Altıncı Bölüm : Vaftiz Baba ile Ufak Bir Görüşme

634 62 108
                                    

Altıncı Bölüm : Vaftiz Baba ile Ufak Bir Görüşme

Günler geçmiş, ekim ayı gelmişti. Havalar soğumaya başlamıştı. Gwen bu kadar zamanın nasıl geçtiğine anlam veremiyordu. SBD yılı olduğu için bütün öğretmenler deli gibi ödev veriyordu. Terry ve Anthony ile her gün dersler bittiğinde kütüphaneye gidip ödev yapıyorlardı. Her gün birbirinin aynısıydı.

Yine bir cuma sabahı kahvaltı için Büyük Salon'daydılar. Kahvaltılarını bitirmiş, öylesine bir konu üzerinde sohbet ediyorlardı. Baykuş postasının gelmesiyle Gwen kafasını kaldırdı. Kendisine posta gelmeyeceğini düşünüyordu ama tanıdık, kehribar rengi bir baykuş yaklaşıp hemen yanına kondu.

"Merhaba Rhea." diye kuşu selamladı Gwen. Baykuş da ona karşılık olarak öttü. Gwen Rhea'nın ayağındaki mektubu sökerken kuş huzursuzca kıpırdanıyordu.

"Ne oldu kızım, aç mısın?" diye sordu ufak bir üzüntüyle. Rhea onaylar gibi öttüğünde Gwen yarım kalan tostunun bir parçasını kuşun yiyebileceği şekilde ufaladı.

Rhea kendi için olanları yerken Gwen elindeki zarfın arkasını çevirdi. Oldukça düzgün bir el yazısıyla yazılmış ismini gördüğünde gülümsedi. Vaftiz babasına aitti yazı. Rhea da öyle. Uzun zamandır konuşmamışlardı.

"Yine vaftiz babandan sanırım?" diye sordu Terry. Gwen başıyla onayladı.

"Rhea'yı görünce emin olman gerekirdi." dedi ve gülümsedi. Ardından hızlıca mektubu açtı.

Gwen,

Bir sürü şey öğrendim. Seninle ilgili ve yapman gerekenlerle ilgili. Acil olarak konuşmamız gerek. Maalesef sen Hogwarts'tayken konuşamayız. Yazın söylediklerimi hatırla.

Aylak

Gwen okurken ne yapması gerektiğini anlamıştı. Yazın vaftiz babasıyla konuşurken kendi aralarında bir kod belirlemişlerdi. Bu kodu herhangi biri yazdığında, o haftanın cuma günü önceden belirledikleri yer ve saatte buluşacaklardı. Bu kod mektupta geçen gibiydi: Hogwarts'ta konuşamayız. Plana göre zaten Hogwarts'ta konuşmayacaklardı.

Gwen kısa mektubu hızla katlayıp çantasına koydu. "Teşekkürler Rhea." dedi o sırada kadehinden su içmekte olan baykuşa. Baykuş memnuniyetle öttükten sonra uçtu.

"Her şey yolunda mı? Okuduktan sonra bir düşüncelere daldın sanki?" diye sordu Anthony. Hafif endişelenmiş gibiydi.

"Evet, evet. Her şey yolunda." dedi Gwen. "Kalksak mı?"

*

Gwen, henüz üçüncü sınıftaydı. Bir akşam Ravenclaw Kulesi'nin basamaklarını adeta uçarak iniyordu. İkişer üçer tane birden... Michael ile küçük bir iddiaya girmişlerdi. Gwen'in şimdi mutfağa inmesi gerekiyordu.

Saat sekiz civarıydı. Severus Snape'in kızı olma bahanesini kullanarak bu saatlerde istediği gibi dışarı çıkabiliyordu. Yakalanırsa babasının yanına indiğini söylüyordu. Kimse de bir şey diyemiyordu. Snape zaten kendi binasını kayırmasıyla bilinirdi. Kızını elbette herkesten çok kayırıyordu.

En alt kata geldiğinde, mutfağa ve zindanlara giden yol ayrımında durdu. Belki mutfağa gitmeden önce babasına uğrasa fena olmazdı. Ne zamandır birlikte zaman geçirmemişlerdi. Beş dakikalığına gitmeye karar verdi ve yönünü zindanlara çevirdi.

Babasının özel odasının önüne geldiğinde tam kapıyı açacaktı ki içeriden gelen yüksek sesleri duyup duraksadı. Ardından dinlemeye koyuldu.

"Onu kaçırdın mı yani?" diye yüksek bir sesle sordu bir kişi. Babası değildi. Ama sesi daha önce duyduğuna adı gibi emindi.

"Kaçırmadım!" diye sert bir şekilde karşı çıktı Snape. Babası bu ses tonuyla konuşuyorsa pek hayra alamet sayılmazdı.

The Spy | Gwendolyn SnapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin