünü kontrol edebileceksin."

Mira gözlerini açmadı, ancak düşünce akışını bir süreliğine kaybetti. Endişe ve korku dolu bir sesle, "Peki bunu yapmayı reddedensem ne olur? Ne kaybederim ki sanki?" dedi.

Ona gerçeği açıklamalıydım artık. "Bak," dedim "ben bedenime binyıllar önce kardeşimin yaptığı birkaç yenileme sayesinde güçlendim, ancak o anı o kadar süredir kaçırıyordum ki, bana onun farkındalığı vurduğunda neredeyse ölüyordum. Senin öyle bir bedenin yok maalesef, eğer şimdi reddedersen, parçalanırsın. Vücudundaki bu güç, seni yaşamının başından beri içten içe tüketiyor, onu kontrol etmezsen seni yiyip bitirecek ve senden geriye kalan sadece büyük bir patlama olacak."

Mira iyice korkmuştu. "Peki, buna ne kadar kaldı?" diyebildi sadece. 

"İki ay kaldı, sadece iki ay." dedim ve devam ettim, "Sordibus seni düşündüğünden çok inceledi aslında. Bana incelemelerinin, testlerinin ve muayenelerinin sonuçlarını inceletti sağolsun, bu sayede durumunun ne olduğunu bilebiliyorum. Şimdi hazırlan, düşüncelerini tekrar akışa uydur ve onları kullanarak ilerlemeye başla."

Mira hala korkuyordu. "Peki, ancak bunu yalnız başına yapamam." dedi. "Yalnız değilsin, ben yanındayım. Her şeyi bana anlatabilirsin." diye teskin ettim onu. Bunun üzerine sakinleşti biraz ve tekrardan nefesine odaklanmaya başladı. 

Onu kaybettiğimi hissettim bir an, fakat sonra tekrardan onu hissetmeye başladım. Gözlerim kapalı olsa da, onu şu an gözlerimin açık olduğu halden daha net görebiliyordum artık. Demek ki, gerçekten o anı bulmuş ve onu anlatmaya hazır hale gelmişti. 

"Dinliyorum." dedim ona sakinleştirici bir ses tonu kullanmaya çalışarak. Dikkati tekrardan bana yoğunlaştı ve anlatmaya başladı...


Mira: Son ValkyrieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin